Quantcast
Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği – Belgesel Tarih

Dr. Yaşar KALAFAT
Dr. Yaşar  KALAFAT
Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği
  • 11 Mart 2024 Pazartesi
  • +
  • -
  • Dr. Yaşar KALAFAT /

Loading

Yaşar Kalafat[1] Nurdan Yoldaş[2]

Kalfatlı/Kalafatlı Köyü Çubuk’a 20 kilometre ve Ankara’ya 62 kilometre mesafede şirin bir dağ köyüdür. Alevi inançlı Müslüman Türkmen halktan oluşan nüfusu 2011 yılı sonuçlarına göre 1.294 kişi olarak tespit edilmiştir.

Resim I: Dağkalfat Köyü

Halkı kışın Çubuk ve Ankara’ya çekilmekte, köy halkı 5 haneye kadar inebilmektedir. Köyde özellikle kış aylarında az sayıda hanede yaşam sürdürülmektedir. Halk geçimini çoğunlukla hayvancılık ve nakliyecilikle sağlamaktadır. Köyde meyvecilik ve bahçecilik de yapılmaktadır. Geçmişte çok ünlü bir üzüm türü yetiştirildiği ancak soyunun kuruduğu bilinmektedir. Günümüzde ise vişne, armut, ceviz yetiştirilmektedir. Dağkalfat Köyü geçmişte dere yatağında iken zaman içerisinde çok daha korunaklı alanlara taşınmış ve çok güzel bir plana oturtulmuştur. Köyün web sitesi ve sosyal medya sayfası da mevcuttur.

Çubuk’un kuzeyinde Köselik Köyü ve Aydos Dağı, batısında Yukarı Çavundur, güneyinde Susuz (eski adı Yeniköy), doğusunda Dalyasan Köyü ve Sarısu Köyü bulunmaktadır. Köyün kuruluş tarihinin, kesin olmamakla birlikte, 1517-1530 yılları arasında olduğu bilinmektedir. İlk yerleşim olarak kullanılan köyde yapılarda karataş ve kerpiç malzemeden binalar yapılırken yeni yerleşim alanında modern malzemeler kullanılmıştır. Eski köyde yerleşim dere yatağında yapıldığından toprak kaymalarının sık yaşandığı bilinmektedir. Eski köyde elektriğin ve suyun olmaması, yerleşim alanının yeniden yapılandırılması ihtiyacını doğurmuştur.

Resim II: Köyün Yerleşim Alanları

Halkının tümü Alevi inançlı Müslüman kesimden olan köyde geçmişte kızlar, biraz da sosyal şartlar gereği erken evlenirlermiş. Günümüzde ise kızlar, yaşı büyük de olsa evlenmek istememektedir. Köyde kadınların cemlere hatta deme katıldıkları bilinmektedir. Bu köyde yağmur duasına kadınlar da katılır, türbe gibi kutsal mekanları kadınlar da ziyaret edebilir.[3] Köyde okul olmasına rağmen öğretmen bulunmamaktadır. Sayısı az olduğu için öğrenciler taşıma yöntemi ile başka köyün okuluna gitmektedir. Köyün eski Cemevi, şimdilerde kültür binası olarak düzenlenmiş, yeni yapılan cemevine geçiş işlemleri sürdürülmektedir.

Resim III: Yaşar Kalafat, Araştırmacı Yazar Alper Çağlayan

Cibali evlatlarından Seyid Süleyman, hak aşığıdır. Deyiş ve mersiyeleri vardır. Hüseyin Çağlayan da köyde ozan olarak çalıp söylemektedir.

