Quantcast
Kadersiz Türküler – Belgesel Tarih

Dr. Halil ATILGAN
Dr. Halil  ATILGAN
Kadersiz Türküler
  • 24 Nisan 2020 Cuma
  • +
  • -
  • Dr. Halil ATILGAN /

Loading

 

Türkülerimiz sahipsizdir. Anasızdır. Babasızdır. Onun için de herkes istediği gibi kullanır onları. Hem de tepe tepe. Aranjmancılar – Popçular – Özgüncüler – Batıcılar onu en çok kullananlar arasında ilk sırada yer alırlar. İsteyen hesabına nasıl geliyorsa öyle yorumlar. Gönlünce de değerlendirir. Sahipsiz olduğu için de bir Allah’ın kulu çıkıp da: “Siz bu türkünün temasını, şemasını, ezgisini nasıl değiştiriyorsunuz” demez. Denmediği için de şamar oğlanıdır türküler. Gelen vurur giden vurur…

Oturduğunuz evin balkonunu değiştirecek olsanız apartman yönetiminden izin alırsınız. Ama türküler değiştirilir. Hiç kimsenin kulağı duymaz. Hiç kimseden izin alınmaz. Bu kadar sahipsizdir türkülerimiz. Yağma Hasan’ın böreğidir. İsteyen istediği gibi kullanır onları… Şimdi de din ticareti yapanlar kullanıyor türküleri. Müzikleri alınıyor. Dini içerikli sözler monte edildikten sonra, uygun bir de klip çekiliyor. Piyasaya sürülüyor. Sonra da başlıyor dini kanallarda dönmeye…

Üretilen sözüm ona ilahileri dini mekânlarda dinleyenler ağlıyor. Eğlence mekânlarında dinleyenler göbek atıyor. İşte sana müthiş bir tezat.

Bu tezatlık Arabesk yaşantının bir parçası olarak hayatını sürdürüyor. İlahi nedir. Yapısı nasıldır? Ezgi itibariyle mistik bir hava yansıtıyor mu? Hangi çalgılar kullanılıyor? Bunlar bilinmeden üretime devam. Nasıl olsa ilahinin özelliklerini kimse bilmiyor. Sözlerde Allah, Muhammed, Mekke, Medine geçiyorsa mesele tamamdır. Artık onun önüne kimse geçemez. Ay sizden olduktan sonra çarp yıldızın kuyruğuna… Denilerek üretime devam ediliyor. Üretilen ilahilerde din sömürüsü mü yapılıyor. Yoksa sadece para kazanmak için mi yapılmış. Okuyan kişiler gerekli musiki bilgisine sahip mi? Belli değil.

Bu açıklamalardan sonra ilahi nedir. Ne gibi özelliklerin olması gerekir ona bakalım.

Türk Dili Kurumu sözlüğünde:

İlah : Tanrı.
İlah : Bir alanda yaratıcılığı ile hayranlık uyandıran, çok beğenilen, çok tutulan. Örnek: Müzik dünyasının ilahı. Moda dünyasının ilahı gibi…
İlahe : Tanrıça.
İlahi : Tanrı’ya özgü, tanrısal.
İlahi : Çok güzel mükemmel. (Minarecilikte ilahi bir hüner göstermişizdir. )
İlahi: Tanrı’yı övmek, dua etmek için yazılan, makamla okunan nazım şekli.
İlahi : Bu ne hal, ne tuhaf gibi şaşma ve sitem bildiren bir sözcük.

Osmanlıca Türkçe Sözlükte[1]:

İlahi : Tanrı.
İlahe : Kadın Tanrı.
İlahi : Tanrı’ya mensup. Tanrı ile ilgili. Tanrısal.

Bu açıklamalardan sonra konuyla ilgili uzmanların görüşlerine bir göz atalım.
Dr. Nazmi Özalp: “Dini Türk Musikisin en çok kullanılan ve en parlak beste formudur. Tasavvufi şiirlerden seçilerek her makam ve usulde bestelenmiştir. Hem camilerde hem de tekkelerde okunur. İlahi bestekârları eserlerine söz olarak Yunus Emre ve Niyazı Mısrı’nin şiirlerini seçmişlerdir. İlahiler besteleniş, melodik kuruluş ve kullanış açısından diğer dini eserlere göre daha kolay anlaşılabilir eserlerdir. Samimi ve özentisizdir. Hemen hemen hepsi ilahi bir ilhamın gerçek ifadesini taşır. Birçok yönden şarkıya benzer. Solo ve koro olarak okunur. Ramazan ilahileri, niyaz ilahileri gibi çeşitleri vardır”[2] diyerek ilahinin özelliklerini kısaca özetliyor.

Yılmaz Öztuna ise : “Allah’a ait. Dini Türk Musikisinde en fazla kullanılan şekil. Din dışı musikimizin şarkı formuna karşılıktır. Bu küçük formu kısaca dini şarkı diye açıklamak mümkündür. Binaenaleyh: Zemin + nakarat + miyan + nakarat şemasına veya bu şemanın az çok tadiline göre bestelenir. Ayrıca tasavvuf şiirinde de bir formun adıdır. İlahi güfteleri dini, daha çok dini – tasavvufidir. Söz olarak ünlü tarikat müntesiplerinin tasavvuf şairlerinin şiirleri seçilir”

(…)”İlahi şeklinin şarkı şeklinde ayrıldığı mühim bir hususiyet, yalnız küçük usullerle değil büyük usullerle de bestelenmiş olmalarıdır. Sırasıyla en çok şu usuller kullanılmıştır. Düyek, Evsat, Sofyan, Evfer Devr-i Hindi. Büyük usullerden Muhammes, Devr-i Kebirş Hafif, Berefşan, Çenber, vs. (…) İlahiler koro halinde okunmak üzere yapılmışsa “cumhur[3]olabilir. Cumhur ilahilerde hemen daima Evsat usulü kullanılmıştır. Bektaşi ilahileri nefes adıyla diğer ilahilerden ayrılır. Durak[4] Efveri[5] usulüyle bestelenmiş tantanalı ilahilere durak denir” diyor.

