Quantcast
Çanakkale Savaşı’nda Trakya – Belgesel Tarih

Çanakkale Savaşı’nda Trakya

Çanakkale Savaşı’nda Trakya

Loading

  • Kıymet KARA [1]

Balkan savaşları ve takip eden kara günlerde Trakya’nın oynadığı rol unutulmaz. Bir yandan acı savaş, bir yandan göçler, bir yandan imkansızlıklar belimizi bükerken, bir yandan da yaşama direnci, bağımsızlık ve özgürlük azmi filizlenir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’na girmesine yol açan sebepler ve gelişmeler bu kitabın ilgili bölümlerinde yer alıyor. O nedenle bu bölümü özet geçerek gözümüzü yeniden Trakya’ya çeviriyoruz.

Çanakkale Destanı, 1914 sonu – 1916 başı arasında, Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul’u ele geçirmek isteyen İtilaf Devletleri ile Osmanlı ordusu arasında yapılmış bir bağımsızlık savaşıdır.

İtilaf Devletleri Almanya’nın yanında yer alan Osmanlıyı etkisiz hale getirmek, Rusya’nın boğazlardan rahatça geçebilmesini sağlamak amacıyla İstanbul Ve Çanakkale boğazlarını ele geçirme planları yapıp, donanmalarını Çanakkale’ye sürmüşler fakat hiç hesap edemedikleri bir bozguna uğrayıp ağır bir yenilgi almışlardır. 1 Dünya Savaşının başlamasının akabinde Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında ittifak anlaşması imzalanmış, Alman donanmasına ait iki gemiye Osmanlı bayrağı çekilerek Rus limanları bombalanmıştır. Bunun üzerine Rusya  İtilaf Devletleri ile birlikte hareket ederek Osmanlı’ya karşı savaş ilan etmiştir. İlk bakışta Osmanlı’nın  savaşa Almanya tarafından itildiğini düşünebiliriz. Ancak gelişmeler göstermiştir ki, Osmanlı’nın da bu savaşa girmekten, daha doğrusu bir bağımsızlık savaşı vermekten başka çaresi yoktur.

Bu savaşın Türk tarihinde önemi ve yeri çok büyüktür. Tarih boyunca Türkler hep savaş veren hep mücadele eden bir millet olmuştur. Tam düşmanları artık bunlar iflas etti artık bu sefer yok edeceğiz diye kapımızı çaldıklarında hep kapı yüzlerine çarpmıştır. İşte Çanakkale’de bunların en önemlilerinden birisidir. Modern silahlarla donatılmış ordunun karşısında, ateş almaz tüfeklerle, patlamaz toplarla, yalın ayak, aç bir mide ile kazanılmış bir zaferdir Çanakkale. Mustafa Kemal gibi bir büyük insanın tarih sahnesine çıktığı, Seyit Onbaşının 230 okka gülle ile koca gemiyi sulara gömdüğü, Kurşunların havada çarpıştığı, Türk’ün kahramanlığının resmi bir vesika olduğu savaştır Çanakkale.

ŞANLI 57. ALAY’IN TARİHÇESİ

57.Alay, Çanakkale Savaşı’nın başlangıcı olan Anzak Çıkarmasını durdurmak için 15 Nisan 1915 sabahı harekete geçen efsaneleşmiş Türk alayıdır.[2]

19.Fırkaya bağlı üç alaydan biri olan 57. Alay, 1 Şubat 1915’de Tekirdağ’ın Yarkışla mevkiinde kurulmuştur. 57. Alayın komutanı Hüseyin Avni Bey’dir.

22 Şubat 1915’te 19. Fırka komutanı olan Yarbay Mustafa Kemal tarafından 57. Alaya törenle sancağı verilmiştir. 57. Alay, bir gün sonra, 23 Şubat 1915’te Çanakkale’ye doğru yola çıkmış ve 25 Şubat 1915’te Eceabat’a gelmiş ve Maydos Mıntıkasının korunmasında görev almıştır. 19. Fırka’nın 18 Mart 1915 Deniz Savaşı’nın ardından kurulan 5. Ordu Komutanlığı’na bağlanmasının ardından 57. Alay, yedek kuvvet olarak 26 Mart 1915’te Bigali Köyü’ne geçti. Bu tarihten 24 Nisan 1915 tarihine kadar 57. Alay, Yarbay Mustafa Kemal ve Binbaşı Hüseyin Avni Bey tarafından sürekli eğitime tabi tutuldu ve Bigalı Köyü ve Turşun bölgesinde askeri eğitim ve askeri tatbikatlar yaptı.

