Quantcast
Bursa’nın gökyüzündeki en parlak yıldızı: Emrullah Âli Yıldız – Belgesel Tarih

Deniz DALKILINÇ
Deniz  DALKILINÇ
Bursa’nın gökyüzündeki en parlak yıldızı: Emrullah Âli Yıldız
  • 23 Haziran 2018 Cumartesi
  • +
  • -
  • Deniz DALKILINÇ /

Loading

“Hemen hemen her çocukta az çok uçma hevesi vardır.
Bazen, biraz normal olan bu istekler bazen de abartılı olabilir.
Bunlar, hayatın tesadüfleriyle birleştiği zaman bir kıymet ifade ediyor.
Benimki de böyle oldu.”

Uçma tutkusuyla dolu 26 yaşındaki bir genç 1935 yılının başlarında Bursa Ziraat Mektebi yakınlarında uçuş denemeleri yapıyordu. Dört yıl süren geceli gündüzlü bir çalışma sonucunda tamamen kendi emeği ile yaptığı motorsuz tayyare (planör) ile birkaç kez kaza yapıyor ama asla vazgeçmiyordu… Bir yandan da kardeşi Neşet’in yanında fotoğrafçılık yapan bu genç Emrullah Âli Yıldız’dı.

Emrullah Âli Yıldız, 1909’da Bursa-Orhangazi’de dünyaya geldi. Tuna Nehri kıyısındaki Vidin’den Bursa’ya göçen Yıldızzade ailesindendi. Babası Ahmet Kadri Yıldız Bursa’nın en eski kitapçılarındandı. Annesi Kafkas göçmeni Lütfiye Hanım’dı. Çocukluğundan beri uçma hayali kuran Emrullah Âli 16 yaşına geldiğinde, ülkede ve Bursa’da havacılık adına önemli gelişmeler yaşanmaktaydı. 16 Şubat 1925 tarihinde Bursa Türk Tayyare Cemiyeti merkezle aynı gün kurulmuş ve Muallimler Birliği (Setbaşı İlköğretim Okulu’nun bulunduğu yerde) faaliyete başlamıştı. Bu haberle havalara uçan genç Emrullah Âli, Türk Tayyare Cemiyeti’nin 23 Nisan 1926 tarihinde açtığı İstanbul Yeşilköy’deki Tayyare Makinist Mektebine girmekte gecikmedi. Makinist yetiştirmek üzere açılan bu Küçük Zabit (Astsubay) okulunu 1927 yılında birincilikle bitirdi. Mezuniyetinin ardından Eskişehir Askeri Hava Okulunda Tayyare Makinisti olarak göreve başladı. 4 yıllık mecburi görevinin son yıllarında Ağrı İsyanı’nı bastırmak için görevlendirilen tayyare bölüğünde yer aldı ve 1931’de Eskişehir’e döndüğünde mecburi hizmeti biter bitmez Hava Kuvvetlerinden istifa etti.

İstifa edip Bursa’ya ailesinin yanına döndü ama havacılık öyle bir tutkuydu ki onun için, hayatının hiçbir anında ondan uzak kalamadı.

Bursa’da havacılığın ilk adımları

Emrullah Âli Bursa’ya gelmeden önce Bursa’da havacılık faaliyetlerinde önemli gelişmeler yaşandı. Bursa Tayyare Cemiyeti havacılığın önemli bir merkezi olma yolunda önemli adımlar atmıştı. 1925 yılında Tayyare Cemiyeti’nin kuruluşundan itibaren bütün yurtta olduğu gibi Bursa’da da, 30 Ağustos Tayyare ve Zafer Bayramı olarak kutlanıyordu.

1926 yılının 30 Ağustos Tayyare ve Zafer Bayramında ise Bursalılar ilk bağış uçakları olan “Yeşil Bursa”yı Tayyare Cemiyeti aracılığı ile Hava Kuvvetlerine armağan etmişti. Bursa ve ilçelerinin cemiyete bağışlayacakları uçak sayısı ise 5 yılda 14’e çıktı.

