Quantcast
Polemik-7: Mustafa Kemal’in saatinin şarapnelle parçalandığı uydurma mı? – Belgesel Tarih

Tayfun ÇAVUŞOĞLU
Tayfun  ÇAVUŞOĞLU
Polemik-7: Mustafa Kemal’in saatinin şarapnelle parçalandığı uydurma mı?
  • 24 Nisan 2020 Cuma
  • +
  • -
  • Tayfun ÇAVUŞOĞLU /

Loading

Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’ndaki rolünü küçümsemeye kalkışanlar hiçbir belgeye dayanmaksızın ve akıllarına estiği gibi kendi çarpık tarihlerini yazmaya devam ediyorlar. Öylesine fütursuzca ifadeler klavyelerden dökülüyor ki, yakışıksız-lakayt üslup ve tavırların köşe yazıları, kitaplar, videolarla linç kampanyası haline dönüştüğünü görüyoruz. Azimle, sabırla aynı yalan yanlış bilgiler pompalanıyor.

“Mustafa Kemal 18 Mart’ta Çanakkale’de bile değildi”, “18 Mart Zaferini Mustafa Kemal’e mal edenler” cümlesiyle yola çıkıp, hayal güçleri ne kadarına elveriyorsa, hikayeler üretiyorlar. Nasıl olsa belge ortaya koyma derdi yok, tanık göstermek şart değil… Yaz yazabildiğin kadar…

Şimdi de Albay Mustafa Kemal’in saatine isabet eden şarapnel parçası polemik konusu oldu. Gerçekten de Mustafa Kemal’in saatine şarapnel parçası isabet etmiş miydi?

19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal’in, ünlü 57’nci Alay’ın(!) komutanı olmadığını anlatabilmek için binbir anlamsız detaya giren İrfan Özfatura’ya göre, Mustafa Kemal’in saatinin şarapnel parçasıyla parçalanması da uyduruk(!) bir hikaye.

İrfan Özfatura yazıyor

“(25 Nisan 1915) Anzakların Arıburnu çıkarmasına ilk müdahaleyi 9. Tümen Komutanı Halil Sami Bey yapar. Sabah 05.00’te 27. Alay’ın iki taburu ve bir makineli tüfek bölüğü ile Topçular Sırtına koşar. Yarbay Şefik (Aker) komutasındaki Mehmetçikler aslanlar gibi çarpışırlar. Sahada anlatılanları dinlerseniz sanki koca savaş Arıburnu’ndan ibaret. İyi de bunun Kumkalesi var, Dardenos’u var, Ertuğrul’u var. Mesela adı anılmayan Binbaşı Mahmud Sabri, Seddülbahir’de destan yazar.

Komuta Liman Von Sanders adlı bir Alman’da. Adam bırakın yarbayları Vehip, Esad ve Cevad Paşa’ları bile dinleme lütfunda bulunmuyor.

Ünlü 57’inci Alay’ın komutanı da M. Kemal değil, Binbaşı Hüseyin Avni Bey. O şehit düşünce yerine Binbaşı Hayri Bey getiriliyor. M. Kemal’e bağlanacak ama daha sonra. 57 alayın mevcudu 3 bin 638, 49 subay var aralarında.”[1]

Müttefiklerin Gelibolu çıkarmasının tamamı 9. Tümen Komutanı Halil Sami Bey’in görev alanına gerçekleşir… Liman von Sanders’in savunma düzeninde, yarımadanın güneyi olduğu gibi 9. Tümen’in sorumluluğuna verilmiştir. Arıburnu da, Seddülbahir de 9. Tümen’in görev alanındaydı. Dolayısıyla Arıburnu civarında görev yapan 27. Alay Komutanı Yarbay Şefik (Aker) de, Seddülbahir’deki Tabur Komutanı Binbaşı Mahmut  Sabri de 9. Tümen’in subaylarıdır. Kara savaşlarında ilk savunmayı yöneten kahramanlar onlardır.  “Adı bile anılmayan Binbaşı Mahmut Sabri” ifadesi nereden çıktı, o hiç belli değil…

Makale niteliğindeki yazılar, tahminle-yorumla yazılır mı?