Çubuk Dernekler Federasyonu kapsamında 5-6 tane Alevi Mahallesi bulunurken bunların dışındakiler Sünni inançlı halkın dernekleridir. Köyün aydınlarından üst düzey memuriyet emeklisi Alper Çağlayan aynı zamanda araştırmacı yazardır. Bizlere Alevi Terim ve Deyimleri Sözlüğü (Ankara 2014), Aşıklar Dizisi İki Çağlayan’dan Nefesler (İstanbul, Ağustos 2022), Alevî Erkân Dizisi (Kur’an ve Ehli Beyt Kaynaklı) Alevî Yolunda Erkân Çubuk Yöresi Örneği (İstanbul 2017), Aşıklar Dizisi Cibâli Sultan Evlatlarından Seyyîd Süleyman (İstanbul 2018 Dört Kapı Yayınları) isimli eserlerini armağan ettiler.

Resim IV: Yaşar Kalafat ve Nurdan Yoldaş alan araştırması için Kalfatlı Köyünde

 

Basmak ve Basılmak

Basmak ve basılmak, Türk kültürüne sahip halkın inançlarında mitolojik içerikli bir kült oluşturmuştur. Buna göre kırklı anneler kırk dönemlerinde bir araya gelmezler, getirilmezler. “Kırklı annelerden birisi diğerini basabilir inancı” vardır. Keza kırklı bebeklerin de bir araya getirilmelerinden sakınılır. “Erkek kırklı çocuğun kırklı kız çocuğu basacağı inancı” vardır. “Basılan çocuk gelişemez, hastalanır ve ölür” şeklinde bir inanç hakimdir. Keza kırklı anne de kırklı anne tarafından basılır. Korunmak için kırklı kadınlar, üzerlerinde iğne türü şeyler bulundururlar. İğne bulundurmanın al karısına karşı da koruyucu özelliğe sahip olduğuna inanılır. Keza esir alınan al karısının, esirliğinin devam edebilmesi için de yakasına iğne takılır ve hürriyetine kavuşabilmesi için yakasındaki iğnenin çıkarılması gerektiğine inanılır.

Basma-basılma inancının insanlar alemi, hayvanlar alemi, bitkiler alemi ve cansız bilinen varlıklar arasında yaşadığı inancı vardır. Bazı örneklemeler yapmak gerekirse kırklı ya da kırkı çıkmamış anne ve bebeğinin yanına taze et getirilmez. Zira o hayvanın kırkının anne ve bebeği basabileceğine inanılır. Nitekim mezbaha veya kasaptan henüz gelmiş kimsenin de kırklı anne ve bebeğinin odasına girmesinden sakınılır. Zaruret varsa kırklı anne bebeği ile evin üst odasına çıkarılır ve yukarıya kaldırılır.

Aynı inancın bir tezahürü de nebatat için yapılır. Kırklı anne ve bebeğin odasına taze sebze ve meyve ile girilmez. Henüz buzağılamış hayvanın bulunduğu ahırdan çıkıp kırklı anne ve bebeğin bulunduğu odaya da girmekten sakınılır.

Bakır bastı inanç tespiti ile cansız bilinenlerin de basabileceği inancı örneklenmiş olmaktadır. Yapılan araştırmalarda ayın da kırklı bebekleri basabileceği tespiti yapılmış ay basmasından korunmak ve kurtulmak için de bazı uygulamaların yapıldığı bilinmektedir.[4] Ay tarafından basılmış çocuğun ay bastı olduğu inancı vardır. Aybastı olan çocuk hastalanmıştır, mama yiyemez, sürekli ağlar aylık aşı uygulaması yapılmaz ise tedavi olamayacağına ve tedavi olamayan çocuğun ay basması sonucu öleceğine inanılır. Aybastı olmaması için kırklı bebeğe aylık gümüş ay kestirilip omzuna takılır.

