Quantcast
Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Metin BELGİN
Metin BELGİN

Ağlayan Mask Gülen Maskara

Arşivimi açtım önüme, Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu’nda altınçağ diye nitelendirdiğim dönemine göz atıyorum; fotoğraflarda, broşürlerde anılar canlanıyor belleğimde… Bursa’da 1972-73 sezonuna bakar mısınız? Şekspir’den Hırçın Kız, Molyer’den Ahmet Vefik Paşa uyarlaması Meraki, sonra Maria Magdelena, Yasak Defter, Batak, Yaz Bitti… İşte tam o zamanlarda Oda Tiyatrosu’ndaki amatör tiyatroculuğumu geride bırakarak, artık profesyonel oyuncularla hoca- öğrenci ve usta- çırak ilişkisini yaşamaya başlıyorum Feraizcizade Mehmet Şakir kursunda… Bu isim de çok önemli, tiyatro aşığı Vali Ahmet Vefik’in gölgesinde kalan, unutulan oyun yazarı Mehmet Şakir artık hak ettiği şanıyla anılmaya başlıyor yüzyıl sonra…

Feraizcizade Mehmet Şakir Kursu hocaları ve öğrencileri.

Kurs deyip geçmeyin; mimik, diksiyon, şan, ritmik, tiyatro tarihi, ne ararsanız bütün dersler mevcut… Taşrada her zaman bir araya gelmesi zor bir ekibin eğitiminden geçiyoruz; asıl önemlisi pratik derslerin sınavını bazılarımız sahnede seyirci karşısında veriyor, yani her gece oyunlarda küçük rollerle deneyimliyoruz öğrendiklerimizi… O şanslılardan biri de benim! Şu kadroyu okur musunuz şimdi? Aklıma geliş sırasıyla: Feyha Çelenk, Yalın Tolga, Beyhan Hürol, Yıldıral Akıncı, Türkan Bora, Ekmel Hürol,  Vacide Kılan, Oğuz Bora, Ayşe Akıncı, Tahsin Konur, Gülyüz Tolga, Babür Nutku, Maral Üner, Cihan Büyükışık, sonra Tülin Oral ekleniyor; Ahmet Uz, Gülgün Ok, Kenan Işık… Üstelik yerleşik kadro Bursalı oyuncularla destekleniyor, benim Bölge Tiyatrosu oluşumundan anladığım da böyle bir yapılanma zaten… Bu çılgın proje Âli Cengiz Çelenk’in çabaları sayesinde gerçekleşiyor; maalesef genç yaşında yitirdik onu, saygıyla anıyorum. Cüneyt Gökçer nerde mi? Onunla tanışmadım ki henüz, tabii Genel Müdürlük makamında…

Peki, o hayâllerimin sahnesine nasıl mı çıktım? Biraz dramatik, gerçek anlamda travmatik, az sonra anlayacaksınız… Hırçın Kız’da oyuncu değişikliği olmuş, Biondello adında uşak rolüne hazırlanmam gerekiyor acilen, tiyatroya koşuyorum, Gremio efendimle prova yapıyoruz, duracağım yeri gösteriyor, ben sorularına yanlış cevaplar verince şaplağı yiyip yere yuvarlanıcam. Kısmete bakar mısın diyorum içimden, Şekspir’in oyunuyla adım atmak varmış bu muhteşem sahneye! Kostüm giyip, sıramı beklerken, dualar mırıldanıyorum repliklerimle beraber… İşte yine sahne ışıklarının altındayım, provadaki gibi oynuyorum rolümü, sonunda şaplak beklerken, efendim öyle bir tokat patlatıyor ki suratıma şimşek çaktı demek hafif kalır, havalanıp yere uçuyorum, şimdi gördünüz mü travmayı? Yanlış bir şey mi yaptım, hayır, parmak izleri henüz yanağımda, kuliste yanına yaklaşıyorum gözyaşları içinde, nedenini merak ediyorum şiddetinin; “Tokadı atmasaydım böyle gerçek oynayamıycaktın!” Pişkin pişkin gülüyor aktör abi, ama ben ağlıyorum, anlayamıyorum, küsüyorum; ertesi oyunlarda mizansen gereği neyse o kadar şaplak atıyor ama artık benim yüreğim soğuyor ona karşı… Ağlayan ve Gülen maskın ne çok yüzü varmış meğer… Hangimiz maskara olduk ona siz karar verin!


Köroğlu, kulis hatırası Metin Belgin, Yalın Tolga

“Oyuncu bir asker gibi disipline muhtaçtır.” Henüz oda tiyatrosuna dönüşmemiş kurs salonunun duvarında çerçeve içinde asılı bu Stanislavski sözünü aklımdan çıkarmadım hiç… Daha neleri unutmadın derseniz; Okan Kılan’la tiyatro tarihi derslerini, Tülin Oral’la ritmik çalışmalarımızı, Nezir Şener’le şan alıştırmalarımızı… O zamanlar Ankara Devlet Konservatuvarı ve İstanbul Belediye Konservatuvarı dışında başka tiyatro eğitimi veren okul yok; Ahmet Uğurlu’yla Ankara’ya gidip sınava girmekte kararlıyız, madem büyüklerimiz okullu olmamızı istiyor, biz de okullu oyuncu oluruz. Söylemesi kolay! Şimdi bi eve uğrayalım bakalım; peder yine delleniyor, “simide talim edeceksin” diye, arkadaşlarıyla konuşuyor, ama onların da kafası karışık, tiyatrocu denince bir vakitler şahitliği bile kabul edilmeyen dalkavuklar akla geliyor, hâlâ çadır tiyatrosu küçümsemesi hâkim memlekette, üstelik aileden birileri köçek yaftasını hemen yapıştırıyor, ne zor zamanlarmış be! Sedat Yalım’ın ellerinden öpmeliyim; tiyatronun oyun fotoğraflarını o çekiyor, kim ne derse desin, saygın bir meslek olduğuna ikna ediyor babamı yakın arkadaşı… Sonra babam gurur duyacak oğluyla ama vakit erken daha…