Şimdi de ilahi ile ilgili bizim tespitlerimize bakalım: Sözcüğün kökü ilah. İlah -İ- nispet ekiyle ilahi oluyor. O da ilahe ait olduğunu ifade ediyor. Tıpkı: Türk’i ve Hind’i sözcüğündeki –i- nispet ekinin Türk’e ve Hint’e ait olduğunu ifade ettiği gibi. Daha önce sözcüğün: Türk Dil Kurumu sözlüğünde Tanrı’ya, Osmanlıca Türkçe sözlükte Allah’a ait olduğu ifade ediliyordu. O halde ilahilerde yapılan tüm uygulamaların Allah’la ve ulu kişilerle ilgili olması, gerek söz, gerekse musiki Allah’ı terennüm eden özelliklerde olması, dini ölçüler içerisinde varlığını koruması gerekiyor. Bu ölçüler kapsamındaki musiki eserleri ilahi olarak değerlendiriliyor. Bu açıklamalardan sonra ilahiyi tanımlamak gerekirse: Tanrı’yı, din ulularını, kutsal kabul edilen varlıkları övmek amacıyla bestelenen sözlü dinî eserler. Ayrıca: Allah’ın varlığı ve birliği ile ilgili duygu ve düşünceleri yansıtmak. Ona dua etmek, gerçek aşkın ilahi aşk olduğunu vurgulamak amacıyla yazılmış makamla okunan dini içerikli özellikler taşıyan halk edebiyatında bir nazım şekli. Sözcük: Tanrı’ya mahsus, Tanrı’ya ait, ey Allah’ım anlamında. (Tanrıya ait, semâvî, mukaddes sayılan. Allah’a ait, Allah ile ilgili.) Arapça kökenlidir. Ayrıca: Şaşma ve sitem bildiren ünlemdir. İlahilerde söz ve müziği birlikte düşündüğümüzde Klasik Türk Musikisinde bir forumdur. Dini şarkı olarak da ifade edilir. İlahi bestelerinde değişik makamlar kullanılır: Zemin + Nakarat + Meyan + Nakarat kalıbında olması yeğlenir. Bazen bu kalıpta küçük değişiklikler yapılarak da bestelenir. Kendine özgü bir beste formu vardır. Söz ve müziğin dini içerikli olması şarttır. Halk Edebiyatının 7 – 8 – 11’li hece kalıbıyla söylenmiş, hece vezni ölçülerine göre yazılmış dörtlükler kullanılır. Dörtlükleri 3 ile 7 arasında değişir. Dörtlük halinde yazılmış ilahilerde kafiye düzeni koşma ve semai tarzında olanların dışında, 14, 16 hece ile yazılan ilahiler de vardır. Bunlar beyit esasına göre yazılan ilahiler olup kafiye düzeni gazel tarzındadır. Tarikatlara göre adlandırılır. Alevilerde nefes, deyiş, Mevlevilerde ayin, Halvetilerde durak, Gülşeni’lerde tapuğ, diğer tarikatlarda cumhur ve ilahi denilmektedir. Her dinin kendine göre farklı ilahi anlayışı vardır. Bazı inanışlarda ilahiler din eğitiminin parçası olarak değerlendirildiği gibi bir tür ibadet olarak da kabul edilir. Alevi cemlerinde 12 imam için deyiş söylemek cemin önemli özelliklerindendir.

Ülkemizde ilahi denilince hemen akla Yunus Emre gelir. Çünkü en çok onun dizeleri ilahi olarak bestelenmiştir. İlahi bestelerindeki sözlerin semahlarda olduğu gibi muhakkak dini içerikli, tasavvuf musikisindeki mistik havayla eş değerde olması gerekmektedir. Tasavvuf musiki besteleri incelendiğinde kullanılan çalgılarında farklı olduğu görülmektedir. Sonuç itibariyle ilahi bestelerinde kullanılan çalgıların tasavvuf musikisindeki çalgılarla la da eş değer de olması, bestedeki mistik havaya sadık kalacak çalgıların kullanılması gerekecektir.

Kısaca ilahi bestelerinin ağır ve vakur, adına yakışır bestelerle, ritimlerle icra edilmesi önemli bir tercih olmalı. Ayrıca tasavvuf müziği özelliklerini bünyesinde barındıran bestelerden seçilmelidir. Bazı kaynaklarda Tasavvuf Musikisi için: “Tasavvuf felsefesine uygun olarak, eğlendirmek için değil, insanın Allah’a olan kulluğunun farkına varmasını sağlamak için yapılan bir müzik türüdür. Dini duyguların seslendirilmesidir. Tasavvuf müziği ilahidir. Tasavvuf musikisi nefes ile dokunuş ile ritim ile icra edilir, sonu olmayan sürekli bir kurgu içerisinde örülür. Temel çalgıları ney ve bendirdir. Mevlevi müziği tasavvuf müziğinin temelidir[6] denilmektedir. Bizce de ilahiler için yapılan en doğru bir tespittir bu.

Kimi kaynaklarda ilahilerin ve tasavvuf musikisin çalgıları sınırlandırılırken Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun Sanat Yönetmeni Ahmet Özhan Uzman TV’de kendisiyle yapılan bir söyleşide tasavvuf musikisinde her çalgının kullanılacağını ifade ediyor. Buna rağmen yine tespit ettiğim kaynaklar ilahi ve tasavvuf musikisi çalgılarını aşağıdaki gibi sıralıyorlar[7].

Bendir: (Derili vurmalı sazlardandır. Sadece tasavvuf müziğinde kullanılır. Dindışı müzikte kullanımı büyük hatadır.)

Kudüm: (Belli belirsiz ses veren derili vurmalı sazlardandır. Gövdeleri yarıküre biçimin7de olan iki küçük davuldan oluşur. Davullar Bakır gövdenin üzerine deri gerilerek yapılır ve ikisi arasında bir dörtlü ya da üçlü akor farkı vardır.)

Nevbe: Derili vurmalı sazlardandır. Nevbeye verilen bir diğer adta ‘zilsiz tef’tir. Nevbe de bendir gibi sadece tasavvuf müziğinde kullanılır.

Ney: (Dilsiz nefesli sazlardandır. Sadece tasavvufta değil klasik Türk Müziğinde de kullanılır. Altısı önde olmak üzere yedi deliği olan bir kamış olan neyin ses alanı üç oktava yakındır.)