Basmak-basılmak da diğer basma-basılma türlerinde olduğu gibi kırk formel sayısı ile bağlantılıdır. Doğumun, evliliğin ve ölümün kırkları yapılır. Doğumun, evliliğin ve ölümün kırklarının karışmamasına, kırk basmasına uğramamalarına özen gösterilir. Kırklı bebek ve kırklı annesinin cenaze ile karşılaşması istenilmez. Kırkı çıkmamış ölünün, bebeği ve anneyi basabileceği gibi gelini de evlenme kırkında basabilir. Bu nedenle kırkların karışmaması için özen gösterilir. Sözlü anlatılarda geniş yer tutan düğün merasimlerinin kırk gün kırk gece yapılmasındaki kırk, kanaatimizce bir kod oluşturmuştur.

Kırk formel sayısı bize göre bir aklanmak, aklanabilmek periyodudur. Bu periyodun hem maddi ve hem de manevi boyutları vardır. Erzincan Bölgesi Alevi inançlı Müslüman kesimde sünnetin de kırkı yapılır. Sünnetli çocuklar da kırklanırlar. Sünnetli çocukların kırklanma süreleri çok kere üç veya dokuz gün olarak bilinir. Onun için sünnet banyosu, sünnetin üçüncü gününde yapılır ve ona da kırklama denir.[5]

Maddi ve manevi aklanma-paklanmada kırk formal sayısı bir kodlamadır. Bismil olmayan hayvanın dokunduğu kap kaçak da kırklanır. Bunlar da kırklanırken çoğunlukla üç defa sudan geçirilir.

Kırkı dökülmek üzere kırk banyosu yaptırılan bebeğin banyo duasında ve bebeğin kırkı karışmaması için yapılan duada sayılan varlıkların arasında dağlar, taşlar da vardır. Bebeğin kırk suyuna kırk minik taş atıldığı veya altın yüzük gibi madenlerin de geçici olarak konulduğu bilinmektedir.

Bakır bastı hastalığı ve bakır bastı tedavisi tespiti bu bakımdan inanç sistematiğinin çözümlenmesi itibariyle önem arz etmektedir. Kanaatimizce nebatat, hayvanat ve insanatta olduğu gibi cemadat için de kırklamaya örnek teşkil eder.

Kalfat İsmi Nereden Geliyor

Köyün 5 km kadar yakınında anadili Kürtçe olan Türkler’in de bir yerleşim yeri oluşmaya başladığı bilinmektedir. Kalfatlı Köyü aydınlarının ifadesine göre yeni komşuları aşiret hayatı yaşamakta, hızlı çoğalmakta, meseleleri karşısında hemen birlik olmakta, zaman zaman çevreye karşı saldırgan olabilmektedir.

Köyün Kalfatlı isminin nereden geldiği ve anlamının ne olduğu bilinmemektedir. Geçmişte burada ne Müslüman ne de Ermeni olan bir toplumun yaşadığı, halkın köyden toplu halde ve ani bir şekilde göç ettikleri, aynı zamanda nereye gittiklerinin bilinmediği ifade edilmektedir. Kanaatimize göre bunlar Kuman Türklerinin bakiyelerindendiler ve ani göçleri de Yunanistan’a mübadele münasebeti ile olmuştur. Buradaki Kalfatlı olan halk da Kalafatlardı. Zira Bir Kuman/Kıpçak toplumu olan Kalafatlar[6] Türkiye’nin Karadeniz bölge şeridine yayılmakla kalmamış, Ankara’nın kuzey bölgesi Çorum, Çankırı gibi şehirlerde de yurt tutmuşlardır.[7]

Kalfatlı/Kalafatlı köy mezarlığında mahiyeti henüz anlaşılamayan mezar taşları vardır. Bunların incelenmesi ile Kalfatlı Köyü’nün ani bir göçle giden halkının varsa Kuman/Kıpcak bağlantısı kısmen çözümlenebilecektir.

Kalafat kelimesinin isim, sıfat ve fiil olarak anlamları üzerinde durulmuştur. Bunlara kısaca yer verdikten sonra bizim tespitimiz üzerinde de duracağız. Bu nokta köyün bu ismi alış dönemi ve sonraki gelişmelerinden hareketle etnik kimliğine dair de bilgi verebilir diye düşünüyoruz.