Bursa Tayyare Cemiyeti’nin yaptığı anlaşma gereği Süreyya Opereti, cemiyet yararına Nisan 1929’da Bursa’da üç oyun sergilemiştir. 1929 Eylül’ünde Tayyare Cemiyeti Genel Merkezi Bursa’da bir sivil tayyare mektebi açma ve bir de tayyare istasyonu yapma kararı aldı. Tayyare Cemiyeti Başkan Yardımcısı Şükrü Bey Bursa’ya gelerek cemiyet üyeleriyle birlikte Atıcılar Çayırı’nı ve Ziraat Mektebi’ni gezip incelemelerde bulundu. Bu ziyareti takip eden günlerde Bursa Tayyare Cemiyeti, tayyare hangarları yapmak üzere Ziraat Mektebi civarında büyük bir tayyare iniş meydanı satın alınmıştı. Cemiyet, ayrıca Gazipaşa Caddesi’ndeki (Atatürk Caddesi) şimdiki Tayyare Kültür Merkezi’nin bulunduğu arsayı da 15 bin liraya satın aldı. Bu arsaya yapılacak olan Cemiyet binası ve sinema binası için 1930 yılında bir yarışma düzenlendi. Yarışmada Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun projesi birinciliği kazandı. 11 Nisan 1931 tarihinde temel atma töreni yapılan bina Mayıs 1932’de tamamlanarak hizmete açıldı. Açılış gününde Raşit Rıza Topluluğu oyunlar sergiledi. Haziran 1932’de ise Tayyare Sinema Salonu Bursa’daki sinema sahipleri tarafından ortaklaşa kiralandı. Senede 10 gece Tayyare Cemiyeti yararına çalışacaktı. Tayyare Cemiyeti Bursa Şubesi de üst kattaki salon ve 6 odada faaliyetine devam edecekti.

Yıldız’ın Bursa Yelkenlisi

Emrullah Âli Yıldız

1930’lu yılların başında gazetelerde, sıklıkla motorsuz tayyare haberleri çıkıyordu. Bu yıllarda ülkede havacılığa ve özellikle motorsuz tayyareye ilgi büyüktü. Bursa ve ilçelerinde Tayyare Cemiyeti’nin çalışmalarında da bir hareketlilik görünmekteydi. Aralık 1933’te Emrullah Âli Yıldız’ın girişimleriyle Bursa Halkevinin himayesinde Yelkenli Uçuş Kulübü (Motorsuz Tayyare Kulübü) kuruldu. Halkevi, Muallimler Birliği binasının yan salonlarından birini kulüp emrine verdi. Kulübün kaptanlığını da yapan Emrullah Âli, Bursa’ya gelişinden beri kendi motorsuz tayyaresini yapmak üzere çalışmalara başlamıştı bile.

Cemiyetin, tayyare iniş meydanı olarak kullanmak üzere satın aldığı Ziraat Mektebi civarındaki değirmen binasının (Günümüzde Bosch Evi olarak faaliyette) olduğu yerde geceli gündüzlü çalışmasını sürdürdü. Tamamıyla kendi tasarladığı ve emeğiyle meydana getirdiği motorsuz tayyaresine, “Bursa Yelkenlisi” ismin vermişti.

Bursa Yelkenlisi’nin, Temmuz 1934 tarihinde iskeleti ve kanatları hazır haldeydi. Emrullah Âli Şubat 1935’te tayyarenin gövdesine bez gererek uçuşa hazır hale getirdi ve uçuş denemeleri yapmaya başladı. Bu denemeler sırasında Emrullah Âli ve Bursa Yelkenlisi dönemin gazetelerinde haber olacaktı. Akşam Gazetesi’nin 24 Şubat 1935 tarihli sayısında kendisiyle ilgi çıkan haberde şu ifadeler vardı:

“Kendisinin anlattığına göre bu tayyare şimdiye kadar görülen planörlerden, birçok noktalarda ayrılmaktadır. Bildiğimiz planörler, kendiliğinden sevkedilmek kudretinden mahrumdur. Yerden kalkıp uçuşa geçmesi için mutlaka çekilmeğe muhtaçtır. Hava cereyanları olmadıkça planörün havadaki şevki de çok müşkül oluyor.