Komuta düzenini, komutanları ve komuta ettikleri birliklerin düzenini, kronolojiyi dikkate almadan genel-geçer değerlendirmeler yaparak belki roman yazılır ama tarihi gerçekleri anlattığı iddia edilen bir makale yazılmaz, olmaz. Yazılırsa da işte böyle sakat olur.

Yazar “Ünlü 57’inci Alay’ın komutanı da M. Kemal değil, Binbaşı Hüseyin Avni Bey. Mustafa Kemal’e bağlanacak ama daha sonra” diye yazmış. Neresini düzeltelim? Birincisi, Yarbay Mustafa Kemal alay komutanı değil, 19. Tümen’in komutanıdır. Hüseyin Avni Bey’in komuta ettiği 57’nci alay 19. Tümen’e bağlı. Yazar kronolojiye ve kaynaklara bir göz atsa, 57’nci Alay’ın, 19. Tümen’in Tekirdağ’da ilk kurulduğu günden buyana o tümenin emrinde olduğunu görecek.

İlk kurulduğu ve Yarbay Mustafa Kemal’in komutanlığına atandığı günden buyana 19. Tümen’i oluşturan alaylardan biri olan 57’nci Alay, zaten bağlı olduğu tümene ve komutana tekrar ne zaman bağlanacak? Yazar bunu da izah ediverse, hepimizi ne büyük dertlerden kurtarır, değil mi!

BAKINIZ:
Çanakkale Savaşı Mustafa Kemalsiz Anlatılabilir mi?

Kimi yazarlar Çanakkale Savaşı konu olduğunda isim vermeden, dudak kıvırarak “yarbaylar” ifadesini kullanıyorsa, biliniz ki Mustafa Kemal’den söz ediyorlar. Liman von Sanders’in Gelibolu’ya kara harekâtı başlamadan önce alınması gereken tedbirler konusunda Yarbay Mustafa Kemal’in ve ardından Albay Halil Sami’nin haklı uyarılarını dinlemediği bir gerçek. Buna değinirken bakış açısını “Adam paşaları bile dinlemiyor ki, yarbaylara kulak versin” ifadesiyle dile getiriyor. Halil Sami Bey o tarihte albay olduğuna göre, yazarın dudak büktüğü o yarbay, Mustafa Kemal; paşaların bile yap(a)madığını yapıyor hâlbuki, 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders’i, uyarılara rağmen hatalı karar verdiği için Başkumandan Vekili Enver Paşa’ya şikayet etmekten de çekinmiyor[2] Yani buradan çıkarılacak ders “Paşaları bile dinlemeyen Alman komutan, yarbayları niye dinlesin” değil, -bana göre-  ve olsa olsa, “Geleceği gören savaş dahisi, öngörüsünü ve milletin hakkını, hiç kimseden çekinmeyip sonuna kadar savunan bir yarbay, Mustafa Kemal…” olmalıydı.

İnciler devam ediyor…

İrfan Özfatura:
“18 Mart zaferini M. Kemal’e mal edenler iki şeyi unutuyor. Bir kere bu deniz zaferi, topçular haricinde kara birliklerinin bir dahli olamaz. Kaldı ki M. Kemal ve tümeni (19. tm) Tekirdağ’dan, Eceabad’a (Maydos) yeni intikal etmiştir daha. Tarihler net, Arıburnu 9 Ağustos, Anafartalar 21-22 Ağustos. Yani zaferden 4 ay sonra.[3]

Yazarın olayların kronolojik akışı ve tarihlere karşı hiç ilgisi yok, bilgisi de yok… Bilgi sahibi olmadan fikir üretince de ulaştığı sonuç facia oluyor tabii. Çünkü 18 Mart Deniz Savaşı’ndan söz ederken, aniden Arıburnu’na, Anafartalar’a geçiyor, “Mustafa Kemal o bölgeye daha yeni intikal etti” diyor, ağustos ayına tarihler veriyor ve ekliyor: “Yani Zaferden 4 ay sonra.”