Kalafatı kelimesinin yerel Türkçe’deki anlamı: İri yarı, gösterişli, gezilecek görülecek bir yer.

Zonguldak kenti, Çaycuma ilçesi, Merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kalafa: Büyük han, büyük ev, yıkık dökük, yıkıntı.

Kalafat: Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi.

Aşağısı dar, yukarısı geniş bir tür yeniçeri başlığı.

Onarma, tamir etme.

Osmanlı Devleti’nde vezir veya yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık

Gösterme işi.

Başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış, çalım, alım, kurum.

Görkem, göze çarpıcı nitelik, göz alıcılık.

Kılıç oyunu öğretmenince gösteriş eyleminin yapılması için verilen komut.

Bir bağ ile tutturulmuş olan.

Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste.

Kapatılmış olan, kapalı.

Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek).

Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sadık, tutkun.

Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan, sınırlanmış, sınırlı.

Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı.

Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse).

Âdemoğlu, âdem evladı.

Evlek. Yara ya da çıban yangısı.

Bir kabın, borunun içindeki tortu, pas.

Tarla içindeki her bir bölüm (Erzincan Merkez). [8]

Biz kalafat kelimesinin anlamlarından “gemilerin tahta aksamları ile ilgili onarımına verilen anlam”ından yola çıkıyoruz. Zira bu tespit geniş bir coğrafyada farklı örneklerle teyit edilebilmektedir. Kısaca değinmek gerekir ise; Artvin bölgesinde yazlık evlerin, mevsimlik tabiat tahribatından korumak için puşta ile kapatılmasına kalafatlamak denilmektedir. Doğu Karadeniz’de tomrukların biçilmek için tezgâha konulmasına kalafatlama ya da kalafata alınma denildiği gibi biçilecek tomrukların kancalarla sabitlenmesine de kalafatlama denilmektedir. Kıbrıs’ta bahçe çitlerinin çalı çırpı ile mevsimlik onarılmasına da kalafatlama denilmektedir. Böylece büyük çaplı tamamen yeniden inşa etme özelliği göstermeyen tahta ahşap işçiliği özeliği içeren işlerde kalafat, kalafatlamak kullanılmaktadır.

Bu verilerden hareket edildiğinde Kalfatlı Köyü 1500’lü yıllarda çevresi ile birlikte orman yerleşim yeridir. Bugünkü haliyle de köy ve bilhassa çevre dağ tepeleri, hiç de çıplak değillerdir. Timur’un Yıldırım Beyazıt ile savaşa tutuştuğu bölge, zamanla çıplaklaşmaya yüz tutmuş olmakla beraber tamamen ağaçlıktır. Yakın zamanlara kadar dağ tepelerinde halkın ziyaret ettiği Nazargahlar vardır. Alevi inançlı Müslüman halk, buraların dedeler tarafından nazarlandığına, buralara nazar ettiğine inanır.

Nazarlanan yerlerin Türk kültürlü halkların halk inançlarında önemli bir yeri vardır. Buralara Dede Durağı, Dede Yatağı, Dede Minderi, Dede Menzeli, Dede Soluğu da denilir. Dedenin cem yönetmek, yağmur duası veya başka bir hizmet için bir yerden başka bir yere gittiği zaman bu yerlerde nefeslendiğine, dinlendiğine inanılır ve buralar kutsal makam olarak kabul edilir. Halk bu yerleri ziyaret eder, buralarda mum yakıldığı da olur.