Hâlbuki Bursa ‘da yapılan tayyare, hava cereyanı olmasa da havada istediği gibi uçabilecek şekildedir. Hareket etmek için, otomobil vesaire ile çekilmek ihtiyacında değildir. Yerden kendi kuvvetiyle kalkar.

Planörlerde en müşkül iş kanat meselesidir. Âli Yıldız’ın motorsüz yelkenlisi, bu bakımdan muvaffak olmuştur, denilebilir. Bursa yelkenlisinin gövdesi 6, bir kanattan öbür kanada kadar olan uzunluğu ise 12 metredir.”

Basına yansıyan haberlerden sonra Türk Tayyare Cemiyeti Başkanı Fuat Bulca’dan gelen bir mektupla Türkkuşu’na davet edilen Emrullah Âli için yeni bir dönem başladı. Emrullah Âli, o günlerden şöyle bahsetmişti:

“Basına uzun uzun konu olan planörü işte o yıllarda Bursa’da iken inşa ettim. O dönemde Türkiye’de planör yoktu. Planını ben çizmiştim. İlk haberi de Hulusi Ataç isminde bir gazeteci haber yapmıştı. Aslında planörü habersiz haber yaptığı için kendisine sitem etmiştim. Fakat kısa bir zaman sonra Ankara’dan o zamanki adı Türk Tayyare Cemiyeti olan Türk Hava Kurumu Başkanlığından Fuat Balca imzalı bir mektup aldım…”

Emrullah Âli Yıldız, Bursa’da yaptığı planörü yeterince test edemeden kendisini Türkkuşu’nda bulacak, proje yarım kalacaktı.

Kuruluşundan 19 gün sonra, 22 Mayıs 1935’te Türkkuşu’na kaydolacak ve 10 Temmuz 1935’te Sabiha Gökçen ve 7 arkadaşının da bulunduğu grupla Rusya’ya havacılık eğitimine gönderilecekti. Koktabel’de (Kırım) planör eğitimi, Moskova’da da paraşüt ve motorlu uçuş eğitimi aldıktan sonra Temmuz 1936’da yurda döndü. Eskişehir Askeri Hava Okulunda 6 aylık bir eğitimden sonra İnönü Planör Okulu’nda öğretmenliğe başladı.

Bursa Türkkuşu Şubesi’nin açılışı

Emrullah Âli Yıldız’ın Rusya’da olduğu sırada Türk Tayyare Cemiyeti’nin başka bir etkinlik alanı olan Türkkuşu’nun Bursa’da açılacağını duyan gençler büyük bir ilgi ve heyecanla Türkkuşu’na kayıt yaptırıyordu. Kız Lisesi’nden de ilk olarak 15 kız öğrenci kayıt yaptırdı. 1936 Mayıs’ında Bursa’da telaşlı bir koşturma yaşanıyordu. İlk haftasında Ankara’dan sandıklar içinde gelen 2 adet motorsuz tayyare ve bir tane de hangar yerine kullanılacak çadır Atıcılar’a yerleştirilmiş, kurulacak olan Türkkuşu merkezi için Tayyare sinemasının üst katında bir daire hazırlanmıştı.

17 Mayıs 1936 tarihinde Atıcılar’da 10 binden fazla kişinin katıldığı bir törenle Bursa Türkkuşu Şubesi açıldı. (Atıcılar Meydanı 1914’te Tayyareci Mehmet Âli’nin (Kurçer) inişine de tanık olmuştu.) Konuşmalardan sonra Türkkuşu’nun uçucu ve paraşütçüleri bir resmigeçit düzenledi. Daha sonra da uçuş gösterileri yapıldı. Açılışı takip eden günlerde 18 kız, 76 erkek öğretmenleri Abdurrahman ve Vedat’la çalışmalarını haziranın son haftasına kadar devam ettirdi. Bu derslerden iyi not alanlar İnönü’de açılacak kursa gideceklerdi.