Mustafa Kemal Maydos’a ne zaman intikal etti?

Yazar açık açık, M. Kemal’in tümeninin 18 Mart Deniz Zaferi’nden 4 ay sonra Tekirdağ’dan Maydos’a intikal ettiğini söylüyor.  Oysa 19. Tümen ve Mustafa Kemal’in Maydos’a geliş tarihi Şubat 1915. Deniz Savaşından yaklaşık 1 ay önce. Seddülbahir dahil Gelibolu’daki güney savunması, Yarbay Mustafa Kemal’in komutasındaki 19. Tümen’e veriliyor. Dolayısıyla 18 Mart günü  Mustafa Kemal elbette Gelibolu’da. Üstelik de henüz görev değişikliği yapılmış ve Seddülbahir bölgesinin savunması 19. Tümen’den alınıp Albay Halil Sami Bey’in 9. Tümeni’ne verilmiş değil. Aynı zamanda Eceabat (Maydos) Bölgesi Kuvvetleri Komutanı olan 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, 18 Mart 1915’teki deniz savaşı sırasında tabii ki Gelibolu yarımadasındadır ve üstelik o gün itibarıyla bağlı bulunduğu Müstahkem Mevkii Komutanı Albay Cevat [Çobanlı] Bey’le birlikte, Alçıtepe’de, bölgesinde alınmış savunma tedbirlerini incelemektedir. Cevat Bey’in yokluğunda Müstahkem Mevkii Komutanlığını da Selahaddin Adil Bey yürütmektedir. 18 Mart’ta Çanakkale Boğazı’nı zorlayan düşman donanmasının attığı ilk mermiler başlarının üzerinden geçer gider. Cevat Bey Müstahkem Mevki’ye dönmek için derhal yola çıkar. İsteyen Cevat Bey’in, ikna olmak için yeterli bulmayan ise Selahaddin Adil Bey’in anılarına bakar. 18 Mart günü, kim neredeymiş görür. Bu yazının neresini ciddiye almalı, neresini düzeltmeli, bilemedim.[4]

“Tanıkları, tanıklıkları, haberleri yok sayarak tarih yazıyorlar”

Yazar aynı yazıda sözü Ruşen Eşref’in röportajına getirdikten sonra, Mustafa Kemal’in göğsüne çarpıp saatini parçalayan şarapnel olayını da kendi aklınca ti’ye alıyor.

İrfan Özfatura:
“Gazeteci Ruşen Eşref’e göre Conkbayırı’nda bir şarapnel parçası, Yarbay M. Kemal’in göğsüne çarpar, bakın şu işe ki cep saati vardır tam da orada.

Bize askerde piyade mermisi ufacık delikten girer ama çıkarken huni gibi açar demişlerdi. Şarapnel parçası kol bacak koparır ayrıca.

Geçelim bunları. Hani o saat? Efendim Liman Paşa’ya verilmiş de o da eniştesinin kaynına…

Suya düştü. İnek içti. Dağa kaçtı. Mugalâta. Bunu yapanlar mebus oldular başımıza.”

Halbuki şarapnel parçasının isabet ettiği o an’ın tanıkları var, anlatıyorlar… Anafartalar Grubu Komutanı Albay Mustafa Kemal’in parçalanmış saati Ordu Komutanı Liman von Sanders’e hediye ettiği an’ın tanıkları var anlatıyorlar.  Ama yazar bütün bu bu tanıkları-tanıklıkları yok sayıyor. Madem tarihi bir olayı anlatacaksın, hatta “olmayan bir konu, varmış gibi anlatılıyor, efsane yaratılıyor” anlamında çok iddialı tavırlarla sahtekârlık imasında bulunacaksın! İnsan hiç değilse, konunun tarafları ne diyor, nasıl anlatıyor diye kaynaklara, anılara bir göz atmaz mı? Atmıyor! “Nerede o saat?” diye soruyor, “Suya düştü. İnek içti. Dağa kaçtı. Mugalâta. Bunu yapanlar mebus oldular başımıza” ifadesiyle tüy dikiyor.