Yasak Defter: Ahmet Uğurlu, dekorcu (?), Adnan Açıkdüşünenler, terzi (?), Ferit İrikaya, Ruşen Bölek, Sedat Yalım (fotoğrafçı), Füsun Tolga, Ayşe Akınsal, Yıldıral Akıncı, Âli Cengiz Çelenk, Feyha Çelenk, Babür Nutku, Metin Belgin, Bursa DT, 1973

Taşlara oyularak yazılan Devlet Konservatuvarı adı, cumhuriyet tarihinin yetiştirdiği en kıymetli sanatçıların alın teriyle kazınmış sanki… Cebeci’de, o güzide okulda heyecandan geberiyorum, ilk sınavı geçtikten sonra ikincisini beklerken gerginlikten midemi deliyorum, arkadaşım Mahmut Gökgöz kucağında taşıyor beni Ankara Hastanesi’ne… Sınav yerine ameliyata giriyorum, iyileşince mecburen dönüyorum yine Bursa’ya… Ama kararımdan dönmedim hâlâ, ertesi yıl tekrar deniycem! Lise’ye geçtim bu arada… Yıldıral Akıncı çocuk oyunu yönetiyor, Define Adası’nda Jim Hawkins’i oynatıyor bana, ilk başrolüm, karnımda korseyle çıkıyorum sahneye ama mutluyum, umutluyum gelecekten…

Define Adası, Gülgün Ok, Kenan Işık, Metin Belgin, Bursa DT. (Fotoğraf: Sedat Yalım).

Devlet Tiyatrosu’na kadro sınavıyla alınarak Bursa’ya yollanan Gülgün Ok, Kenan Işık, Ahmet Uz’la prova sürecini yaşamak, karşılıklı oynamak arayıp bulamıycam bir deneyim işte… Oynamadığım sahnelerde bile gözümü kırpmadan onları izliyorum, sabrım sınırsız, tiyatroyla yatıp tiyatroyla kalkıyorum, bu mesleğin bir heves değil yaşam biçimi olduğunu yavaş yavaş kavramaya başlıyorum. Başrolü kaptım diye burnum havada dolaşmıyorum, aktör abilerden duyduğum cümleyi beynime kazıyorum: “Oyunculuğun kuralı ölünceye kadar öğrenmektir.” Ne yazık ki, söyledikleriyle yaptıkları tutmayan oyuncuları fazlasıyla görecek olsam da, yaşamım boyunca öğrenci kalıcam, bu duruşumdan asla vazgeçmiycem! Yeri gelmişken, tiyatronun bir mâbet olduğunu savunanlara özveri, disiplin ve adanmışlık bağlamında katılıyorum, ama kutsal meslek palavrasına hiç kulak asmıyorum; oyuncunun kendinden menkulü, o kutsallık balonunu şişirdikçe yalandan gökyüzüne uçtuğunu sanır, ama patlayınca da yerin dibine girer valla… Neyse, gevezeliği bırakıp, geçmişte yolculuğuma devam edeyim en iyisi…

Define Adası, Yıldıral Akıncı, Kamil Ünlü, Kenan Işık, Emin Gümüşkaya, Ahmet Uz, Metin Belgin, Bursa DT.

Yine konservatuvar sınavına hazırlanıyorum bi yandan, Peer Gynt tiradına çalışırken Yalın Tolga’nın verdiği ince ayarları nasıl unuturum? Yasak Defter, Köroğlu, Sekizinci, Tutku, sahneye çıktığım diğer oyunlar… Sezon kapanınca mezun olup dönmek üzere vedalaşıyorum Ahmet Vefik Paşa’yla, Feraizcizade’yle, hocalarımla, aktris ablalarımla, aktör abilerimle, teknik elemanlarla, arkadaşlarımla… 1974 Eylül’ünde Ahmet Uğurlu’yla biniyoruz Kamil Koç otobüsüne; “Güvercin uçuverdi, kanadın açıverdi, bekle bizi Ankara…”

Sekizinci, Ahmet Uğurlu, Gülgün Ok, Metin Belgin, Bursa DT.

O tiyatronun ruhuna kendini adayan, o kursta benden sonra da oyunculuğa başlayan pek çok meslektaşım var, hepsini hatırlayamam ama konservatuvar okuyan, çoğu Devlet Tiyatrosu kadrosuna katılan tanıdığınız isimleri sıralayabilirim: Ahmet Uğurlu (rahmetli oldu), Mustafa Uğurlu, Hakan Güneri, Özer Tunca, Ali Sürmeli, Erkan Can, Zafer Algöz… Keşke hepimiz biraya gelebilsek, aynı oyunda rolleri paylaşsak, sonra bize ilk tiyatro sevdasını, tutkusunu aşılayan ustalarımızı saygıyla selâmlasak! Güzel hâyal kuruyorum değil mi? Belki bir gün, neden olmasın?

ACIKLI GÜLDÜRÜ, Literatür, 2022

Yazar Hakkında

YAZARLAR
TÜMÜ