Bu çalışmalar sırasında Bursalılar için önemli bir gün de yaşandı. 7 Haziran 1936’da Bursalı Sabiha Gökçen, çift kanatlı uçağıyla Yeşilköy’den havalanarak 35 dakika sonra Atıcılar’a indi. Alanda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türkkuşu öğrencileriyle birlikte kalabalık bir halk topluluğu da vardı. Atatürk yanındakilerle birlikte Sabiha Gökçen halen uçaktayken yanına geldi, elini sıktıktan sonra tekrar havalanmasını istedi. Sabiha Gökçen, Bursa ve Uludağ üzerinde bir süre uçtuktan sonra tekrar meydana iner. Türkkuşu’nda eğitim alan 23 yaşındaki Rauf Alpay yıllar sonra o günü oğlu Selçuk Alpay’a şöyle anlattı:

“Sabiha Hanım, meydana inince Atatürk uçağın yanına yaklaştı. Tabi bizler de arkasından… Atatürk önce Sabiha Hanım’ın elini sıktı ve elleriyle işaret ederek, ‘Böyle iki teker aynı anda değerek mi indin, yoksa bir teker önce mi değdi?’ diye sordu. Sabiha Hanımdan iki teker aynı anda cevabını alınca da gülümseyerek bir daha havalanmasını söyledi.”

Bu uçuş gösterisi şüphesiz Bursalı genç Türkkuşu üyelerinin heyecanını ve havacılığa ilgisini daha da artırmıştı. Ertesi günlerde (8-9 Haziran 1936) Türkkuşu’nda ders alan öğrenciler köylülere gösteri uçuşları yaptılar. Temmuz’da ise İnönü Planör Kampına gidecek olan öğrenciler belirlendi ve Atatürk Anıtı’nda yapılan törenle yolcu edildiler. İnönü’de hemşerileri Emrullah Âli’den de ders alacaklardı.

Kasım 1936’da Ankara’da başarılı atlayışlar yapan kız ve erkek paraşütçüler Türk Hava Kurumu idarecileri ve aileleri tarafından Kestel’de otomobillerle karşılandı. Yanlarında Emrullah Âli Yıldız da vardı. Yıldız, Bursa’da ortaokul öğrencilerine planörcülük ve paraşütçülük dersi verdi.

Yıldız’ın Rekorları

Emrullah Âli Yıldız, 1936-1941 yılları arasında Türkkuşu’nda uçak ve planör pilotluğu ile paraşütçülük/model uçak eğitimleri verdi. Buradaki öğretmenliği sırasında tanıştığı Sıdıka Hanım’la evlendi. Sıdıka Yıldız, Türkkuşu’nda öğrencidir ve evlenme teklifini bir kontrol uçuşu sırasında havada almıştı. Emrullah Âli, bu yıllar arasında iki de dünya rekoru kıracaktı.

1936 yılının Tayyare ve Zafer Bayramı’nda, İnönü-Ankara arasında uçuş, paraşütle atlama ve gösteri uçuşları yapılıyordu. Rusya’daki havacılık eğitiminden dönmesinden bir ay sonra Emrullah Âli, 29 Ağustos 1936’da planörüyle Eskişehir/İnönü’den sabah saat 08.20’de tek başına havalandı ve gece 02.55’te yere indi. Havada daha fazla kalmak isteyen ama rüzgârın durmasıyla inmeye mecbur kalan Emrullah Âli, yere indiğinde gözyaşlarını tutamıyordu. Tam 18 saat 35 dakika havada kalmıştı ve bu bir dünya rekoruydu.