Rebab: (Yaylı sazlardan olan rebap sadece tasavvuf müziğinde kullanılır. Göğsü deridendir. Düşey olarak iki arasında ya da sol diz üzerinde tutularak çalınır Ses alanı bir buçuk oktavı zor bulan rebap daha sonraları yerini sine Kemanına bırakmıştır. )

Buraya kadar ilahilerin özelliklerini, müzikal yapısını, uzmanların ilahi ile ilgili düşündüklerini dile getirdik. Tasavvuf Musikisi ile eş değerde olduğunu söyledik. Müzikal yapının sözlerle uyum sağlamasının önemli olduğunu, bestenin mistik bir içerik sergilemesi gerektiğini söyledik. Bir takım tespitlerde bulunduk. Ancak incelemelerimiz sonunda söylediklerimizle, tespitlerimizin uygulanmasında çok farklılıkların olduğuna tanık olduk. Ne acıdır ki türkü ezgilerine dini içerikli sözler yamanarak ilahi yapıldığını tespit ettik. İlahi bestesinin detayında da söz ve müziğin okuyana ait olduğunun yazıldığını gördük. Kısaca yaptığımız çalışma sonunda müthiş bir müzikal hırsızlık yapıldığını tespit ettik. Evet, tespitlerimiz resmen hırsızlık. Ha para çalmışsınız, ha türkünün müziğini çalıp ilahi yapmışsınız. Ne fark eder. İkisinde de yapılan iş çalmaktır. Var olan müzik şimdiye kadar ata yadigârı olarak günümüze kadar gelmiş. Bilenlerin kulağında hâlâ varlığını korumakta. Siz bu müzikleri oradan alıp dini içerikli sözler yerleştirirseniz. Sonra da söz ve müzik …. ya aittir diyerek piyasa sürerseniz, yaptığınız iş hırsızlık değil de nedir Allah aşkına. Size bu yetkiyi kim verdi? Bu cesareti nereden aldınız? Türkü ezgilerini alacaksınız. Dini içerikli sözler yamayacaksınız. Bir de klip çekeceksiniz. İşte sana ilahi… Ondan sonra din ticareti yapan TV’lerde gün 24 saat döndüreceksiniz. (Bu dönüşlerin maliyeti nedir bilmiyorum. Bilen varsa söylesin. ) Camilerde dinleyenler ağlayacak. Köy camilerinin hoparlörlerinden dinleyenler geleceği ile ilgili iç geçirecek. Ucube bir sesle (Ucube olmayanlar baş tacı) okunan ilahiler bilenleri oldukça rahatsız edecek, kaş yapayım derken göz çıkaracak. Kulak da ister istemez rahatsız olduğu sese karşı tepki gösterecek. Çünkü ortada kabul etmediği bir gerçek var. O da intikal eden seslerin ruhu okşamaması, ruha hitap etmemesidir. Köydeki imamın sesi ruha hitap etse de etmese de o konuda tek yetkili kişidir. İmam köyde müftüdür. Vaizdir. Müezzindir. Zira köyler imama teslim edilmiştir. İmam en emin eldir. Ne derse doğrudur. Ne okursa yeridir. İnanmıyorsa dünyanın dönmediğini dahi söyleyebilir. (Hadiseyi müspet değerlendiren imamlarımız hariç.) O ne derse doğrudur. Çünkü aptesiyle duruyordur. Onun için de inanılır. Din adamıdır. Ülkemizde din denilince akan sular durur. İşte “Çalı fakısı” imamlar akan suyu bile durdurur. (“Çalı fakısı” olmayan imamlar tenzih edilir.) Zira nefesi keskindir. Nefesini daha da keskinleştirmek için dini kanallar vasıtasıyla gün be gün repertuvarına yeni yeni ilahiler katar. İlahi üretenler için imamın ezanı hangi vakitte hangi makamda okuyacağını, ilahinin ne gibi özelliklere sahip olduğunu bilmesi önemli değildir. Bu değerlendirme imam için de geçerlidir. İlahi sözlerinde Allah, Muhammet, Mekke, Medine ve benzeri sözcükler geçiyorsa mesele bitmiştir. İlahiler din ticareti yapan TV kanallarında döndükçe imamın da diline tespih olur. Böylece imam da TV kanallarının dümen suyuna girerek iyi bir imam olma yolunda yavaş yavaş ilerler. Özel günlerde ne kadar ilahi okursa o kadar iyi imam olacaktır. Artık onun önüne hiçbir kuvvet geçemez. Zira bağlı olduğu kurum ve kuruluşlar gibi düşünüyor olması önüne çıkacak problemlerin de teminatıdır. Bu teminat onun birini beş yapacak, bestelenen ilahileri geniş kitlelere ulaştırmak için elinden gelen gayreti gösterecektir.

İmam efendi ilahinin ne olduğunu, özelliklerinin neler olacağını, müziğinin nasıl olması gerektiğini bilmediği için sözlerine bakacaktır. Sözler de; Allah, Muhammet, Mekke Medine ve din uluları geçiyorsa mesele bitmiştir. Onun için gerisi hiç önemli değildir. Fakat benim için çok önemlidir. İçime derttir. Derdim yapılan ilahilerle ilgilidir. Dini ticarete tahvil edenlerle, türkülerin müziklerini alarak yeni bestelenmiş ilahi gibi piyasaya sürülmesiyle, dini duyguların sömürülmesiyle ilgilidir.

İşte onun için düştük yollara. İşin doğrusunu tespit etmek için ilahi sitelerini, internet ortamına yüklenmiş tüm ilahileri gözden geçirdik. Klipleri inceledik. Kliplerde ilahi icra edilirken çocukların nasıl gözyaşı döktüğüne, ilahi diyemeyeceğimiz oyun havası niteliğindeki ezgilerin nasıl kayıtlara geçtiğine şahit olduk. İlahi kliplerinin mizansenlerinde duygu sömürüsü yapmak için azami gayretin gösterildiğine,

dini duyguların talan edildiğini, gün be gün sömürünün arttığını gördük. Özellikle türkü müzikleriyle bezenmiş ilahilerin neler olduğunu, bu ve benzeri düşüncelerin nasıl ilahiler bestelediğini, hangi türkülerin müzikleri alınarak dini içerikli sözler yamandığını, oyun havası şeklindeki ilahilerde hangi türkülerin müziklerinin kullanıldığını tek tek tespit ettik. Bu yanlış uygulamayı göz önüne serebilmek için, müziği alınarak ilahi yapılan türkünün notasını, kaynağını, detayını, adaptasyon yapılarak ilahiye dönüştürülen ezginin de notasını yayımlayarak somutlaştırmak istedik. İşte 1. örnek:

1.İLAHİ : UÇUN KUŞLAR MEDİNE’YE

Okuyan   : Abdurrahman Önül
Söz ve müzik : –
Yapım:  : –
Yönetmen  : –
Adaptasyon  : Yolumuz gurbete düştü / Hazin hazin ağlar gönül
Kaynak  : http://www.youtube.com/watch?v=e2z8wt1T0dQ
Nota   : Halil Atılgan

ÖRNEK NOTA: 1 UÇUN KUŞLAR MEDİNE’YE

1
Uçun kuşlar Medine’ye
Ya Muhammed diye diye
Selam götürün nebiye
Ya Muhammed diye diye

Bağlantı

Yürü gönlüm güle güle
Dön orda şeyda bülbüle
Getir aşkımı sen dile
Ya Muhammed diye diye

