Quantcast
Nazilli Sümerbank Basma Sanayii Müessesesi – Belgesel Tarih

Hüseyin Yörükoğlu
Hüseyin  Yörükoğlu
Nazilli Sümerbank Basma Sanayii Müessesesi
  • 30 Mayıs 2021 Pazar
  • +
  • -
  • Hüseyin Yörükoğlu /

Loading

Gazeteci, araştırmacı ve yazar Uğur Mumcu’nun “Köy Enstitüleri üretim içinde eğitim, eğitim içinde üretim ilkesini benimsemiş ve Atatürk devrimlerinin ve Kemalizmin toplumsal yapısını kurmakla görevlendirmişlerdi” sözü bence Sümerbanklar için de geçerlidir. Çünkü, Sümerbanklarda da üretimin yanı sıra vasıflı insan gücü yetiştirilmesi amacıyla, hem işletmelerinde sürekli eğitim uygulanmış, hem de yurtdışına eğitim için öğrenciler gönderilmiş ve Türkiye’nin bağımsızlığı için yapılan millileştirme ve devletleştirmelerde de Sümerbank önemli görevler üstlenmiştir. Bulunduğu bölgenin eğitim, kültür, sanat ve spor faaliyetlerine altyapı hazırlayarak kentlerin bu alanlarda da gelişmesinde öncü rol üstlenerek bir sanayi kuruluşu olmanın yanında bulundukları bölgelerde sosyal devletin birer temsilcisi olmuşlardır.

DEÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Özlem Arıtan ve Yrd. Doç. Dr. Yasemin Sayar, İzmir Sümerbank Basma Sanayi Yerleşkesi ve Dönüşüm Süreçleri başlıklı yazılarında, “Erken Cumhuriyet döneminde (1923-1950), yeni rejimin iktisadi, sınai ve kültürel kalkınma projesinin bir açılımı olarak, “devletçi” anlayış doğrultusunda çok sayıda öncü kamusal mekân modeli geliştirilmiştir. Yeni devlet düzenine hizmet veren kamu yapılarının, kültürel gelişim ve eğitimi hedefleyen halkevlerinin ve köy enstitülerinin yanı sıra Cumhuriyet sanayileşmesinin belkemiğini oluşturan Sümerbank, Etibank gibi Kamu iktisadi Teşekkülleri de (KİT) bu yeni kamusal mimari modeller içinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Üretim, sosyalleşme, eğitim, ikamet, rekreasyon mekânlarını bir arada içeren bu devlet yerleşkeleri, Cumhuriyet modernleşmesinin temel kriterlerini –akılcı, işlevsel, seküler, devletçi- yansıtan ve bu anlamda öngörülen yeni, modern yaşam anlayışının birebir deneyimlenerek öğretildiği prototiplerdir. Aynı zamanda bu yerleşkeler günümüz endüstriyel mirasının da fonksiyonel ve mekânsal bağlamda öncü örnekleridir.” şeklindeki tespitleri söz konusudur.

Sümerbanklar şehirlerin Köy Enstitüleri ise köylerin ekonomik ve sosyal yaşamını kökten etkilemiştir. Çünkü, olağanüstü bir savaştan çıkan bir ülkenin bu iki kuruma şiddetle ihtiyacı vardı.

Ben bu yazımda doğup büyüdüğüm mahallede bulunması nedeniyle faaliyetlerini yakından tanık olduğum, bizim ve bizden önceki kuşakları önemli şekilde etkileyen ve Nazilli’nin kalkınmasında önemli rolü olan Nazilli Sümerbank ile köylerin kalkınması amacıyla kurulan Köy Enstitülerinin ortak misyonlarını yazmaya çalışacağım.

NAZİLLİ SÜMER BASMA SANAYİİ MÜESSESESİ

Nazilli Sümerbank’ın Kuruluşu

Gerek 1923 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde, gerekse 1934 yılında yürürlüğe konulan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda, Türkiye’de pamuğun anavatanı olarak kabul edilebilecek Ege Bölgesi’nde bir tekstil kombinasının kurulması hem rasyonel, hem de zorunlu bir adım olarak kabul edilmiştir.

Öncelikle Sümerbank Basma Fabrikası’nın neden Nazilli’de kurulmuş olduğuna bakmak gerekiyor.

Bir bölgenin mevcut yol ağı, hammaddeye ve pazara yakınlık gibi faktörler işletmelerin kuruluş yerini belirleyen en önemli etkenlerdendir.

Nazilli’nin mevcut ulaşım olanağı o dönemde müsaittir. Bilindiği üzere Türkiye’nin en eski demiryolu hattı olan 130 Km.’lik İzmir (Alsancak) Aydın demiryolu 1866 yılında ulaşıma açılmıştır. Nazilli Aydına 45 Km. uzaklıktadır Bu demiryolu hattı İzmir Limanına bağlanmaktadır.