57.Alay Bigali Köyü’ndeki eğitim ve tatbikatlarını sürdürdüğü sırada 5. Ordu tarafından yeri değiştirilmek istendi fakat düşman kuvvetlere çıkartmaların yapılacağı noktaya en yakın yerlerden biri olmasından dolayı Mustafa Kemal, 57. Alayın Bigali Köyü’nde kalmasında ısrarcı oldu ve bunda da başarı sağladı. Böylece 57. Alay, Bigali Köyü’nde kalmıştır.

25 Nisan 1915 sabahı, Mustafa Kemal, kendisine herhangi bir emir gelmiş olmamasına rağmen düşman çıkartmasını haber alır almaz kişisel inisiyatifiyle Conkbayırı’na doğru hareket etmiştir. Conkbayırı’na hareket eden 3 taburu ve bir dağ bataryasını oluşturan yaklaşık 3000 subay ve askeriyle 57. Alay, bizzat Mustafa Kemal’in yönetiminde kendisinden çok daha büyük bir düşman gücüne karşı saldırıya geçmiştir.[3]

57.Alay, çatışmalarda mevcudunun üçte ikisini kaybetmiş, savaşın ortasında takviye edilmiştir. 13 Ağustos 1915’te 57. Alay komutanı olan Hüseyin Avni Bey, karargâha düşen bir top mermisiyle şehitlik mertebesine ulaşmıştır. Hüseyin Avni Bey’in yerine atanan Binbaşı Hayri Bey, alayı Keşan bölgesinde konuşlandırmış ve alay, eksikleri giderildikten sonra 19. Tümenle birlikte 15. Kolordu bünyesinde Galiçya Cephesi’ne gönderilmiştir.

57.Alay, Galiçya Cephesi’nde büyük yararlılıklar göstermiş, alayın mevcudunun çok büyük bir kısmı buradaki çatışmalarda kaybedilmiştir. Mevcudu çok azalan ve sadece 1100 kişi kalan 57. Alay, cephe gerisine alınarak eksikleri giderildikten sonra yeniden cepheye alınmıştır fakat Rusya’da patlak veren Bolşevik Devrimi’nin ardından Galiçya Cephesi’ndeki savaş sona ermiştir. 15. Kolordu ise bu sefer Sina ve Filistin Cephesi’ne yollanmıştır.

57.Alay burada da çok faydalı olmasına rağmen İngilizler tarafından çembere alındığı için mevcudu iki gün içerisinde sadece 260’a düşmüştür. Megiddo Muharebesi sırasında ise 57. Alayın kalan mevcut esir edilmiştir.

Bu kahramanların anısına o günden beri Türk ordusunda 57. Alay bulunmamaktadır. 57. Alay, dünya üzerinde en çok madalya sahibi olan alay olduğu için dünyanın en kahraman alayı olarak nitelendirilmektedir.

27 PİYADE ALAYI TARİHÇESİ

Alay 3 Ocak 1881 (21 Kanun-ı evvel 1296) yılında kurulmuştur. 1896 yılında ismi Erzincan alayı olup, 4.Ordu’nun Tümeni’ne bağlıdır. Görev alanı Erzincan-Rize-Diyarbakır’dır. Alay’ın üçüncü taburu Yemen’de çıkan ayaklanmayı bastırmak için Yemen’e gönderilmiştir. 1911 yılındaki yeni teşkilatlanma esasına göre lağvedilen 27. Alay yine aynı tarihte 9. Tümen’e bağlı olarak, Lüleburgaz’da 3 Taburlu olarak yeniden teşkil edilmiş, Alay’ın yapısına bir de makineli tüfek bölüğü katılmıştır.

Balkan Harbi’nde 27. Alay

18/19 Ekim 1912 Balkan harbi sırasında diğer alaylarla birlikte bu harbe iştirak eden 27. Alay, Balkan harbi sırasında, henüz acemi erattan müteşekkil olmasına rağmen üstün Bulgar birliklerine karşı Vize’de çok başarılı taarruzlar yaparak, ilerlemesine rağmen, genel durum itibariyle diğer birliklerimizin aynı başarıyı gösterememesinden dolayı kazandığı topraktan geri çekilmek zorunda kalmıştır. Balkan harbi sonrası genel teşkilat bünyesinde aynen bırakılan 27. Piyade Alayı merkezi Gelibolu olan 9. Tümen’e bağlı bir Alay olarak, Gelibolu’da ikamet etmiştir.