2
Bulut geçer katar katar
İçlerinde gözyaşım var
Gidip Medine’ye yağar
Ya Muhammed diye diye

Bağlantı

3
Kanadımı açmış rüzgâr
İçimde hasret adım var
Varıp Medine’ye yağar
Ya Muhammed diye diye

Bağlantı

4
Gönlüm Medine’ye gider
Gözüm buradan seyreder
Hamdi mumu erir birer
Ya Muhammed diye diye

Bağlantı

Yukarıda notasını ve sözlerini verdiğimiz Uçun kuşlar Medine’ye / Ya Muhammed diye diye başlayan eseri dinlediğinizde “Ben bir türkünün kopyasıyım” diye haykırıyor. Bu haykırış sizi düşünmeye sevk ediyor. Hem dinliyor hem düşünüyorsunuz. Dinlerken müziği alınan türküyü hatırlıyorsunuz. Yanılmamak için türkünün usulünü ve sözlerini gözden geçiriyorsunuz. Usul, söz, sözlerdeki hece kalıbı aynı. Söz ve müzik cümlesi de uyum içinde. Çok güzel bir Anadolu türküsünün sözleri değişmiş: Uçun kuşlar Medine’ye / Ya Muhammed diye diye adlı ilahi oluvermiş diye karar veriyorsunuz.
Zira: İlahi diye piyasaya sürülen bu bestenin müziği ünlü bir Erzincan türküsüne ait. Yolumuz gurbete düştü / Hazin hazin ağlar gönül. TRT Repertuvar Sıra No: 3227. Sözler Âşık Beyhani’ye ait.
Olamaz diyorsunuz. Ama olmuş… Yıllardır söylediğimiz türkünün müziği çalınarak ilahi yapılmış. Biz; ilahi yapılan Uçun kuşlar Medine’ye adlı ezgiyle (Örnek Nota: 1) Yolumuz gurbete düştü adlı türkünün notalarını yayımladık. (Örnek Nota: 2) Nota bilenler 1 ve 2nolu örnekleri incelediklerinde her iki müziğin küçük değişikliklerle aynı olduğunu görecekler. Nota bilmeyenler de bilenlerden yardım alarak sonuca ulaşacak. Sonra da bize hak verecek. Türkü müziklerinin nasıl gasp edilerek ilahi yapıldığını, sistemin nasıl bir din sömürüsü gerçekleştirdiğini gözüyle görüp kulağıyla işitecek.

ÖRNEK NOTA: 2

  DERLEYEN
  ALİ EKBER ÇİÇEK
YÖRE  DERLEME TARİHİ
ERZİNCAN 

YOLUMUZ GURBETE DÜŞTÜ

KAYNAK KİŞİNOTAYA ALAN
ÂŞIK BEYHANİ

 

AZİZE GÜRSES

 

2.İLAHİ– YARALIYAM GÜLMEZ YÜZÜM

Okuyan : Abdurrahman Önül
Söz – Müzik : –
Yapım  : Bereket Yayınevi
Yönetmen : –
Adaptasyon : Omuzumda Sevda Yükü
Nota   : Halil Atılgan

 

ÖRNEK NOTA: 3 YARALIYIM GÜLMEZ YÜZÜM

1
Yaralıyım gülmez yüzüm
Kan ağlıyor iki gözüm
Ne yazım belli ne güzüm
Kurban olam ya Muhammed

Bağlantı

Allahüme salli ala seyidina ya Muhammed
Salât selam olsun sana
Ey canlar canı Muhammed

2
Kurban olayım ben sana
Rabbimi sevdirdin bana
Seviyorum yana yana
Kurban olam ya Muhammed

Bağlantı

3
Özledim seni efendim
Senle İslam’ı örgendim
Şu zalim nefsimi yendim
Kurban olam ya Muhammed

Bağlantı

İkinci örnek olarak notasını yazdığımız ilahi Yaralıyım gülmez yüzüm adıyla kayıtlara geçmiş. ( Örnek Nota: 3) İnternetten ulaştığımız detay bilgilerde:

Okuyan : Abdurrahman Önül.
Kaynak : Bereket Yayınevi.
Kategori  : Film ve Animasyon.
Lisans  : Standart Youtube

bilgileri var. CD kayıtlarında adı geçen ve de ilahi olarak yayımlanan ezginin müziği Musa Eroğlu’nun türkü formundaki bir bestesinden alınmış. “Yaralıyım gülmez yüzüm” adlı ilahi yapılmış. Evet, burada da Musa Eroğlu’nun sözleri Abdurrahim Karakoç’a ait “Omuzumda sevda yükü” adlı bestesinin müziği çalınmış. Hırsızlık vardır. Adı da beste hırsızlığıdır. Hırsızlık kabaca daha önce de söylediğimiz gibi çalmak demektir. Bu da eser çalmaya girer. Hem dini duyguları işle, hem bir başkasının bestelediği ezgiyi çal, üstüne dini içerikli sözler döşe. Ondan sonra çalmak haramdır de. Üstelik de din için bunu yap. Bu yapılanları hangi din kabul eder. Hangi iman mubah sayar. Hırsızlığın hiç bir dinde hiçbir medeniyette yeri yoktur. Olamaz da. Pekiyi bunu yapanlar bilmiyor mu. Başkasının bestesini almanın hırsızlık olduğunu? Elbette biliyor. Pekiyi biliyor da nasıl yapıyor. Onu işte bu uygulamayı yapanlara sormak gerekir. Sorunca uygulayan kişi kendisini savunacak mı? Yoksa yaptım mı diyecek. Yoksa başka mazeretler mi beyan edecek. Sonuç ne olursa olsun yaptığımız bu tespitler hiç bir mazerete mahal bırakmayacak kadar güçlü. Çünkü biz hırsızlığı ortaya koymak için hem Yaralıyım gülmez yüzüm (Örnek Nota: 3) adlı ilahinin notasını, hem de “Omuzum da sevda yükü” (Örnek Nota: 4 ) adlı bestenin notasını yayımladık. Dediğimize inanmayanlar her iki notayı karşılaştırarak, yapılan hırsızlığa bizzat şahit olacaklardır. Ayrıca: İlahinin bir başka özelliği de müziğinin oyun havası niteliği taşımasıdır. Bu özelliğini görmek için dipnotta verdiğimiz kaynaktan[8] ilahiyi indirip dinlemek gerek. Dinledikten sonra inanıyorum ki bize hak verecek, ilahi olarak ortaya konulan ezgiyi iyi bir oyun havası olarak değerlendireceksiniz. Müzik şen şakrak, hareketli, oldukça da coşkulu… Dinledikçe oynayasınız gelecek. İşte o zaman bu nasıl ilahi olabilir diye düşüneceksiniz. Düşündükten sonra kararınızı vereceksiniz. Zorlama yok. Verilen karar sizi gerçeklere götürecek. Kendi kendinize böyle olamaz diyeceksiniz. Ama maalesef olmuş.