Pamuk diyarı olan Menderes Ovası’nda bulunan Nazilli ve civarı ülkenin en önemli pamuk yetiştirme alanlarından birisi olması hasebiyle hammaddenin sağlanması yönünden de avantajlıdır.

Uzun yıllar bütün bir Nazilli ovasına pamuktan başka bir ürün ekilmemiştir desek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Ben küçüklüğümde pamuk bitkisinden başka ekilebilir bitki bilmezdim.

Nazilli’de işçi istihdamında da sıkıntı çekilmemesi öngörülmüştür. Yurtiçinden ve yurtdışından gelecek göçmen vatandaşlara bile istihdam olanakları sağlanabilmiştir. Nitekim, 1950 ve 1960 yıllarda Nazilli Sümer Mahallesindeki komşularımız arasında Selanik’ten gelenler olduğu gibi, yurdun çeşitli kentlerinden gelen komşularımız vardı. Usta ve usta başı gibi nitelikli, teknik çalışanlar ile memurların çoğunluğu Nazilli dışından gelmişlerdi. Hatta dışarıdan gelip fabrikada memur olarak çalışan erkeklerin öğretmen olan eşleri Sümer İlkokulu’nda öğretmenlik yapmışlardır. Örneğin, İlkokul öğretmenimin eşi Sümerbank’ta memurdu.

1934 yılında bugünkü adı Pamuk Araştırma Enstitüsü olan Pamuk Islahı İstasyonu ve Üretme Çiftliği’nin de Basma Fabrikası’nın Nazilli’de kurulmasında belirleyici rolü olmuştur.

Nazilli pamuk tohumu üretme çiftliği binası
Nazilli pamuk üretme binası ve ilk pamuğun çırçırlanıp işlenmesi

Yeni kurulacak fabrikada ısıtmasından üretimine, temizliğinden aydınlatmasına kadar her aşamada yoğun bir su ve enerji kaynağına ihtiyaç olacağı açıktır. Bu açıdan bakıldığında da Nazilli’de yeni kurulacak fabrika için sorun teşkil edebilecek bir neden görünmemektedir. Başta Aydın, Manisa, Muğla ve Denizli olmak üzere çevre il ve ilçelerde yeterli kömür kaynaklarının bulunması, ayrıca Menderes Nehri’nin çok yakın olması Nazilli için enerji ve su teminini bir sorun olmaktan çıkarmıştır. Daha ötesi Fabrika’nın inşası için seçilecek alandaki artezyen kuyuları bile kurulacak işletmenin su ihtiyacını karşılamaya yetebilecektir. Nitekim B. Menderes’ten su teminine gerek duyulmamış, fabrikanın arazisindeki artezyen kuyuları su ihtiyacını karşılamıştır. Ayrıca fabrika içerisine inşa edilecek iki termik santral de işletmenin enerji ve buhar ihtiyacını karşılamakla kalmayıp, bilahare Nazilli’nin elektrik ihtiyacını bile sağlamıştır.

Bozdoğan’da inşa edilen Kemer Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin 1958 yılında hizmete girmesinden sonra Nazilli’nin elektrik ihtiyacı ulusal elektrik enterkonnekte sistemden (ulusal elektrik sistemi) sağlanmaya başlamıştır.

1960’lı yıllarda enterkonnekte sistemde bir sorun olması ve Nazilli’de elektriğin kesilmesi durumunda Sümer Mahallesi’nde yaşayanların elektriğini yine Sümerbank Basma fabrikası sağlamıştır.

Yukarıda Fabrikanın son dönemine ilişkin olarak havadan çekilen fotoğrafından da (Nazilli Belediyesi arşivinden) görüleceği gibi fabrika gün ışığından azami faydalanılması amacı ile kuzey-güney doğrultusunda yapılmıştır.

Çocukluğumun ve delikanlılığımın geçtiği ev ise Fabrikanın güney ucunda ve Nazilli’nin en güneyinde bulunan evlerinden biri idi. Büyüklerim, ilk sahibi bir baytar (veteriner) olan iki katlı olan bu evin Sümerbank yapılırken inşa edildiğini, hatta bu evin Sümerbank’ın artan inşaat malzemeleri ile yapıldığını söylerlerdi.