Bu inancı Eski Türk inanç sistemindeki yol iyesi ile ilişkilendiren araştırma ve görüşler de vardır. Eski Türk inanç sisteminde yerleşim yerinin dışına seyahate çıkan kimse, şehirlerin giriş ve çıkışlarına, uzun yollarda derbentlere, yol kavşaklarına bazı tepelerin doruklarına taş yığarlardı ve bir göndere adak bezi bağlarlardı. Bunlar cansız kurbanlar, saçı türleri idi. Bu yığılan taşlar ve bağlanan adak bezleri bu kutsal kabul edilen yerin adeta kaleleri ve bayrakları gibiydiler. Bunların çok kere kaideleri, kaplumbağa şeklindeki taşlar olurdu.[9]

Bu görüşlere göre Boz Atlı Hızır İnancı, Yol İyesi ve Dede Durağı aynı inanç sisteminin farklı çağ ve coğrafyalardaki farklı adlandırılışları, tezahür şekilleridirler. Boz Atlı Hızır ile Yol İyesi arasındaki inanç sürekliliğine ilk parmak basan Dursun Yıldırım hocamız olmuştur.[10]

Halk bu kutsal mekanları çok kere zamanla yıkılmış mezar zannedip bu mekanların üzerine mezar inşa etmiştir. Defineciler, bir şeylere ulaşacakları inancıyla kazı yaptıklarında açılan çukurda kemik dahil hiçbir şey olmadığı anlaşılmıştır.

Kalfatlı/Kalafat köyündeki halkın kale olarak tanımladığı yer, esasen Timur’un karargâh kurduğu kulenin yıkıntılarıdır. Kalfatlı halkı burayı yeniden inşa ederek kalemsi bir görüntü vermiştir. Belirli günlerde Türk bayrağının asıldığı üç bayrak gönderi ile Allah, Muhammed Ali inancını sembolize etmiştir. Mazgal sayısını 12 olarak yapıp temsilen 12 imamı anlatmayı amaçlamıştır. Kalenin içerisine içi boş olan temsili bir mezar yapılmıştır. Buradaki kuş sulukları da keza on iki dilimlidir.

Resim V: Timur’un Karargâh Kurduğu Kulenin Yıkıntıları Üzerine

Halkın İnşa Ettiği Kale

       Bu kale nazargahtır. İçinde yatır ya da bir insan cesedi yoktur. Timur’un gözetleme karargahı olan bu yerin kalıntılarına biz sahip çıkarak onarım yaptırdık. Ağustos 2013’te yeniden düzenledik. Projesi bana aittir üç bayrak direğindeki bayraklar Allah, Muhammed ve Ali’yi temsil ediyor. 12 Burç ise 12 imamları temsil ediyor. Alevi inancına göre bu bölgenin kutsal ve sahipli olduğuna inanıyoruz. Tahtayazı’da başlayan savaş, Timur’un filleri ile Yıldırım Beyazıd’ın ordusunu kuşatması sonucu Timur’un zaferiyle sonuçlanmıştır. Tahtayazı o dönemde Tapıyazı olarak anılırmış. Zamanla tahta yazı olarak değişmiş. Karayazı ise belki de Yıldırım Beyazıd’ın öldürülmesi nedeniyle günümüze değin Karayazı anlamını değişmeden korumuştur.

Tepenin karşı sırtlarındaki tepelerde de halkın muayyen zamanlarda dedeyle birlikte veya dede olmaksızın ziyaret ettikleri Dede Durağı olarak bilinen mekanlar vardır. Buralar eskiden olduğu kadar sık ziyaret edilmemektedir.

Kalfat Köyü Ocakları

Köyde 5 seyit ocağı bulunmaktadır.

1.Bakır Basması Ocağı: Buraya deri döküntülerinin tedavisi için gelinir. Ocak sahibi Seyid Hacı Murad Dede’dir. Çankırı’nın Şabanözü Bulgurcu Köyü’nden gençken gelmiş bu bölgeye yerleşmiştir. Bakır Basması Ocağı şimdilerde Veli Bektaşoğlu tarafından varlığını sürdürmektedir. Bektaşoğlu, Ankara’da oturmaktadır. Ebem, Albasması için Ocak olarak işler yapardı. Adı Ayşe idi ama Alevilikte Ayşe olan makbul değil diye Cennet olarak değiştirmişler. Yüzü kırmızı hasta bir kadın getirmişlerdi.