Gelelim tanıklara, tanıklıklara…

Önce Ruşen Eşref’in röportajında 10 Ağustos’taki taarruz ve şarapnel olayıyla ilgili bölüme göz atalım:

“…Buraya kadar konuşmamızı sakin bir şekilde dinleyen Yüzbaşı Cevat Bey -Paşa’nın yaveri- kalın ve sertliği hoşa giden bir sesle, ‘Bu şarapnel misketlerinden bir tanesi de Paşa’nın göğsünü okşamıştı’ dedi.  ‘Nasıl?’ dedim.”[5]

Konu açılınca olayı hatırlayan Mustafa Kemal, biraz detay aktarıyor. Çevresindekileri askere belli etmemesi için susturduğunu, saatinin parçalandığını anlatıyor.

1918 yılında Yeni Mecmua’nın Çanakkale Özel Sayısı için röportaj yapan Ruşen Eşref’in “O saat sizin için tarihi bir saattir. Görebilir miyim?” sorusuna da “O saatin enkazını bu savaştan sonra Liman Paşa Hazretleri hatıra olarak aldılar. Bana da kendi ailelerinin asalet arması bulunan saatlerini verdiler” cevabını veriyor.

Ruşen Eşref’in o saati görmek istemesi üzerine de Cevat Bey; Liman Paşa’nın verdiği Omega marka ve arkasında bir taç ve ‘L’, ‘Z’ harfleri işlenmiş siyah okside saati getirip gösteriyor. O saatin yanında Zenith marka bir bilezik saati daha var.  Ki o saati de, Mustafa Kemal’in saati kullanılamaz hale geldiği için yanında bulunan genç teğmen vermiştir.

Diğer tanıklar: Haydar Mehmet Alganer, Yarbay Servet Bey

Buraya kadar şarapnel isabetine ilişkin anlatımları aktardım… Bir de parçalanmış saatin Liman von Sanders’e hediye edilmesi olayı var.

Çanakkale cephesinde 4. Tümen komutanı olarak Kuzey Grubu’nda, yaralanan Alman Kannengieser’in yerine atanınca 9.Tümen Komutanı olarak Conkbayırı’nda görev yapmış Yarbay Cemil Conk’un anılarına[6] göz attığımızda, saatin parçalanmasına tanık olan 64. Alay Komutanı Yarbay Servet Bey’in (Yurdatapan) anlattıklarını da aktardığını görüyoruz. Hemen ardından da bu kez Mehmet Haydar Alganer’in tanıklığıyla, Albay Mustafa Kemal ile Liman Paşa arasında kolordu karargâhında saat değiş-tokuşu sahnesi var.

Binbaşı rütbesiyle karargâhta görev yapan Haydar Mehmet Alganer‘in[7] parçalanmış saate dair anlattıkları şöyle:

“…Mıntıkamızın Tekketepe karargâhından telefonla Conkbayırı taarruzunu takip ediyoruz. (5.Ordu Komutanı Müşir Liman von Sanders bizim karargâhımızdan Conkbayırı harekâtını takip ediyor.) Mustafa Kemal Bey’in taarruzunun muvaffakiyetle geliştiği haberleri karargâhımızı sevindiriyor.

Akşama doğru Mustafa Kemal Bey erkânıharbiye reisiyle birlikte karargâhımıza geldi. Liman von Sanders Paşa’ya kendi kumandası altında kendi işaretiyle yapılan piyade süngü hücumu hakkında ayakta Fransızca izahat veriyor, hepimiz büyük bir merak ve heyecan içinde dinliyoruz. Mustafa Kemal Bey, ‘Piyademiz düşmanı denize kadar sürdü. Bu esnada benim göğsüme bir mermi parçası isabet etti. Saatim kırıldı. Bu saat benim canımı kurtardı. Müsaade ederseniz bugünkü başarının hatırası olarak bu saati size takdim edeyim’ dedi ve kırık saati çıkardı, Liman Paşa’ya verdi.