Aşağıdaki fotoğrafta görülen ev çocukluğumun ve delikanlılığımın geçtiği ev olup, hemen karşısında Sümerbank’ın güney sınırı bulunmaktadır:

Basma Fabrikasının Nazilli’de kurulmasında son etken olarak da Celal Bayar’ın etkisinden söz edilmektedir. Zira Celal Bayar Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’na imza atan ve bunu eyleme geçiren hükümetin İktisat Bakanı’dır. Kurtuluş savaşında Galip Hoca adıyla Nazilli ve civarında faaliyette bulunduğundan Nazilli ve Nazillililerle daha kurtuluş mücadelesinin ilk günlerinden olan bir yakınlığı, hatıratı nedeniyle fabrikanın Nazilli’de kurulmasında etkili olduğu ifade edilmektedir.

Nazilli İlçesi 1935 senesinden bir görünüş

Açılışı 

25 Ağustos 1935 yılında Sümerbank Basma Fabrikası’nın temelleri Sovyetler Birliği’nden alınan kredi ve destek ile atılmıştır (Nazilli Belediyesi arşivi):

Sovyet mühendislerinin desteği ile 18 ay sonunda bitirilmiş ve kredi bedeli ise narenciye karşılığı ödenmiştir. Fabrika kurulurken Sovyet modeli esas alınmıştır, ama genç cumhuriyetin genç mühendisleri Türk devrimine has, çok özgün bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlardır. Fabrikadaki makinelerin çoğu Sovyet yapımıdır.

Sosyal fabrika projesi olan ve 4 bine yakın işçinin geceli gündüzlü çalıştığı Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası 9 Ekim 1937 yılında Atatürk tarafından açılmıştır. Fabrikanın üretim biçimi açısından en önemli özelliği fabrikaya kütlü olarak giren pamuğun basma olarak çıkmasıdır.

Aşağıdaki fotoğraf esas olarak fabrika çalışanlarının giriş-çıkış kapısı olup, kuruluş tarihi yazılıdır.

Atatürk açılışı yaptığında hasta olup, belgesellerde de görüldüğü üzere zaman zaman Celal Bayar’ın yardımı ile yürümüştür.  Asker ve sivil erkanın neredeyse hepsi açılışta bulunmuş, açılışta Atatürk müdüriyet binasının balkonundan halkı selamlamış ve İktisat vekili Celal Bayar tarafından yapılan açış konuşmasının ardından açılışı yapmıştır.

Sümerbank ismi Atatürk tarafından verilmiştir. Sümerbank müessesesine bu ismi vermiş olması rastgele yapılan bir iş değildir. Bu onun Türk tarihine verdiği önemden kaynaklanmıştır. Zaten Atatürk’ün Sümerlilere ne kadar ilgi duyduğu da bilinen bir özelliğidir. Doğup, büyüdüğüm ve fabrikanın da bulunduğu mahalle de ismini   fabrikanın isminden almıştır.

Atatürk müdüriyet binasının balkonundan törenleri izlerken

Aşağıda fotoğrafın sağındaki beyaz bina müdüriyet binasının bugünkü dıştan görünüşü olup, binanın balkonu da net olarak görünmektedir:

Nazilli Sümerbank Basma Sanayi Fabrikasının açılış töreni (Nazilli Belediyesi arşivi):

Nazilli Sümerbank’ın İktisat vekili Celal Bayar tarafından yapılan açış konuşması sırasında ve henüz dokuz yaşında olan Kore Gazisi amcam Zeki Yörükoğlu kalabalığın arasından en öne kadar gelip Atatürk’ün o mavi gözlerini yakından görmüş olup, bana Sümerbank’ın açılış konuşması sırasında Atatürk’ü görmek için kalabalığın bacaklarının arasından nasıl en öne geçip, Atatürk’ü seyrettiğini ve Atatürk’ün gözlerinin ne kadar etkileyici olduğunu ve bakışlarının insanın gözlerini delip geçtiğini anlatmıştı.

Atatürk ve erkanı açılışı yapılan Sümerbank Basma Fabrikasını Fabrika Müdürü Fazıl Turga gezdirmiştir (Fotoğraf Umut Gökbayrak’tan alınmıştır):

Aşağıdaki fotoğrafta da Atatürk yanında Başvekil İnönü ve İktisat Vekili Celal Bayar olduğu halde fabrika müdüründen işletme ile ilgili bilgi alırken.

Aşağıdaki fotoğrafta ise Celal Bayar, Atatürk’ün manevi kızı, sosyolog, tarihçi Afet İnan, Atatürk ve İnönü açılışta bir çalışandan bilgi alıyorlar (Nazilli Belediyesi arşivinden):

Yine aşağıdaki fotoğrafta da Atatürk ve İnönü açılışta yetkililerden bilgi alıyorlar (Nazilli Belediyesi arşivinden):

Açılışı yapan Atatürk’ün, makinalar çalışmaya başlayınca söylediği bir söz çok ünlüdür: “İşte bu bir musiki’dir” demiştir.