Resim VI: Seyyid Hacı Mehmet Cemalettin Akça Dede Türbesi

2.Kalender Ocağı: Çubuk Sele Köyü’ndedir. Ocak sahibi Şah Kalender Veli’dir. Türbesi de burada bulunmaktadır. Seyyid Kalender Veli, Horasan’dan gelip yerleşen bir derviştir.

Resim VII: Çubuk Sele Köyü’ndeki Şah Kalender Veli Türbesi’ne Giden Yolu Gösteren İşaret Levhası

3.Cibali Ocağı: Susuz Köyü’ndedir. Seyid Süleyman uzun yıllardır ocak sahipliğini yürütmektedir

4.Turabi Ocağı: Şaban Özü Mart Köyü’ndedir. Seyid Hacı Ali Turabi Dede Ocağı’dır.

5.Muradi Sultan Ocağı: Horasan Pirleri’nden olan Seyyid Hacı Muradi Veli neslinden Seyyid Mehmet Cemaleddin Akça ocak sahibidir. Cemaleddin Dede Bursa’dan gelip halkla kaynaşmıştır. Buraya defnedilmeyi vasiyet etmiş ve defnedilmiştir. Halk, diğerleri gibi onun da ziyaretine gitmekte ve adakta bulunmaktadır.

Resim VIII: Kalfat Köyü Üç Tepeler

Üçbaş tepelerden birinde kutsal sayılan bir türbe var ama içinde insan cesedi, yatır var mı yok mu belli değil, bilinmiyor.

Türbelerde yağmur duasına çıkılır. Bizde yağmur duasında eller aşağı tutulmuyor. Elbise ters giyilmiyor, kuzu koyundan ayrılmıyor, Gülbend okunurken herkes secdede olur. Dem alırken bir yandan da lokmalar pişer.

Dedeler aynı zamanda cemleri de yönetirler, burada bazen biri bazen da diğeri Gülbang duası yaptırırlar. Ayrıca yağmur duası da yaptırırlar. Dedeler cem yaparken “Üçler, beşler, yediler, kırklar, yüz yirmi dört bin peygamber, 80 bin Rum ereni, 90 bin Horasan Piri” diye dualarını bağışlarlar.

Ortak kutlu kişiler için Alevi inançlı Müslüman halk, Dağkalfat Köyü’nde her yıl Hıdırellez’de ya da yağmur duasında bir türbeye gider. Orada dua eder. Sırasıyla her yıl birinin türbesinde tören yapılır, dua edilir, adaklar kesilir. Kalfatlı veya Dağkalfat’a Köyü’ne köyün dışından ziyarete gelenler türbelere adak için niyette bulunur. Ziyaretçilerin arasında Sünni inançlı Müslüman kesimden de ziyaretçiler olabilmektedir. Kalfatlı türbelerinde yatmak suretiyle değil adak adayıp adağı yerine getirme şeklinde uygulamalar vardır.

Dedeler, dilekleri için türbeleri ziyaret edenlere yönlendirmeler yapabilmektedir. Mesela, Seyid Haydari Sultan’a çocuk dileği için gelen bir çifte, dede “Çocuğunuz oğlan olursa Haydar, kız olursa Sultan ismi koyacaksınız” demiş. Çıkışta kadın “Ne yalan söyleyeyim, ben ne Haydar koyarım ne Sultan” demiş. Yöre halkı bu çiftin hâlâ çocuk sahibi olamadıklarını biliyor. Bölgede adak adayanın, sözünü yerine getirmezse niyetin gerçekleşmeyeceğine inanılıyor.[11]

SONUÇ:

Çalışmamızda bizden hiçbir imkanı esirgemeyen Kalfat Mahallesi Muhtarı Adem Erbasan’a,  Çubuk Dernekler Federasyonu Başkanı Sami Özkan’a,  araştırmacı yazar Alper Çağlayan’a, TRT Haber Yönetmeni Hasan Palaşoğlu’na sonsuz şükranlarımızı arz ediyoruz.