Çanakkale’de 27. Alay

31 Temmuz 1914’de Seferberlik emri alan 27. Alay, üç piyade taburu ve bir ağır makinalı tüfek bölüğünden ibaret olarak, Çanakkale’de göreve başlamış olup; kıyı gözetleme ve savunma görevini ifa etmiştir. 9 Kasım 1914’de 27. Alay komutanının Maydos mıntıka komutanlığına alınmasıyla boşalan Alay komutanlığına 25. Alay 3. Tabur komutanı Binbaşı Şefik Bey atanmıştır. 19 Şubat 1915’de 27. Alay’ın tertibi değişmiş buna göre alay’ın 1 taburu Ağıldere-Arıburnu gerisinde 2 taburu Kabatepe’de 3 tabur Kumtepe ile Kabatepe arasında konuşlanmıştır. 27 Şubat 1915’de Alay’ın 3. Taburu Kirte’ye gönderilerek 26. Alay ihtiyatı olarak görev yapmış, düşmanın ihraç teşebbüslerine karşı koymuştu. 25 Nisan Anzak çıkarmalarında çok önemli bir görevi ifa eden 27. Alay düşmanın karaya çıktığı 04.30’dan ihtiyattaki 57. Piyade Alayının cepheye intikali olan saat 10’a kadar geçen beş buçuk saatlik çok önemli bir vakti kazandırmakla kalmayıp; o gün zarfında 900 askerini o toprağa defnetmiştir.[4] 8 Ağustos 1915’de Alay komutanı Şefik Bey 19.Tümenin komutanlığına getirilmiş ve boşalan 27. Alay’ın komutanlığına da Binbaşı Halis Bey gelmiştir. Şüphe yoktur ki; kahraman 27. Alay Balkan harbinden elde ettiği tecrübesini Çanakkale muharebelerinde cepheye çok iyi yansıtmış ve muharebelerin seyri içinde çok önemli bir rol oynamıştır.

Kafkas Cephesinde 27. Alay

Çanakkale sonrası Alay esas kuruluşunda bulunduğu 9 Tümen’in emrine girmiştir. 16 Nisan 1916’da İstanbul’a gelen Alay buradan Kafkas Cephesinde verilen görevi ifa için bulunmuş olup;  15 Eylül 1916 yılında yeni bir Kafkas teşkilatının yapılanması üzerine, 27 Piyade Alayı 9 Kafkas Alayı kuruluşunda, 27 Kafkas taburu adını almış ve komutanlığına Binbaşı Hüseyin Bey atanmıştır. Bu cephede de birçok şerefli muharebelere katılmıştır.

Milli Mücadele’de 27. Alay

22 Ekim 1920 tarihinde  Ayıntap yakınlarında bulunan 9 Maraş tümeni emrinde bulunan Maraş alayına, komutasını Binbaşı Yusuf Ziya Bey’in yaptığı  27 Piyade alayı adı verilmiş, 2 taburdan müteşekkil olarak teşekkül ettirilerek Maraş’ta bulunan Depo taburuna ise 3 tabur ismi verilmiş ve üç taburlu olarak yeniden oluşturulmuştur. Gaziantep’in ünlü savunmalarında ve Fransızlara karşı verilen mücadelede önemli bir rol oynamış olan alay 26/27  Kasım 1920’de şehri savunanları kurtarmak maksadıyla yapılan saldırıda alay’ın en kahraman subayları şehit oldular. 15 Temmuz 1921’de 27. Alay Batı cephesi komutanlığı emrine girmek üzere, Maraş’dan ayrılarak, 8200 er mevcuduyla Sakarya tarafına hareket etmiş olup  Sakarya muharebelerine katılmıştır. Tümenlerin lağvedilmesi üzerine bağlı bulunduğu 9 Tümen’le birlikte o da lağvedilmiştir.