Liman Paşa yürekten kopan tebrik ve teşekkür hitabeleriyle Mustafa Kemal Bey’in uzattığı saati aldı ve kendi altın saatini çıkararak, ‘Sizin de benim pek büyük takdir ve tebriklerimin nişanesi ve büyük başarınızın hatırasını yâd ettirecek olan şu saatimi kabul etmenizi rica ederim’ dedi ve saati Mustafa Kemal Bey’e verdi.”

Aradan yıllar geçiyor. Harbiye Nezareti vefat etmiş olan Liman von Sanders’in ailesine başvurarak Askeri Müzeye konmak üzere bu saatin iadesini talep ediyor ama bir kahramanlık ve zafer gününün gurur madalyası olan o saatin, geçmişte yaşanan hırsızlık sırasında çalınan eşyalar arasında olduğu yanıtını alıyor.

İrfan Özfatura da aradığı fırsatı bulduğunu zannediyor, fütursuzca sallıyor…

İzninizle, final bilgiyi aktaralım, bu bahisteki altın golü bir Alman subayı atsın…

6 Ağustos 1915’te başlayan üçüncü Suvla çıkarmasında İngiliz birliklerinin ileri harekatına karşı koyacak tek birlik, Alman Yarbay WilhelmWillmer’in -kuvvetinin bir bölümünü komşu cepheye yardıma göndermiş olması nedeniyle- Anafartalar Müfrezesi’nden elinde kalan 1.500 askerdir. Bu konuda detay okumak isteyenler için link şöyle:

Çanakkale Savaşı’nda En Kritik Dönem: Anafartalar’da 7 Gün

Çanakkale Savaşı sonrası süreçte hem Türk kurmaylar hem de Alman subaylar tarafından çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Çünkü ortada büyük bir başarı var ve zaferin şerefini paylaşma konusunda herkes kendinde hak buluyor.

6-7 Ağustos’taki İngiliz çıkarmasını göğüslemek zorunda kalan 3 taburluk Anafartalar müfrezesinin komutanı Alman Yarbay Willmer, 1918 yılında Almanya’da kurulduktan sonra kısa sürede çok aktif hale gelen, ancak 1935’te bizzat Hitler tarafından dağıtılan paramiliter bir organizasyon olan Stahlhelm’de (Çelik Miğfer) Binbaşı Otto Welsch’in Mustafa Kemal’in hatıralarına dair iliştirilmiş bir yazısını, o dönemde sıklıkla yazıştığı Liman von Sanders Paşa’ya “sizi kesinlikle ilgilendirir” notuyla gönderiyor. (Mektupta, 1914-1917 yılları arasında binbaşı rütbesiyle Türk Süvari Okulu öğretmeni, yarbay olarak da Çanakkale cephesinde görev yapmış bir subay olan Otto Welsch’in zaferin şerefinin kime ait olduğuna ilişkin ilginç yaklaşımları var, kesinlikle ayrı ve etkileyici bir yazı konusu olabilir. Biz şu anki konumuzla ilgili bölümünü ele alalım.)

Yarbay Willmer’in mektubundaki can alıcı detay

Willmer, Otto Welsch’in değerlendirmesini de aktardığı ve Liman von Sanders’e gönderdiği mektupta şöyle yazıyor:[8]

“O gün Fevzi Bey 7. ve 12. Tümenle taarruz edecekti, ancak 8 Ağustos akşamına kadar onun hem tümenini taarruz için hazır kılmadığını hem de o gün bir saldırı düşünmediğini öğrendim ve siz ekselanslarına haber verdim. Siz ekselansları da bilindiği üzere Fevzi Bey’den görevi alıp Mustafa Kemal’i 9 Ağustos’ta başlayacak taarruz için görevlendirdiniz. 10 Ağustos’ta Mustafa Kemal, yeni gelen 8. Tümenle Conkbayırı’nda -bilindiği üzere saati bir şarapnel parçasıyla paramparça oldu ve bu saati size Çamlıteke’de hediye etti- bir karşı taarruz yaptı ve tekrar Conkbayırı’nı ele geçirdi…”