 

KAYNAKÇA

KALAFAT, Yaşar, YOLDAŞ, Nurdan, “Halk İnançlarında Basmak-Basılmak İçerikli Yeni Bulgular”, www.yasarkalafat.info

KALAFAT, Yaşar,Erzincan Halk İnançlarından Notlar”, www.yasarkalafat.info

KALAFAT, Yaşar, “Türk Kültür Coğrafyası Halk İnançlarında Geçmişten Günümüze Kaplumbağa”, Güncelden Genele Halkbilimi Strateji Yazıları II, Ed. Şevket Kaan Gündoğdu, ASAM Yayınları, s. 69-79, İstanbul, 2021

KALAFAT, Yaşar, “Kalfatlı/Kalafatlı Kuman Türk Köyü Monografisi”,  Ed. Şevket Kaan Gündoğdu, Kalafatlılar Halk Kültürü, ASAM Yayınları, s. 19-34, İstanbul, 2021

KALAFAT, Yaşar, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınları, Ankara, 2010

KILDIROĞLU, Mehmet, Kuman/Kıpçaklar, s.3, Ankara,  2022

DİPNOTLAR

[1]Dr.Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi, Dikmen Ankara, [email protected]

[2]Psikoterapist, Etnodramatist, Ege Kişisel Gelişim Psikolojik Danışmanlık Merkezi, Gaziemir İzmir, [email protected]

[3] Kaynak Kişi: Kezban Erbasan, ilkokul mezunu, köy muhtarının eşi.

[4]Yaşar Kalafat-Nurdan Yoldaş, “Halk İnançlarında Basmak-Basılmak İçerikli Yeni Bulgular”, www.yasarkalafat.info

[5]Yaşar Kalafat, “Erzincan Halk İnançlarından Notlar”, www.yasarkalafat.info

[6]Mehmet Kıldıroğlu, Kuman/Kıpçaklar, Ankara, 2022, s.3

[7]Yaşar Kalafat , “Kalfatlı/Kalafatlı Kuman Türk Köyü Monografisi”,  Ed. Ş.K. Gündoğdu Kalafatlılar Halk Kültürü, İstanbul 2021, ASAM Yayınları, s. 19-34

[8]https://nedir.ileilgili.org/kalafatl%C4%B1

[9] Yaşar Kalafat, “Türk Kültür Coğrafyası Halk İnançlarında Geçmişten Günümüze Kaplumbağa”, Güncelden Genele Halkbilimi Strateji Yazıları II,  Ed. Şevket Kaan Gündoğdu, İstanbul 2021 Asam Yayınları s. 69-79

[10]Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Berikan Yayınları, Ankara, 2010

[11] Kaynak kişi Alper Çağlayan

Dr. Yaşar KALAFAT

Yaşar Kalafat,1939 yılında Kars'ta dünyaya geldi. Yükseköğrenimini Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde, zooteknist olarak tamamladı. Ardından Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Yaşar Kalafat, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde çok sayıda Master yaptı. Ardından, Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi, anabilim dalında Şeyh Sait olaylarını konu alan çalışması sebebiyle bilim doktoru unvanı almaya hak kazandı. 2002 yılında, Kazakistan'ın Fahri doktoru ilan edildi. Yayınlanmış Kitapları Dr. Yaşar Kalafat'ın yayınlanmış çok sayıda kitabı bulunmaktadır. Bilgi için bakınız: https://kidega.com/arama?query=Ya%C5%9Far+Kalafat E-posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Yaşar Kalafat

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024