Fabrikanın açılma kararı ile birlikte Nazilli’nin Menderes Havzasında bulunması ve su kaynakları açısından elverişli durumda olması nedeniyle, tarımsal sulama konusu ilçede daha da büyük bir önem arz etmiş, Devletin, su işlerine başladığı andan itibaren hesaba kattığı ilk merkezlerden biri Nazilli olmuştur. Özel çabalarla ilerletilen sulama işleri sayesinde toprağın verim gücü bir misli artmış, bölgeye gönderilen makinelerle de üretim maliyeti düşürülmeye çalışılmıştır.

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası açılışının ardından “Hakiki Dara Peşin Para” sloganıyla Nazilli ve çevre çiftçisinden kütlü pamuk satın almaya başlamış, dedem öküz arabası ile babam da traktör römorku ile götürdüğü kütlü pamuklarını Sümerbank’a satmıştır. Slogana uygun olarak çiftçi Sümerbank’a sattığı pamuklarının ne tartılmasından ne de ekspertizinden kuşku duymuştur. Sattığı pamuğun parasını de hemen gidip vezneden almıştır.

Pamuk ekspertizinin ne kadar güvenilir olduğu ile ilgili bir hususu anlatmak istiyorum: Babam, Sümerbank’ta pamuk eksperi olarak çalışan bir arkadaşının tarlasını ortakçı olarak işler ve yetiştirdiği kütlü pamuğu da Sümerbank’a satardı. Babam, o tarlanın pamuğunu satmak için Sümerbank’a getirdiğinde tarla sahibi eksper tarlasının pamuğu ile ilgilenmez, hemen ortadan kaybolurdu. Asla kendi tarlasının pamuğunun kontrolünü yapmazdı.

Sümerbank Basma Fabrikası’na kütlü olarak giren pamuk çırçır makinelerinde çekirdeğinden ayrılıp mahlıç haline getirildikten sonra harman-hallaç bölümüne gelir, burada tiftiklenir, ardından tarak bölümüne gelerek temizlenir, buradan da fitil bölümüne gelir ve iplik bölümüne ulaşınca da iplik haline gelen pamuk masuralara dolanırdı.

Aşağıdaki, 1945 yılına ait fotoğrafta fitil bölümünde çalışan bir kadın işçi görünmektedir:

Aşağıdaki fotoğraf ise iplik bölümüdür ve çalışan iki kadın işçi görülmektedir ( bize göre sağdaki arkadaşımın annesi Zekiye Kiriş, diğeri Makbule Saldamlı 13/02/1948):

İplik bölümünden dokuma tezgahına geçen pamuk ardından basma kısmına geçer basma haline gelirdi.

Aşağıdaki fotoğrafta 1943 yılında, henüz 17 yaşında bir genç kız olan arkadaşımın annesi Zekiye Kiriş Sümerbank üretimi giysileriyle görülmektedir.

Sosyal Fabrika

Yazımın başlarında Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasının sosyal bir fabrika olduğundan söz etmiştim. Yani Sümerbank, çalışanını çevresiyle iletişim içinde olmasını sağlamış, çalışanlarının insani ve sosyal ihtiyaçlarının karşılamıştır. Bu bağlamda da Nazilli Sümerbank Basma fabrikası sadece basma üretmemiş, üretimin yanı sıra okuma, yazma, bilim, kültür, sanat, spor, tarım, sağlık, teknoloji ve  ekonomi konularında temel bilgilerin verildiği ve uygulamalı eğitimin yapıldığı bir kurum, bir okul olmuştur. Bu bağlamda sadece çalışanına değil, bütün bir Nazilli halkının her yönden gelişmesini sağlamıştır.

Evimizin Sümer Mahallesinde olmasına rağmen babam Sümerbank çalışanı değildi, ancak gittiğimiz okul ve kütüphane Sümerbank’ın, arkadaşlarımızın çoğunluğu Sümerbank çalışanlarının çocukları, gittiğimiz sinema Sümerbank sineması, oyun alanlarımız ve tırmandığımız ağaçlar Sümerbank’a ait, sohbetlerini dilediğimiz büyüklerimiz Sümerbanklı, izlediğimiz futbol takım Sümer Spor, yazları gittiğimiz çay bahçesi Sümerbank’ın, işleticisine Kaptan amca dediğimiz gazete, dergi, kitap ve kırtasiye satın aldığımız büfe, alış veriş ettiğimiz ve yiyecek, içecek, beyaz eşyadan ve halıya  her türlü ihtiyacın karşılandığı bugünkü süper marketlerin karşılığı olan, ancak kar amacı gütmeyen ekonoma Sümerbank’ındı. Ekonoma’dan alış veriş etmek bakkaldan alış veriş etmeye benzemezdi, alış verişin bir prosedürü vardı, ben pek beceremez, yardım alarak alışverişimi tamamlardım.