Başka söze gerek var mı?
Olay bundan ibaret…

Mustafa Kemal’in parçalanan saatini Liman von Sanders’e armağan ettiği çok net. Bu konu Alman subaylar tarafından da kaleme alınmış, üzerinde konuşulmuş, tarihe mal olmuş… Mustafa Kemal ve Cevat Abbas’ın anlatımına ilave olarak, hem olayın hem de saat değiş-tokuşunun farklı tanıkları var. Hem saatin şarapnelle parçalandığı hem de Liman Paşa’ya verilmiş olduğu konusunda tereddüte yer yok yani.

Ama kimilerinin Mustafa Kemal karşıtlığı gözlerini öylesine bürümüş ki, sadece ona değil, çevresindeki savaş meydanında canını ortaya koymuş vatansever insanlara da fütursuzca hakaret ediyorlar. Hezeyanla uydurdukları yalan tarihi gerçeklerin önüne geçirmek için bıkmadan usanmadan yazıp çiziyorlar.

Çanakkale Savaşı’nı 18 Mart’a endeksleyip, bir yıldan fazla sürmüş bir savaşı sadece 1 gün süren deniz zaferiyle izah etmek ve böylece Mustafa Kemal’i Çanakkale’de yok saymak üzere gerekçe üretmek peşinde olanların akla ziyan halleri işte böyle…

Bir kez daha tekrarlayalım. Çanakkale 1915, Mustafa Kemalsiz anlatılamaz… Adı zikredilmeksizin anlatılırsa eksik olur, yanlış olur, yalan olur, çok büyük haksızlık olur.[9]

  • Tayfun ÇAVUŞOĞLU

 

Dipnotlar

[1] İrfan Özfatura, “Çanakkale Savaşı’nda Doğru Bilinen Yanlışlar”, https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yasam/690227.aspx (23.03.2020 tarihli makale, erişim tarihi: 11.04.2020)

[2] Tayfun Çavuşoğlu, “Çanakkale 1915 Yalanlar İftiralar Polemikler”, Kastaş Yayınevi, 1. Baskı, 2014, sayfa:67 Ayrıca: https://www.belgeseltarih.com/canakkale-savasi-ilk-gunde-biterdi/

[3] İrfan Özfatura, “Çanakkale Savaşı’nda Doğru Bilinen Yanlışlar”, https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yasam/690227.aspx (23.03.2020 tarihli makale, erişim tarihi: 11.04.2020)

[4] https://www.belgeseltarih.com/polemik-5-mustafa-kemalin-canakkale-zaferi-ile-ne-alakasi-var/

[5] Ruşen Eşref, “Mustafa Kemal Çanakkale’yi Anlatıyor”, Karma Kitaplar, 1. Baskı, Ekim 2017, sayfa: 60-61-62

[6] “Çanakkale Hatıraları”, Cemil Conk, 2. Cilt, Arma Yayınları, 1. Baskı 2002, Sayfa:267 vd.

[7] Binbaşı Haydar Mehmet Alganer 16’ncı Kolordu Kurmay Başkanlığı 1’inci Şube Müdürüdür. Saat değiş-tokuşundaki tanıklığı, Cemil Conk’un anılarının derlendiği “Çanakkale Hatıraları” 2. Cilt, Arma Yayınları, 1. Baskı 2002, Sayfa:267-268’den aktarılmıştır. Binbaşı Alganer, 10 Ağustos’taki Anafartalar zaferini takip eden hafta 1’inci Kolordu Kurmay Başkanı sıfatıyla Kumkale civarındaki Asya Grubu’nda görevlendirilmiştir.
Mustafa Kemal’i siperde gösteren tarihi fotoğraf 17 Haziran 1915’te Binbaşı Alganer tarafından çekilmiştir.
Bu fotoğrafın hikayesi için bakınız: Tayfun Çavuşoğlu, “Bu fotoğrafın arkasında bir tarih gizli: Kim, ne zaman çekti?”
https://www.belgeseltarih.com/bu-fotografin-arkasinda-bir-tarih-gizli-kim-ne-zaman-cekti/