Kahraman 27. Piyade Alayı kuruluşu olan 1881 tarihinden Milli Mücadele sonuna kadar Türk yurdunun savunmasında her muharebeye iştirak etmiş ve bulunduğu cephelerde kahramanlık destanları yazmıştır.[5]

İKİ ALAY ARASINDA KAHRAMANLIK REKABETİ

Serdar Halis Ataksor’un yazdıklarından, 27. Alay ile 57. Alay arasında bir tatlı rekabetin bulunduğunu anlamak da mümkün.[6]

Serdar Halis Ataksor, konuyu şöyle özetliyor:

“Elimizdeki raporlarda gördüğümüz önemli diğer bir husus ise, her iki Alayımız arasındaki tatlı rekabet diyebileceğimiz öne geçme hırsı ve azmidir. Halis Beyin düşmandan geri aldığı 57 alay siperlerini bir ilmuhaber ile tescil ettirmesi ve bunu belki de muharebeler esnasında 57 alaya karşı bir üstünlük vesikası olarak imzalatması iki alay arasındaki tatlı rekabetin en somut delili olması açısından fevkalade önemlidir Sadece bu hırs dahi, Arıburnu cephesinde düşmana karşı sağlam bir duruşun olduğunu göstermektedir. Lakin Genelkurmay tarafından hazırlanan Çanakkale Cephesi Harekatı adlı kitapın 565 inci sayfasında söz konusu hadiseler anlatılırken “Halis Bey’in bir ilmuhaber karşılığında düşmandan geri alınan 57 alay siperlerini yine 57 alaya teslim ettiğinden” herhalde lüzumsuz görülmüş olmalıdır ki hiç bahsedilmemiş olup; ve yine sayfa 569 da Düztepe’den Tümen emri olarak Mustafa Kemal tarafından yazılan emirde söz konusu 31 ve 32 numaralı 57 alay siperlerinin düşmandan 27 ve 57 alayların müşterek taarruzları sonucunda alındığı söylenmektedir. Oysa ki, resmi harp ceridesinde bu emrin 27. alayın kahraman nefer ve subayları tarafından alındığı belirtilmektedir.”

DİPNOTLAR

[1] Bu yazının özetlendiği kaynak: Kıymet Kara – Tayfun Çavuşoğlu, “1915 Çanakkale Savaşı’nda Trakya”, Haber Ajansı Yayınları, 1. Baskı, 2018, İstanbul

[2] http://www.canakkalesavasi.gen.tr/57.-alay.html

[3] 25 Nisan 1915 kara savaşlarının başlangıç günü. Bu kitapta sayfa 175 ve sonrasında detaylarıyla yer almaktadır. Sayfa 180 ve sonrasında ise 57. Alay’ın savaşa girişi anlatılmaktadır. 19. Tümen’e bağlı 57. Alay ile 9. Tümen’e bağlı 27. Alaylar Arıburnu’nda kol kola girerek savaşmışlardır.

[4] 27. Alay’ın kara savaşının ilk saatlerindeki durumu, savaşa girişi, Alay Komutanı Şefik Aker Bey’in çırpınışları için bu kitabın 180’nci sayfası ve devamında anlatılmaktadır.

[5] Bu bölümün özetlenmesinde yararlanılan kaynak; Serdar Halis Ataksor, http://halisataksor.com.tr/makale/7/27-piyade-alayi-tarihcesi Serdar Halis Ataksor, M. Şefik Aker’in 19. Tümen komutanlığına atanmasının ardından 27. Alay Komutanlığına getirilen Binbaşı Halis (Ataksor) Bey’in torunudur.

[6] Serdar Halis Ataksor, http://www.geliboluyuanlamak.com/479_canakkale-muharebelerinde-57-alay-ile-27-alay-arasindaki-rekabete-dair-anekdot-serdar-halis-ataksor.html , yararlandığı kaynak: ATASE arşivi 27 Alay Harp Ceridesi, Genel Kurmay ATASE askeri tarih yayınları, Çanakkale cephesi harekatı s. 569, 565

YAZAR HAKKINDA

Haber Merkezi Haber Merkezi Belgeseltarih.com sitemizde konuk yazarlara da yer veriyoruz. Yayınlanmasını istediğiniz ve mümkün olduğunca akademik dille kaleme alınmş tarih konulu yazılarınızla ilgili olarak, iletişim sayfamızdaki form vasıtasıyla bizimle bağlantı kurabilirsiniz. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024
Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Çanakkale Cephesi’nde siperde olmak!

Tayfun ÇAVUŞOĞLU, 6 Ekim 2024
Helen’de Kadının Adı Yok

Helen’de Kadının Adı Yok

Tahsin ŞİMŞEK, 12 Eylül 2024
Büyük Taarruz’un 102’nci Yılı

Büyük Taarruz’un 102’nci Yılı

Nevin BALTA, 24 Ağustos 2024