Ey din uluları, kültürümüze gönül veren din adamları, dindarlar, “kindarlar”. Namaz kıldığını reklâm etmeyen, oruç tuttuğunu ilan etmeyen, “Allah ile aldatmayan” gerçek MüslümanlarTürkülerin müziklerini alıp da işte bu ilahidir diye piyasa sürenlerden haberdar değil misiniz? Yapılan hırsızlığın yanlış olduğunu, hele bir ucu dine gelip dayanıyorsa bunun yanlış olduğunu söylemeyecek misiniz? Yoksa sizler de türkü müziklerine dini sözler yamanarak ortaya çıkarılan ilahileri dinleyip yapanları alkışlıyor musunuz diyor müziği alınarak ilahi yapılan “Omuzumda sevda yükü” adlı bestenin notasını yayımlıyoruz. (Örnek Nota: 4.)

Söz : Abdurrahim Karakoç
Müzik : Musa Eroğlu
Nota : Halil Atılgan

ÖRNEK NOTA: 4 OMUZUMDA SEVDA YÜKÜ[9]

3.İLAHİ – MEDİNE’YE VARAMADIM

Okuyan : Ali Ercan
Yapım  : Ercan Plak
Yönetmen : Ahmet Ercan
Adaptasyon  : Perişan bir divaneyim / Urfa türküsü
Kaynak :Ercan Plak http://www.mynet.com/video/insanlar/ali-ercan-medineye -varamadim-ilahi-55009/
Nota  : Halil Atılgan

ÖRNEK NOTA: 5 MEDİNE’YE VARAMADIM

1
Medine’ye varamadım
Gül kokusu alamadım
Ben Resul’e doyamadım
Yaralıyım yaralıyım

2
Kâbe’nin örtüsü kara
Açtı yüreğime yara
Bulunmaz derdime çare
Yaralıyım yaralıyım

3
Rabbim nasip eyle ne var
Hasreti kalbimi dağlar
İki gözüm durmaz ağlar
Yaralıyım yaralıyım

4
Resulü görebilseydim
Derdimi söyleseyidim
Gam çekmezdim ölseyidim
Yaralıyım yaralıyım

5
Rabbim nasip etse gitsem
Beytullah’ı tavaf etsem
Hacer-ül Esved’i öpsem
Yaralıyım yaralıyım

6
Kâbe’nin o siyah taşı
Akıttım gözümden yaşı
Bulunmaz Resul’ün eşi
Yaralıyım yaralıyım

7
Her an Resul’ü özlerim
Bu yüzden gülmez yüzlerim
Açık gider şu gözlerim
Yaralıyım yaralıyım

8
Bu arzumu Muhammed’e
Hacılar söyler Ahmet’e
Çağırsın şu fakiri de
Yaralıyım yaralıyım

Üçüncü örneğimiz Medine’ye varamadım dizesiyle başlıyor. (Örnek Nota: 5) İlahi olarak piyasaya sürülen bu ezginin müziği de Perişan bir divaneyim adlı Urfa türküsünden alınmış. (Örnek Nota: 6) Müziğe sekiz dörtlük dini içerikli sözler monte edilerek piyasaya sürülmüş. İnternet ortamında hem müzik olarak dinleyebilir, hem de görüntülü olarak seyredebilirsiniz. Özellikle görüntülü olan Medine’ye varamadım adlı beste hırsızlığı yapılarak üretilen, sonra da piyasaya sürülen “ilahi”yi iyi dinlemenizi öneririm. Müthiş bir duygu sömürüsü… Az uz değil. Örnek Nota: 5 ve Örnek Nota: 6’yı incelendiğinizde sizler de haklı olduğumuza inanacaksınız[10]. Bunda hiç şüphem yok…

Klip, çölde giden katar katar develerle açılıyor. Açılışla birlikte tek kaval ilahinin saz bölümünün müziğini üflüyor. Ben müziği alınan türküyü daha önceden biliyorum. Türkü hicaz makamında[11]… Fakat ne hikmetse kaval uşşak üflüyor. İlahiyi okuyan Ali Ercan dağ başında, yarı çıplak görüntüye geliyor. Üzerinde ehram var. Bir şeyler söylüyor. Klip görüntüsü Kâbe ile devam ediyor. Mahşeri bir kalabalık… Kâbe’yi tavaf ediyor. Sonra bir ev odası. 7–8 yaşlarında bir çocuk karyolada yatıyor. Çocuğun başı bağlı. Belli ki hasta… Hasta yatağının sol tarafında Ali Ercan. Çocuğun dedesi rolünde. Sağ tarafında türbanlı bir bayan. O da herhalde annesi… Ya da ninesi, bilemiyoruz. Biraz önce dağlarda yarı çıplak görüntüye gelen Ali Ercan hasta çocuğun başında kravatlı bekliyor. Belli ki ilahiyi kravatla okuyacak.

Hasta çocuk dile geliyor.

—Dedeciğim bir ilahi okusana. Haydi ne olur. Diye istekte bulunuyor. Dediğimiz oluyor. Dede Ali Ercan kravatıyla başlıyor: Medine’ye varamadım / Gül kokusu alamadım diye ilahiyi okumaya. Fonda hıçkırık sesleri… Biri iç çekerek ağlıyor. Hıçkırıklar eşliğinde birinci dörtlük bitiyor. Görüntüde hasta çocuk…

— Dede gördünüz mü başım ağrımıyor artık. Lütfen devam et diyerek dedenin ilahi okumaya devam etmesini istiyor. Dede isteği yerine getiriyor. Kâbe’nin örtüsü kara / Açtı yüreğime yara diyerek ikinci dörtlüğe giriyor. Dede ilahiyi okurken şan altında saz yok. İkinci dörtlüğün bitmesiyle birlikte ilahinin ara müziği başlıyor. Çeşitli cami görüntüleriyle sözlerin tamamı okunuyor. Çocuk iyileşecek diye bekliyoruz. Maalesef… İyileşmiyor. Başı bağlı yavru sağ elini havaya kaldırarak “Geliyorum efendimiz. Geliyorum” diyor ve gözlerini yumuyor. Sonuç: Yönetmen çocuğu öldürüyor. Evet, çocuk ölüyor. Hıçkırık sesleriyle klip sona eriyor. Süre 13 dakika 22 saniye. Düşünüyorum da… Aklım almıyor. Gönlüm kabul etmiyor. Nasıl bir mizansen? Nasıl bir duygu sömürüsü… Ancak bu kadar olur… Ahlarım oflara karışıyor. O yaştaki bir çocuğun bu mizanseni seyrettikten sonra neler düşüneceğini tahmin edemiyorum. Ancak hayret ediyorum. Gerçekten Hayret… Ozanın dizeleri aklıma geliyor: “Karınca da filin gücünü gördüm / Ondaki kuvvete kudrete hayret” . Sonra da “Ve ettiğim hayrete hayret” diyerek çaresizliğini ifade ediyor, dizelerini bitiriyordu. Ben de ettiğim hayrete hayret diyorum. Din din olalı böyle bir zulüm görmedi…