Diğer dünya rekorunu ise iki kişilik planörle 12 Haziran 1938’de 14 saat 20 dakika havada kalarak kırdı. Kranih tipi Alman yapımı planör ile yanında öğretmen adayı 18 yaşındaki Sezai Göksu ile birlikte İnönü Yüksek Planör Kampında “C” tepesinden 10.20’de havalanmışlardı. Geniş sekizler çizerek ve en küçük hava cereyanlarından da yararlanmaya çalışarak geceyi görmüşlerdi. Havanın kararması ve bulutların alçalmasıyla görüş mesafeleri düşmeye başladı. İniş alanında lambalarla T işareti yapılmıştı. 23.20’de alana indiler. Havacıların çevresi kamp personeli tarafından sarıldı. İki kişilik planörle havada kalma dünya rekorunu 21 dakika fazlasıyla kırmışlardı. (Planörle ilk dünya rekoru Alman Ernest Jachtmann ve Flossdorf tarafından 26/27 Kasım 1937’de yapılan 13 saat 59 dakikalık uçuştur.)

Bu rekor büyük yankılar uyandırdı. Dönemin köşe yazarları Emrullah Âli’yi bu başarısından dolayı kutladı ve övgüler yağdırdı. Âli Yıldız’ın bu rekorları dışında iki kişilik planörle 172 kilometrelik mesafe rekoru da vardır.

Ağacın üzerine inen planör

Türk Hava Kurumu’nun halka tanıtılması amacıyla 26 Şubat 1937-16 Mart 1937 tarihleri arasında batı Anadolu gezisi planlandı. 26 Şubat’ta Ankara’dan havalanan iki motorlu tayyare ve bir G-9 planöründen oluşan Türkkuşu filosu Eskişehir/İnönü’de konakladıktan sonra 27 Şubat 1937’de Bursa’ya geldi. Yüzbaşı Zeki, Vecihi Hürkuş, Ferit Orbay, Tevfik Aytan ve makinist Faruk’la birlikte Türkkuşu filosunda Bursalı genç havacı Emrullah Âli Yıldız da vardı. Havacılar, Atıcılar Meydanı’nda toplanan Bursalılar tarafından yoğun ilgiyle karşılandı. Araçların yetersiz kalması nedeniyle Atıcılar’a binlerce kişi yürüyerek gelmişti.

Türkkuşu havacıları, Bursa’daki Türkkuşu üyeleriyle hem uçuş gösterisi hem de paraşütle atlama yaptı. Yüzlerce kişinin uçma isteğine kayıtsız kalamayan havacılarımız kura ile belirlenen 25 kişiyi Bursa üzerinde uçurdu. 25 şanslı Bursalı ilk defa uçağa bindi ve şehri havadan gördü. Takip eden günlerde filonun gösterilerini 25 bin kişinin izlediği gazete sayfalarına yansıdı.

Bursa’da gösteri uçuşları yapan filo 1 Mart’ta İzmir’e gitmek üzere sabah 08.50’de yine büyük bir kalabalığın katılımıyla şehirden ayrıldı. İzmir ve ilçelerinde gösteri uçuşları yapan filo tekrar Bursa’ya ve oradan da 9 Mart 1937’de İstanbul’a ulaştı. Yeşilköy’de 14 Mart 1937’de büyük hava gösterilerinin olacağı “Türkkuşu Bayramı” yapılacaktı.

Gösterilerden bir gün önce Türkkuşu tayyareleri şehre bildiriler atarak İstanbul halkını yapılacak hava bayramına davet etmek üzere havalandı. Vecihi Hürkuş’un kullandığı tayyareye bağlı olarak havalanan 2 numaralı planörde Emrullah Âli Yıldız vardı. Halk, Ayasofya ile Gülhane Parkı arasında daireler çizen iki tayyarenin manevralarını büyük bir merakla izliyordu. Bir süre sonra iki tayyareyi birbirine bağlayan çelik halat koptu ve Emrullah Âli Yıldız’ın kullandığı planör tek başına havada kaldı. Emrullah Âli, planörü büyük bir soğukkanlılıkla kullanarak halkın şaşkın bakışları arasında Gülhane Parkı’ndaki ağaca bir kuş gibi kondurdu.