İlk tiyatro izlediğimiz yer Sümerbank’ın sinema ve balo salonu, bindiğimiz ilk tren Sümerbank’a ait “gıdı gıdı” adı verilen tren, gördüğümüz ilk apartman Sümerbank’ın memurları için yaptığı apartmanlar, gördüğümüz ilk bekar lojmanları Sümerbank’ın bekar işçiler için yaptığı mütevazi lojmanlar, gördüğümüz ilk sinema sanatçıları Nazilli’ye gelen ve Sümerbank misafirhanesinde kalan sanatçılar, gördüğümüz ilk hastane Sümerbank  hastanesi, gördüğümüz ilk cankurtaran (ambulans) bu hastaneye ait cankurtaran, bildiğimiz ilk postane Sümerbank postanesi, ilk postacı bu postanenin postacısı (Ki, benim üniversite sınav sonucumu getirmiştir), ilk gördüğümüz kreş hemen Bozdoğan/Hürriyet Caddesi’nden de görünen bünyedeki işçilerin çalışma saatleri içinde çocuklarını güvenle bırakabildiği kreş, ilk gördüğüm fırın da Sümerbank’ın kendine özgü fırını idi.

Sümerbank çalışanları Cumhuriyete ve Atatürk’e bağlılıklarını her zaman ön planda tutmuşlar ve Cumhuriyet’e bağlılıklarını her zaman göstermişlerdir (Nazilli Belediyesi arşivinden)

İşçiler ve memurlar, fabrikanın hemen önünde özel olarak inşa edilen lojmanlarda (bekar lojmanı, baraka, apartmanlar, işçi evleri) çok uygun bir ücretle kalırlardı. O dönemlerde henüz kalorifer sistemi pek yaygın olmadığından, idare işçilerine odun talaşı dağıtır ve çalışanlar talaş sobası ile ısınırlardı.

İşçi ve Memur biriktirme Sandığı adı verilen fabrikaya has yardım sandığı, fabrikada okuma ve yazma kursları ile mesleki ve teknik eğitimin verildiğini de biliyoruz. Binlerce kişinin istihdam edildiği fabrika işçileri sendikal haklara da sahipti.

Evlerinde o gün yemek pişiremeyen ve o gün işyerinde yemek yemeyen çalışanların istihkakını evlerine götürme hakları vardı ve yaşıtımız olan arkadaşlarımız ellerinde sefer tasları ile gider, yemekhaneden evleri için yemek alırlardı.

İzlediğim ilk futbol takımının Sümer Spor olduğundan söz etmiştim. Sümer Sporun futbol sahası ızgara zeminli olup, dönemin en gelişmiş sahalarından biri idi. Böylece sahada yağmurlu havalarda su birikmez ve futbola engel teşkil etmezdi. Sümer Spor’da çok başarılı futbolcular yetişmiş ve bir kısmı da milli takımlara kadar yükselmiştir. Bunlardan günümüzde en bilineni de Fenerbahçe’nin başarılı futbolcusu Rıdvan Dilmen’dir.

Fabrikada ızgara zeminli futbol sahası dışında tenis kortu, boks ringi, voleybol sahası, yüzme havuzuna da sahipti.

Sümer Spor futbol dışında, atletizm, voleybol, basketbol, bisiklet, güreş, boks gibi birçok branşta faaliyet göstermiştir.

Sümerbank Basma Fabrikası’nın 750 kişilik bir sinema salonu bulunmakta, bu salonda aynı zamanda Sümerbank’ın en önemli etkinliklerinden olan balolar düzenlenirdi. Yılbaşlarında ve kuruluş tarihi olan 9 Ekimlerde düzenlenen Balolar kadın ve erkeklerin bir arada eğlendikleri ve dans ettikleri bir etkinlikti. Kadınlar bu balolarda fabrikanın ürettiği basmadan yapılmış, elbiseleri giyerlerdi.

Salonda Sümerbank’ın temsil grubu haftanın belli günlerinde işçilere ve halka oyunlar da oynardı.

Bu salonda bekarların nişan ve düğünleri de yapılır, zaman zaman da Sümerbank çalışanların çocukları için toplu sünnet düğünleri de düzenlenirdi. Çalışanlar kira ödemez, yalnızca o geceki masrafları karşılarlardı. Küçüklüğümde bir çok toplu sünnet düğününe tanıklık etmiştim.

Büyüklerden öğrenmiştim. 1950’li yılların sonunda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Sümerbank’ın balo salonunda konserler vermiş ve o konsere gidenler Suna Kan ve İdil Biret gibi ülkemizin uluslararası üne sahip sanatçılarını izleme ve dinleme fırsatı bulmuşlardır.