[8] Bundesarchiv Rh 61/1626. Aktaran: Dr. Sezen Kılıç, K.K.Lisan Okulu Öğretim Başkanı, “Liman von Sanders’in Çanakkale Savaşları ile İlgili Bazı İddiaları” başlıklı makale, Akademik Bakış Dergisi, Cilt 7, sayı 14, yaz 2014, s.1-19.

[9] https://www.belgeseltarih.com/canakkale-zaferi-mustafa-kemalsiz-anlatilabilir-mi/

 

İLİŞKİLİ YAZILAR

Mustafa Kemal hakkındaki haksız ithamlar… Belgeli cevaplar...
Polemiklerle Nereye Varmak İstiyorlar?
Polemik-1: “Çanakkale zafer midir?”
Polemik-2: TRT’nin Çanakkale Özel Programı
Polemik-3: “Mustafa Kemal Çanakkale’de komutan değil, karargah subayıydı”
Polemik-4: Çunuk Bayırı’ndan Şunuk Bayırı’na… Saptırmacalar
Polemik-5: “Mustafa Kemal’in Çanakkale Zaferi ile ne alakası var?”
Polemik-6: “Mustafa Kemal Çanakkale’de rütbe bakımından kaçıncı sıradaydı?”
Polemik-7: Mustafa Kemal’in saatinin şarapnelle parçalandığı uydurma mı?
Polemik-8: “Çanakkale Savaşı’nda Mustafa Kemal’in tümeni yedeğin yedeği idi”
Polemik-9: 15 General, 1 Albaya Karşı… Çanakkale Zaferi ‘Mustafa Kemalsiz’ anlatılabilir mi?
Polemik-10: Müslümanlar Halife Sultan’ın sözünü gerçekten de dinler mi?
Polemik-11: Hey Onbeşli dediklerimiz, askerlik çağında mıydı?
Polemik-12: Kim olsa o emri verebilir miydi?
Polemik-13: Çanakkale Savaşı ilk günde biterdi

Tayfun ÇAVUŞOĞLU

Gazeteci / Yazar - Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Bölümü (1985) mezunu. 1983'ten itibaren yerel gazetelerde muhabir, istihbarat şefi, haber müdürü, yazı işleri müdürü ve genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı. Bursa Ansiklopedisi'ne (Yılmaz Akkılıç, 2002, Burdef Yayınları) madde yazarlığı yaptı. E-Kitap Yayıncılık tarafından (Şubat 2018) epub formatında yayınlanan “Nutuk“ için editör olarak Atatürk ve Kurtuluş Savaşı kronolojisini hazırladı. Mümin Ceyhan'ın yazdığı “Kanla Yazılan Dostluk“ romanının (Mümin Ceyhan Bursa Kültür Kaynakları Araştırma Kütüphanesi yayını, Mart 2023) editörlüğünü yaptı. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa Şubesi'nde başkanlık (1997-2001) görevini yürüttü. Aynı zamanda web sitemiz Belgeseltarih.com'un kurucu ortağı ve yazarıdır. Yayınlanmış Kitapları: 1)“Çanakkale 1915 – İftiralar, Yalanlar, Polemikler“, 2014, Kastaş Yayınevi-İstanbul 2)"1915 - Çanakkale Savaşında Trakya", 2018, Haber Ajansı Yayınları-İstanbul E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
  • YENİ
Bir Mektup.. Bir Tehdit… Bir İsyan…

Bir Mektup.. Bir Tehdit… Bir İsyan…

Haber Merkezi, 13 Mart 2024
Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği

Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği

Dr. Yaşar KALAFAT, 11 Mart 2024
İnegöl’de Bir Yıldız Söndü

İnegöl’de Bir Yıldız Söndü

Haber Merkezi, 11 Mart 2024