Bu başarılı iniş esnasında Emrullah Âli’nin sadece gözlüğü kırılmıştı. Sırtındaki ceketi ve paraşütü çıkararak yere attı ve ağacın dallarına tutunup halkın meraklı bakışları arasında alkışlarla yere indi. İki kanadında delikler oluşan planör ise itfaiye tarafından yere indirilip Eskişehir’e gönderildi. Emrullah Âli Yıldız inişini şöyle anlatmıştı:

“Bakırköy üzerinden Köprü istikametine uçuyorduk. Yerden yüksekliğimiz 70-100 metre arasında idi. Birdenbire nasıl oldu, bilmiyorum. Planörümü, tayyareye bağlayan tel, bir sağanak neticesinde kopuverdi.

Beni, ileriye doğru çeken kuvvetin birdenbire kesildiğini hissettim. Havada tayyaresiz kalmıştım. İşin asıl kötü tarafı, tel tayyarenin aşağı yukarı on santim kadar yakınından kopmuştu. Büyük kısmı bende idi. Bu koca tel, tayyareden ayrılınca büyük bir sarsıntı yaparak plânörümün gövdesine geçti ve dolaştı.

Öyle bir yerde idim ki önümde deniz, sağımda Gülhane parkı, solumda devlet demiryolları Avrupa hattı garı vardı. Evvelâ istasyona inmeği düşündüm. Fakat belki bir kaç vatandaşı ezebilirdim. Sonra denize inmeği düşündüm. Kalabalık olan limanda ya bir motora veya bir sandala çarparak batırsaydım? Bu ihtimaller, bir saniye içinde birbirini kovaladı. Nihayet kararımı verdim; Gülhane parkının üzerindeki ağaçlardan birine inecektim.

Evvelâ havada bir dönüş yaptım. Ve yere iniyormuş gibi yaparak ağaçların üzerine doğru süzüldüm. Daha yere inmeye 20-30 metre mesafe varken tel bir ağaca takılmaz mı? Tabiî bu vaziyet planörü baş aşağı getirdi. Düşmeyi süratlendirmekten başka çare yoktu. Tam ağacın üzerine yerleşirken bir darbe ile teli kurtardım. Ve planörü iki dalın arasına, sanki yerden havalanır gibi, aşağıdan yukarıya doğru yerleştirdim.

Bu benim başıma gelen iş, plânörün bir hususiyetini daha meydana koydu: Planörün yalnız şekli kuşa benzemez. O biraz da bir kuş gibidir. Ve eğer başı sıkıya gelirse, bir ağaç dalının üstünde de kendine bir yer bulur. Tıpkı kocaman bir kartal gibi…”

“Görecek ve çekeceksin”

Emrullah Âli Yıldız, rekorlarının yanında birçok proje ve icada da imza atmıştı. Günümüzde paraşütçüler tarafından kullanılan modern otomatik açma aletinin ilk örneğini 1940’lı yıllarda o yapmıştı. Uçakların pervane yapımıyla ilgili buluşu da otomatik paraşüt açma aletinde olduğu gibi bir Amerikalının ilgisini çekti. Dikey kalkış yapan Harrier’e benzer bir patent çalışması vardı. İlgisizlikten bu da değerlenmedi. Yıllar sonra Harrier uçağını görünce içi sızlamıştı. Birçok icadının yanında model uçak motor imalatı da yaptı.

THK Türkkuşu, İnönü Yüksek Planör Kampı Müdürü ve Etimesgut Uçak Fabrikasında Test Pilotluğu da yapan Emrullah Âli, 1947 yılında bir paraşüt atlayışında sakatlandı. Paraşütçülükten ayrılarak sadece uçuşa ağırlık verdi. Sakatlığının da etkisiyle yararlı olamayacağı düşüncesi ağırlık bastı ve 10 Mayıs 1948 tarihinde aktif havacılık yaşamını sonlandırdı. Sonlandırdı ama okul müdürlerinin özel izni ile arada sırada uçmaya devam etti.