ÖRNEK NOTA: 6

  DERLEYEN
  
YÖRE  DERLEME TARİHİ
ŞANLIURFA 

PERİŞAN BİR DİVANEYİM

KAYNAK KİŞİNOTAYA ALAN
 

 

HALİL ATILGAN

 

Bu zulmün önüne nasıl geçilir. Kim geçer? Bilemiyorum. Altı yedi yaşındaki çocuğun duygusunun istismar edilmesine nasıl mâni olunur o nu da bilmiyorum. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı nerede? Kültür Bakanlığının bu konuyla ilgilenen birimleri ne yapar. Yayına girmeden önce bunları denetleyen bir merci yok mudur? Varsa yayınlanmasına nasıl izin verilir. RTÜK denilen kurum öküz altında buzağı ararken bu yayınlardan haberdar değil midir? Hoş… Olsa ki ne olacak. Olsa ki kimin nesine gerek. Din ticareti hat safhada. Kurum yetkilileri bu tür yayınları görünce belki de çok mutlu oluyorlar. Belki de yapanları, yönetenleri tebrik ediyorlar. Çünkü yetkililer böyle yayınların yapılmasını sağlamak için o görevdeler. Fakat biline ki… Bu duyarsızlık toplumda din tacirlerine karşı müthiş bir nefret duygusu oluşturuyor. Nereden biliyorum. Yaşadığım için biliyorum. Onun için de içim yanıyor. Bu yangın nasıl sönecek? Kim söndürecek? Bahtı kara maderini kim kurtaracak?

4.İLAHİ – BİR ÇİFT TURNA GÖRDÜM KÂBE YOLUNDA

Okuyan : Güçlü Soydemir – İLAHİ-DOGAN1968
Yapım : http://www.akormerkezi.com Genç Kurt – Arma / Albüm 2007 Eser Turna
Lisans  : Standart Youtube Lisansı
Katagori : Müzik
Adaptasyon : Bir çift turna gördüm durur dallarda
Kaynak : http://www.youtube.com/watch?v=QJcB7A2MbH4
Nota   : Halil Atılgan

1
Bir çift turna gördüm Kâbe yolunda
Seversen Mevlâ’yı kalma yollarda
Bizi bekleyen var Kâbe yolunda
Muhammed’e doğru uçun turnalar

2
Akar âşıkların gözünün yaşı
Ah etikçe eritir dağı ile taşı
Kudüs’ü şerifte Musalla Taşı
Peygambere selam sunun turnalar

Şimdiye kadar yaptığımız tespitlerde müziğini alıp dini sözler monte ederek piyasaya sürülen parçalarda küçük değişikliklerin yapıldığına şahit olmuştuk. Bir çift turna gördüm Kâbe yolunda dizesiyle başlayan sözüm ona ilahide daha farklı bir uygulama çıktı karşımıza. Bu “ilahi” de türkünün müziği alındığı gibi sözlerden de alıntılar yapılmış. “Bir çift turna gördüm durdur dallarda” dizesiyle başlayan ünlü türkümüz: Bir çift turna gördüm Kâbe yolunda oluvermiş. Türkünün müziği olduğu gibi alınarak sözlerde küçük değişiklikler yapıldıktan sonra da piyasaya sürülmüş. İşte sana yeni bir ilahi. Din sömürüsü yapan kanallarda istediğin kadar döndür. Telif hakkı talep eden yok. Bizim “Bir çift turna gördüm durur dallarda” türküsü ne zaman ilahi oldu diyen yok.

Keyfe keder müziğe internetteki turna görüntüleriyle bir de klip yapılmış. Turna görüntüleriyle başlayan klip cami görüntüleriyle, Kâbe görüntüleriyle devam

ediyor. Bir çift turna gördüm Nur Dağı’nda dizesiyle bir dörtlük şiir okunduktan sonra müzik başlıyor. Biz şimdi dediğimizi doğrulamak için Bir çift turna gördüm Kâbe yolunda[12] (Örnek Nota: 7) adlı ilahinin notası ile Bir çift turna gördüm durur dallarda (Örnek Nota: 8) türküsünün notasını yayımlayarak hem müzik[13], hem de söz hırsızlığının nasıl yapıldığını ortaya koyacağız. İnanmayanlar önce notaların mukayesesini yapsın, sonra da dipnotta gösterdiğimiz kaynaklardan hem türkünün, hem de adı geçen sözüm ona ilahinin müziklerini indirip dinlesin. Sonra da olamaz diye dizini dövsün diyor türkünün ve ilahinin 1. dörtlüklerini yazarak sözlerin nasıl çalındığını göstermek istiyorum. İşte sözler:

İlahinin 1. dörtlüğü                        Türkünün 1. dörtlüğü:

Bir çift turna gördüm Kâbe yolunda  Bir çift turna gördüm durur dallarda
Seversen Mevlâ’yı kalma yollarda      Seversen Mevlâ’yı kalma yollarda
Bizi bekleyen var Kâbe yolunda          Bizi bekleyen var bizim ellerde
Muhammed’e doğru uçun turnalar    Bizim ele doğru uçun turnalar

ÖRNEK NOTA: 8

 

 

 DERLEYEN
  NİDA TÜFEKÇİ
YÖRE  İNCELEME TARİHİ
YOZGAT 

BİR ÇİFT DURNA GÖRDÜM[14]

28. 06. 1984
KAYNAK KİŞİNOTAYA ALAN
İBRAHİM BAKIRNİDA TÜFEKÇİ

5.İLAHİ- MUHAMMED’İN SAĞ YANINDA YARENLER

Okuyan : Hidayet Can
Yapım  : Ney Prodüksiyon – Sürmeli
Montaj : Mehmet Yaşar
Adaptasyon  : İğne attım tarlaya
Kaynak : http://www.youtube.com/watch?v=TDvd-CtY3tw
Nota  : Halil Atılgan