Sümerbank’ın bir de yazlık sineması vardı. Çocukluk ve delikanlılık dönemlerimizde Salı akşamları yerli film, Cuma akşamları ise yabancı filim gösterimi olurdu. Kışın Cumartesi günleri yukarıda fotoğrafı görülen salonda biz çocuklara öğleden sonra yabancı film gösterilirdi. Cumartesi günü eğitim yarım gün olduğu için, okuldan (Sümer İlkokulu) öğleyin çıkan biz çocuklar evimize koşup, çantamızı ve önlüğümüzü çıkartarak ve çoğu zaman da öğle yemeği bile yemeden sinemaya koşardık. Herkes fabrikanın önündeki kuruyemişçiden çiğdem (ay çekirdeği) alır, Sümerbank bekçisinin girişi serbest bırakmasının ardından bilet sırası kapmak için depara kalkardık. Sinemamızın sorumlusu (aynı zamanda biletçisi), makinisti ve bileti kontrol eden görevlisi Sümerbank çalışanıydılar.

Kışın Salı ve Cuma akşamları biz çocuklara yasak olan sinema yazın serbest olur,  genç kızlar ve kadınlar şık, çocuklar ve erkekler düzgün giyimli olurdu ve böylece yazlık sinemada film izlemek daha da keyifli olurdu. Tabii film izlenirken çiğdem yenir gazoz içilirdi.

(Sinemadan söz etmişken bir konudan bahsetmeden geçemeyeceğim. Sümerbank Basma Fabrikası’nda kullanılan kömürler enerji ve ısıtma işinde kullanıldıktan sonra cüruf (yanmış kömür atığı) olarak fabrikanın güneyinde bulunan kendisine ait boş araziye dökülürdü. Bu cüruflar Nazilli Belediyesi ve halkı tarafından kullanır, kışın çamurlu yollara dökülür ve çöken yolların doldurulmasında kullanılırdı. Fabrikanın kurulduğu yıllarda çok kullanılmayan bu cüruflar sözünü ettiğim boş alanının hemen hemen tümünü kaplamış, daha sona ihtiyaç olarak kullanılmaya başlanıldıkça boş alanlar oluşmuştu. Fakat, bu cürufların bir kısmı taşlaştığından yerinden alınamamış, büyük kaya parçaları halinde alanın ortasında kalmıştı. Bu cüruf kayaları da biz çocukların oyun alanları haline gelmişti. Sümerbank sinemasında kovboy filmi izleyen biz çocuklar, sinemadan sonra bu kayaların üstünde Kızılderili ve kovboy savaşı oyunları oynardık.)

Lojmanda kalamayan işçi ve memurları şehirden fabrikaya taşımak için döşenen tren raylarında gıdı gıdı adı verilen mini bir tren ile işçiler taşınırdı. Diğer taraftan gıdı gıdı sadece işçilerin işe gidiş gelişi için değil çalışanların ve ailelerinin şehir merkezine gidip gelmesi için de kullanılırdı. Bunun dışında ulusal bayramlarda biz Sümer İlkokulu (daha sonra da Sümer Ortaokulu) öğrencileri şehir merkezinde yapılan törenlere çoğu zaman bu trenle gider gelirdik. Gıdı gıdının fabrikadaki istasyonu Sümer Spor sahasına çok yakındı. Sümer Sporla maç yapmak için başka kentlerden gelenler “gıdı gıdı” sözünü duyunca çok şaşırırlar, şaşkınlıklarını gizleyemezlerdi.

Raylar sadece gıdı gıdının çalışması için kullanılmaz, fabrikanın ihtiyacı için getirilen ve fabrikadan gönderilmesi gereken ürünlerin trenlerle taşınması için de kullanılıyordu.

Aşağıda gıdı gıdı adı verilen trenin dizel çekicisi görülmektedir, yanda da paslanmış bir vagon (Umut Gökbayrak’tan alınmıştır):

Nazilli’de modanın merkezi Sümerbank lojmanlarının bulunduğu Sümer Mahallesi idi. Sümerbank çalışanları ve aileleri fabrikadaki sosyal faaliyetler ve çeşitli yörelerden gelenlerin kaynaşması sonucu kültür düzeyi yüksek bir kesimi oluşturmuş ve o dönemde bütün Nazilli halkı da bu kültürden etkilenmiştir. Nazilli’nin çağdaşlaşmasında Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın yeri çok büyüktür. Zira, sosyal faaliyetlerden isteyen bütün Nazilli halkı yararlanabiliyordu. Babam Sümerbank çalışanı olmadığı halde, bizler de hemen hemen her türlü sosyal faaliyetten yararlanabiliyorduk.