Emrullah Âli’nin icatları havacılık alanında sınırlı kalmadı. Aktif havacılıktan ayrıldıktan sonra bir fotoğraf stüdyosu açtı. Fotoğrafçılığı Bursa’da öğrenmişti. Ağabeyi Neşet Yıldız 1920’li yılların başında açtığı Bursa’nın ilk fotoğrafhanelerinden Foto Yıldız’ın sahibiydi.

Beyoğlu’nda açtığı fotoğraf stüdyosu Fikret Kaftanoğlu’nun icat ettiği bir sistemi geliştirerek kurduğu bir stüdyoydu. “Görçek” Fotoğraf Stüdyosu… Fotoğraf çektirmek isteyenler kabine girdiklerinde arkasında objektif olan bir ayna ile karşılaşıyorlardı. İstedikleri pozu verip kordonun ucundaki düğmeye basarak kendi fotoğraflarını çekebiliyorlardı. Emrullah Âli Yıldız, stüdyoya uğrayan Bursalı gazeteci arkadaşı Rıza Ruşen’e geliştirdiği sistemi şöyle anlatmıştı:

“Bu makinenin bir eşi Türkiye’de, hatta belki de dünyada benden başka hiç kimsede yoktur. Çünkü bu makine bir Türk zekâsının buluşudur ve patenti bana devredilmiştir. Bunlar makinenin gözleri yani makinelerde gördüğümüz objektifler. Mesela şu üç numaralı kabine gireceksin. Kapının açılması için lütfen şu düğmeye basıver. Burada resim çektirmek isteyen müşteri, kendisine en münasip bir pozu aynaya bakarak verir. Sonra şu kordonun ucundaki düğmeye basar. Artık resmi çekilmiştir. İşte hepsi bu kadar… Görecek ve çekeceksin.”

İlgisizliğe sitem

Görçek Fotoğraf Stüdyosu’nu 1970’e kadar çalıştıran Emrullah Âli Yıldız, 1996’da hayatını kaybetti. 1938 yılında kırdığı rekordan sonra 2 Ağustos 1938 tarihli Bursa gazetesinde kaleme aldığı yazısında Bursalıların havacılığa yeterli ilgiyi göstermediğinden yakınarak şöyle seslenmişti:

“Yaptığım ufak bir zaman rekoruna gösterdiğiniz alakaya güvenerek, size bir kaç ağabey öğüdünde bulunmaya karar verdim. Türkiye’deki planör faaliyetinin ilk ve ikinci senelerinde büyük bir alaka göstererek ön safı tutan sizler, bu sene ne için bu alakanızı kaybetmiş, ne için bu işte en geri safa geçmiş bulunuyorsunuz?”

Deniz DALKILINÇ

21 Mart 1973 tarihinde Samandağ’da (Hatay) doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Kayseri ve Mersin’de tamamladı. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Ağrı ve Bursa’da öğretmenlik yaptı. Hâlen Bursa Turgay Ciner İlköğretim Okulunda öğretmenlik yapmaktadır. Mart 2013 tarihinde 11. Bursa Kitap Fuarı’nda “Bursa’nın Kadın Yüzü” sergisini Güney Özkılınç ve Ceyhun İrgil’le birlikte açtı. 2013’te “Bursa’nın Kadın Yüzü” (Güney Özkılınç ve Ceyhun İrgil ile), 2017’de “Bursa Sağlık Tarihi” (Ceyhun İrgil, Çetin Tor ve Can Başaran ile) ve 2018’de Merinos Fabrikası 80 Yaşında (Nezaket Özdemir Bircan ile) adlı kitapları yayınlandı. “Şehrengiz”, “Bursa’da Yaşam” ve “Bursa’da Zaman” dergilerinde yazıları yayınlanmıştır. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
  • YENİ
Bir Mektup.. Bir Tehdit… Bir İsyan…

Bir Mektup.. Bir Tehdit… Bir İsyan…

Haber Merkezi, 13 Mart 2024
Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği

Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği

Dr. Yaşar KALAFAT, 11 Mart 2024
İnegöl’de Bir Yıldız Söndü

İnegöl’de Bir Yıldız Söndü

Haber Merkezi, 11 Mart 2024