1
Muhammed’in sağ yanında yarenler yarenler
El bağlayıp huzurunda duranlar duranlar
Onu bir an ravzasında görenler görenler

Bağlantı

Muhammed’in o gözleri sürmeli
Âşık olan rüyasında görmeli

2

Muhammed’in kaşları var yay gibi
Ağzından dökülen sözler bal gibi
İpek saçlarla cemali nur gibi

Bağlantı

Ebubekir sağ yanında oturur
Ömer Ali sancağını götürür
Hazreti Osman da Kuran’ı okur

Bağlantı

ÖRNEK NOTA: 9 – MUHAMMET’İN SAĞ YANINDA YARENLER

5.Olarak notasını yazdığımız ilahinin adı: Muhammet’in sağ yanın da yarenler adını taşıyor. Sözlerinden gayrı ilahiyi çağrıştıran hiçbir özelliği yok. İcraat çok iyi bir oyun havası niteliğinde. Zira müziğin aslında da o özellik var. Çünkü ilahinin müziği ünlü bir Gaziantep türküsünden alınmış. Türkü iğne attım tarlaya: Repertuvar No: 3823. Kaynak Kişi: Halil Beydilli. Derleyen Emin Turgay[15]. Notaya Alan: Altan Demirel. Muhammet’in sağ yanında yarenler dizesiyle başlayan sözüm ona ilahiye bir de klip monte edilmiş. İki semazenin dönmesiyle başlayan klip cami görüntüleriyle, Arap harfleri ve kutsal topraklarda çekilmiş karelerle devam ediyor. Sonra Allah’ın varlığını birliğini ifade eden görüntüler, su da yüzen ördek vb. Çalgılar ise ilahi ile hiç alakası yok. Kavaldan gayri ilahiyi çağrıştıran bir çalgıya da yer verilmemiş. Bateri ve gitar sesini rahatlıkla duyabilirsiniz. Sözleri olmadan müziğini 100 kişiye dinletmiş olsanız birinin ilahi diyeceğini düşünemezsiniz. Görüntüye gelen okuyucunun gezinerek el kol hareketleriyle sözüm ona ilahiyi icra etmesi ayrı bir âlem. Kısaca bir hilkat garibesi. Ama bunu bilen sadece bizleriz. Gönülden inançlı olan benim saf temiz Anadolu insanım ilahi özelliklerini bilmediği için piyasaya sürülen tüm dini içerikli sözler ihtiva eden parçaları ilahi olarak kabul ediyor. Ama maalesef değil. Nedir peki. İyi bir duygu sömürüsü… Biz bu duygu sömürüsünü kanıtlamak için sözüm ona ilahinin notasını (Örnek Nota: 9) hem de müziği alınan İğne attım tarlaya atlı türkünün notasını ( Örnek Nota: 10) yayımlıyoruz. İnanmayanlar önce notaları incelesin. Sonra da: http://www. youtu be.com/watch?v=TDvd-CtY3tw kaynağından ilahiyi, http://www.zapkolik.com / video/nazli-oksuz-gulcan-kaya-igne-attim-tarlaya-381429 kaynağından da Nazlı Öksüz ve Gülcan Kaya’nın birlikte okuduğu İğne attım tarlaya türküsünü (indirerek) dinlesinler. Sonra ne diyeceklerse, ne yapacaklarsa kendileri karar versin.

ÖRNEK NOTA: 11

  DERLEYEN
  EMİN TURGAY
YÖRE  DERLEME TARİHİ
GAZİANTEP 

İĞNE ATTIM TARLAYA

KAYNAK KİŞİNOTAYA ALAN
HALİL BEYDİLLİ

 

ALTAN DEMİREL

 

  • Dr. Halil ATILGAN

 

DİPNOTLAR

[1] Mustafa Nihat Özon, Osmanlıca Türkçe Sözlük. İnkılâp ve Aka Basımevi İstanbul 1979.

[2] Dr. Nazmi Özalp: Türk Musikisi Tarihi. TRT Müzik Dairesi Başkanlığı Yayın No: 33 Basılı yayınlar Müdürlüğü Yayın No: 200. Ankara 1986.

[3] Cumhûr: Topluluk cemaat. Türk Dini Musikisinde koro halinde okunacak kısımları işaret eden terim. Bazı dini eserlerde solo partileri tek, koro partileri cumhur olarak işaretlenir ve böyle okunur. Cumhur ilahileri Türk Dini Musikisinde tek sesli koro için yazılmış ilahilerdir.

[4] Dini – tasavvufi Türk Musikisinde bir form. Bir çeşit ilahidir. Yalnız Durak Evferi usulüyle ile ölçülürler. Bu hususiyetleriyle şair ilahilerden ayrılırlar. Mevlevilikten başka tarikatların hemen hepsinde Durak okunur. Bu tarikatların ayin ve zikirleri arasında fasıla verilen yerde icra edildiği için bu adı almıştır.

[5] Klasik Türk Musikisinde dokuz zamanlı altı darplı usulün adıdır. 9/8’lik mertebesine Evfer, 9/4 mertebesine ağır Evfer, 9/16 mertebesine de Yürük Evfer denir.

[6] http://tr.wikipedia.org/wiki/Tasavvuf_m%C3%BCzi%C4%9Fi

[7] http://www.inploid.com/t/tasavvuf-muziginde-kullanilan-enstrumanlar-nelerdir/27732 – http://rumimevlevi.com/tr/topluluklar/bay-bayan-tasavvuf-muzigi-topluluklari/1617-tasavvuf-muzigi-

[8] trtr.facebook.com/video/video.php? v=2016197933279

[9] Bestedeki sözlerin mukayesesi yapılmayacağı için diğer dörtlükleri yayımlanmamıştır.

[10]Kaynak: http://www.mynet.com/video/insanlar/ali-ercan-medineye-varamadim-ilahi-55009/. İnternet ortamında aynı ilahi ile ilgili birkaç klip var. Bizim bahsettiğimiz yukarıda kaynak olarak gösterilendir. Değerlendirmemiz de bu klip esas alınarak yapılmıştır.

[11] Türkü hicaz makamında.. Fakat kaval giriş müziğini uşşak çalıyor. Solist şan bölümünü hicaz okuyor. Hem de oldukça ağır bir tempoda. Ters bir uygulama. İlahinin şan bölümü hicaz, saz bölümü uşşak. Bu da icracıların musiki bilgisiyle doğru orantılı. Hâlbuki her iki bölümünde hicaz makamında icra edilmesi gerekir. Ama edilmiyor. Edilmese de görüntü ve müzik devam ediyor.