Tiyatro gösterilerinde Sümer Halkevinin oldukça büyük katkıları vardır. Sümerbank’ın iş dışındaki çalışmalarını sürdürmek ve kültürel kalkınmayı, ekonomik kalkınmayla aynı oranda yürütmek amacıyla kurulan Sümer Halkevi Nazilli Fabrikası’nın kendine has özelliklerinden biriydi. Halkı her konuda bilinçlendirmeyi hedefleyen Sümer Halkevi, bir fabrika bünyesinde açılan ilk ve tek halkevidir. Sümer halkevi, 1950 seçimleri sonrası Demokrat Partinin iktidara gelmesi ve Sümerbank çatısında olan Halkevinin usulsüz olduğu yolunda yasal işlem yapması üzerine 7 Ağustos 1950’de kapatılmıştır.

İlkokul öğrencisi iken görevli memurenin gözetiminde kütüphanede zaman zaman kitap okur, çok sevdiğimiz hikayeleri de birbirimize tavsiye ederdik.

İşçiler de yemek aralarında dünya klasiklerini okurlardı.

Sümerbank Mahallesinde herkesin özellikle de gençlerin ve biz çocukların hayatına en çok dokunanlardan birisi de Kaptan Amca idi. Kaptan Amca işlettiği büfede, kitap, gazete, mecmua vb. satardı. Kaptan Amca bizim çocukluğumuzda beyaz saçlı, tonton biri idi. Sümer İlkokulu’na giden biz çocuklar mutlaka ona uğrar gazetemizi veya dergimizi alır, ayak üstü ve heyecanla gazetenin veya derginin takip ettiğimiz kısmını okur, ardından okulumuza giderdik.

1945 senesinde yerel gazetelerden öğrenildiği üzere Sümer Halkevi’nin kütüphanesindeki kayıtlarda 1 yılda 9562 kişinin kitap okumuş olduğu görülmüştür. Kütüphanede mühendis, memur ve işçilerin meslek ve teknik bilgilerini arttıracak eserlere fazlaca yer verilmiş, tüm çalışanların alanlarında kendini eğitmesi sağlanmaya çalışılmıştı. Okuma oranından da anlaşılacağı gibi fabrika çalışanlarının bu eserlere ilgisi oldukça yüksektir. Bunun yanında Halkevinde edebi eserlere de yer verilmiştir.

Fabrikanın piyanosu ve bir de amatör bir orkestrası vardı. Piyano çalmayı bilenlere açıktı. Bizim çocukluğumuzda akordeon ve keman çalan çalışanlar vardı.

Fabrikanın ar-ge bölümü vardır. Daha fabrika açılmadan fabrikada kullanılacak kaliteli pamukların çevrede yetiştirilmesi için 200 adet modern tohum ekme makinesi satın alınmış, yine pamuk işinde kullanılmak üzere birçok modern tarım aleti ve makinesi bölgeye getirilerek çiftçilere dağıtılmış ve bunları nasıl kullanacakları öğretilmiştir. Fabrika içinde mekanik odası, fizik laboratuvarı, tarım laboratuvarı gibi ar-ge bölümlerinde, fabrikada yapılacak üretimin kalitesini   arttırmak için çalışmalar yapılmıştır.

Fabrika işçisinin ihtiyaç duyacağı her şey detaylı olarak düşünülmüş, çalışanına temel ihtiyaçlarının yanı sıra sinema, tiyatro, konserler, balolar yanında sosyal ihtiyaçlarını karşılandığını yukarıda anlatmıştık. Bu bağlamda fabrika bünyesinde çalışan işçi ve memurların dinlenme ve tatil ihtiyacını karşılamak üzere Kuşadası’nda bir kamp kurulmuştur. Bizim çocukluğumuzda bu kampın park, bahçe düzenlemesi, temizlik, binaların bakım ve tadilat işleri Çavuş amca dediğimiz bir komşumuzun yönetiminde yapılırdı.

Aşağıdaki fotoğrafta Çavuş amca, Kuşadası Sümerbank Kampında çok sevdiği Ata’sının büstü önünde görülüyor:

Kazançları da iyi olan ve sendikası da bulunan Sümerbanklılar harcamaları ile şehir ekonomisine de katkı sağlamışlardır. Sümerbank ayrıca şehir halkının sosyal ve kültürel hayatına katkı sağlamıştır.

Son olarak Malatya Basma Fabrikasından kısaca söz etmek istiyorum. Malatya Sümerbank Basma Fabrikası’nda 1973 ile 2004 yılları arasında Elektrik Mühendisi olarak çalışmış olan, 1942 yılı Malatya doğumlu Ali Ekici de yukarıda Nazilli Sümerbank’ın “sosyal fabrika” boyutu ile ilgili yazdıklarımın büyük bir kısmının Malatya Sümerbank için de geçerli olduğunu ifade etmiştir.