[12] İlahinin kaynağı: http://www.youtube.com/watch?v=QJcB7A2MbH4)

[13] Bir çift Turna gördüm türküsünün kaynağı: Huri Sapan: http:// www.mp3 indirdur. com/ 53742-mp3-huri-sapan-bir-cift-turna-gordum-indir.html

[14]Türkünün TRT Repertuvar Sıra No: 2541. Yöresi: Yozgat. Kaynak Kişi: İbrahim Bakır. Derleyen: Nida Tüfekçi.

[15] Emin Turgay derleme konusunda hiçbir istidadı olmayan Diyarbakırlı bir sanatçı. Plak döneminde okuduğu Karar verdim içmemeye, Sallana sallana neçe ser avi vb gibi plaklarla daha çok üne kavuştu. Sanırım İğne attım tarlaya türküsünü de plağa okudu. Sonra okuduğu plaklardan uygun olanlarını TRT’de de seslendirdi. TRT arşivine Emin Turgay’ın sesinden giren bu türkü zaman içinde Altan Demirel tarafından notaya alınarak repertuvara kazandırıldı diye düşünüyorum. Kesin değil kanaatimiz.

Dr. Halil ATILGAN

Dr. HALİL ATILGAN 1946 yılında Adana'nın Karaisalı ilçesinin İncirgediği köyünde doğdu. (İncirgediği 1993 yılında Mersin ilinin Tarsus ilçesine bağlandı.) İlkokulu köyünde bitirdikten sonra Düziçi İlköğretmen Okuluna girdi. 1964–1965 öğretim yılında Düziçi İlköğretmen Okulundan mezun oldu. Çeşitli illerde öğretmenlik, Halk Eğitimi Merkezi Müdür, Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1973–1975 yıllarında Çukurova Radyosunun açmış olduğu saz sanatçılığı sınavlarını kazandı. 1984 de Çukurova Üniversitesine Müzik Uzmanı olarak atandı. Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümünde Halk Müziği ve Bağlama Dersleri Öğretim Görevlisi, Kültür Sanat Merkezi Müdürlüğü yaptı. 1990 yılında Kültür Bakanlığı Şanlı Urfa Devlet Türk Halk Müziği Korosuna Kurucu Şef olarak atandı. 1993 yılında Ankara'ya alınan Dr. Atılgan koro şefliğinin yanında Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğünde (HAGEM) müzik danışmanlığı, repertuvar kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. Zaman içinde Anadolu Üniversitesi AÖF’nin İktisat Bölümünü bitirdi. Adana Valiliği adına yaptığı Geçmişten Günümüze Çukurova Türküleri kaset setinde yörenin özellikli türkülerini beş kasette toplayarak Türk kültür tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Değişik illerde çeşitli görevlerde bulunan Dr. Atılgan; İçel, Yozgat, Adana, Gaziantep, Kıbrıs, Hatay, Muğla, Niğde, Tarsus, Şanlıurfa, Osmaniye, Mersin illerinde folklor derlemeleri yaptı. Derlediği türküleri TRT, TV programlarında kitaplarında yayımladı. Folklorla ilgili araştırmalarını ise; Sivas Folkloru, Türk Folkloru, Anadolu Folkloru, Erciyes, Karaisalı, Güneyde Kültür, İçel Kültürü, Ozan, Türkiye İş Bankası Kültür Sanat, Tarla, Güney Su, Folklor Edebiyat, Ana Yurttan Ata Yurda Türk Dünyası, Ceyhan, Çağrı, Maki, Harran, Türksoy, Çukurova Lobisi, Size, Yörtürk, Turunç, Ardıç Kuşu, Türksözü, Folklar, Türk Yurdu, Düziçi, Işınsu, Türküg, Şehir, Alkış dergilerinde, Karaisalı, Sonsöz, Yeniçağ, Adana Ekspres gazetelerinde Aralık 2021 itibariyle 205 makalesi yayımladı. TRT Çukurova Radyosunda yapımı gerçekleşen Dilde Telde Çukurova, Dadaloğlu Karacaoğlan Yurdundan, Yöremiz Folklorundan programlarının yapılmasında çeşitli katkılar sağlayarak, folklor ve halk müziği konularında konuşmalar yaptı. Üniversitelerde müzikle ilgili konferanslar verdi. TRT, özel televizyon ve radyolara Dilde Telde Anadolu, Ezgi Kervanı, Sanatçı Politikacılar, Kültür Kürsüsü, Anadolu’nun Dili, Türkü Deryasında Bir Damla programlarını hazırlayıp sundu. Yaklaşık 300'e yakın Türk halk ezgisini derleyen, notaya alan Atılgan, bu ezgileri TRT, TV'nin çeşitli programlarında çaldı okudu. Çoğunluğunu Çukurova türkülerinin oluşturduğu yaklaşık 100'e yakın halk ezgisini de TRT repertuvarına kazandırdı. Şefliğini yaptığı halk müziği korolarıyla yurdun çeşitli bölgelerinde konserler veren Halil Atılgan millî ve milletler arası folklor, müzik, halk edebiyatı ve halk oyunları dalında kongre, bilgi şöleni ve seminerlere katılarak Aralık 2020 itibariyle 54 tebliğ sundu. Türk kültürüne hizmetlerinden ötürü 3 Ocak 2004 tarihinde Azerbaycan Vektör İlimler Merkezinden doktora aldı. MESAM- İLESAM-Türk Folklor Araştırmaları Kurumu üyesi olan Dr. Halil Atılgan şiirlerden ve türkülerden hareket ederek sahneye koyduğu Kurtuluş Savaşı Destanı, Türkülerin Dili, Türkülerde Ana, Sevelim Sevilelim, Urfa Kurtuluş Savaşı Destanı müzikal programlarıyla halk müziğine değişik bir sunum kazandırdı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünden 01 Ocak 2010 tarihinde Devlet Türk Halk Müziği Korosu Şefi olarak emekliye ayrıldı. Dr. Atılgan Türk kültürüne hizmetlerinden dolayı çeşitli kurum ve kuruluşlarca Aralık 2021 itibariyle 17 kez ödüle layık görüldü, geçmişten günümüze 35 kitabı yayımlandı. 2015 yılının Mayıs ayında Tarsus’un İndirgediği köyü – Kaşoba mezrasında Halil Atılgan Toroslar Kültür ve Sanat Evinin (Halil Atılgan Toroslar Yörük Müzesi) açılışını yaparak toplumun hizmetine sunan Atılgan, halen TRT Türkü’de Toprak Kokan Türküler ve Dilde Telde Anadolu programlarını hazırlayıp sunmaktadır. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Dr Halil Atılgan

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