Venezuela bu Sümerbank sistemini fabrikalarında örnek almıştır.

Gazeteci ve tarihçi Sinan Meydan Nazilli Sümerbank Fabrikası ile ilgili olarak, gazeteci-yazar Banu Avar’ın Venezuella’da karşılaştığı bir olayı şöyle anlattığını yazmıştır: “Şehri göreceğimiz tepeye doğru tırmanırken, Kemal Atatürk tabelasını geçince şaşırdım ki, tepeye geldik. Genç rehber kız heyecanla, “Şu fabrikayı görüyor musun? Yanında nikah salonu, şu sağlık ocağı, şu okul onun arkasındaki de bizim ev. “Eeee” dememe kalmadı, rehber, “Biz buna ATATÜRK modeli 19 diyoruz”, diye yapıştırdı. Venezuella’da bu gördükleri ve duydukları üzerine duygulanan Banu Avar, “Venezuella tepesinde tüylerim diken diken, gururum tavan yapmıştı…”

Tasfiyesi

1950’li yılların başında tıpkı yine cumhuriyetin dev eseri Köy Enstitüleri gibi bu fabrikalar da ışık saçmaktadır Anadolu’ya… Türkiye’nin bu gün yaşadığı “ekonomik” ve “sosyo-kültürel” sorunların baş sorumlusu Atatürk’ün ve genç cumhuriyetin kurduğu Köy Enstitüleri, Sosyal Fabrika, Halkevleri, uçak sanayi, demiryolu gibi “dev projeleri” ABD istekleri doğrultusuna bir kenara bırakan Atatürk sonrası iktidarlardır (7)

Fabrikanın kapatılış sürecini Tarihçi-Gazeteci Sinan Meydan aşağıdaki gibi anlatmıştır:

“1950’lerden sonra sürekli kan kaybeden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, son darbeyi 14 Kasım 2002’de yemiştir. Cumhuriyetin dev projelerinden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, Özelleştirme İdaresi’nce bedelsiz olarak Adnan Menderes Üniversitesi’ne devredilmiştir. Fabrika çalışanları da “gözyaşları” içinde Bursa’ya nakledilmiştir. Kapısına kilit vurulan fabrikanın, üniversitenin kullanımı dışındaki büyük bir bölümü, içindeki tarihi dokuma makineleri, araç ve gereçleriyle çürümeye terk edilmiştir. Dünyanın başka bir yerinde olsa en kötüsü “müze” olarak kullanılacak ve milyonlarca turist çekecek bu dev eser, Cumhuriyetin bu dev projesi, bugün Nazilli’de hayvan ahırından bile kötü bir durumda kaderine terk edilmiştir.”

Ne zaman Nazilli’ye gitsem ve Sümer Mahallesine uğrasam içi boşaltılan fabrikayı ve lojmanların yerine yapılan çay bahçelerini ve restoranları görünce içim acır.

 

Hüseyin Yörükoğlu

1956 Nazilli/AYDIN doğumludur. İlk ve orta öğrenimini Nazilli’de tamamladı. 1975 yılında A.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. 1979 yılında bu okulun iktisat-maliye bölümünden mezun oldu. 1981-1987 yılları arasında Türkiye Elektrik Kurumu’nda müfettiş yardımcılığının ardından da müfettiş olarak çalıştı. 1987 ve 1993 yılları arasında Nazilli’de tarımla uğraştıktan sonra 1993-2004 yılları arasında TARİŞ Genel Müdürlüğü’nde müfettiş ve genel muhasebe müdür yardımcısı, ardından 2005 ve 2013 yılları arasında çeşitli şirketler ile İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinde muhasebe müdürü, koordinatör ve genel müdür yardımcısı ve son olarak da TARİŞ İncir Birliği’nde müfettiş olarak görev yaptı. Halen mali müşavir/bilirkişi olarak çalışmaktadır. 2009 yılından buyana vergi, muhasebe, ticaret ve icra hukuku ile ilgili olarak çeşitli internet siteleri ve İZSMMO dergilerinde yazıları yayınlanıyor. "Evli ve bir çocuk babasıdır. Email: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
  • YENİ
Bir Mektup.. Bir Tehdit… Bir İsyan…

Bir Mektup.. Bir Tehdit… Bir İsyan…

Haber Merkezi, 13 Mart 2024
Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği

Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği

Dr. Yaşar KALAFAT, 11 Mart 2024
İnegöl’de Bir Yıldız Söndü

İnegöl’de Bir Yıldız Söndü

Haber Merkezi, 11 Mart 2024