Quantcast
Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hasip ÖZTÜRK

Memleketim İçel

Eskiden Selinti (Gazipaşa) ve Karaisalı (Koştemir-Koçtemur) dahil , ilin adı İÇ-İL, İÇ-EL  imiş. Merkezi Ermenek’tir.   Sonra Alata Çayı’ndan Selinti nahiyesi sonuna kadar olan bölgeye  İçel adı verilmiş. Sultan II. Bayazit’ten beri böyle anılmıştır. Sadece merkezi Ermenek, Anamur ve Silifke olarak değişim görmüştür. Alata Çayı ile Koştemur* (dahil) bölge Tarsus Sancağı adıyla anılmıştır. Abdülaziz devrinde (1868) merkezi Silifke yapılmış ve  adı İçel olarak sürmüştür. 1924 yılında Silifke merkezli İçel ili oluşmuştur..

Bu esnada Selinti ayrılmış Gazipaşa adıyla Antalya’a bağlanmıştır. Koştemur ayrılarak Adana’ya Karaisalı adıyla ilçe olmuştur..

Mersin 1800 yıllarında bir köydür. *Texier, Mersin köyünün Tarsus’un Limanı olduğunu yazmıştır. 1864 *yılında gelişen Mersin artık bir nahiyedir. Kalınlı, Elvanlı ile birlikte Gökçeli’ye bağlanmıştır. Gökçeli ilçesi de Adana Vilayetine bağlı bir ilçedir.

1868 yılında Mersin bir  kazadır. Elvanlı. Kalınlı ve Gökçeli nahiyeleri ona bağlıdır. Adana Vilayeti’ne bağlı kazadır. 1888’de Adana-Mersin demiryolu inşaatı başlar. 1890 yılında işletmeye açılır. 1915 yılında Mersin Müstakil Mutasarrıflık, yani Mersin ili olur. Tarsus Mersin’e bağlanır. 1933 yılında İçel ili ile Mersin ili birleştirilerek; tümüne İçel denilir. Mersin, İçel’in merkez ilçesi’dir. Eskiden beri il merkezlerine merkez ilçe denir ve oraya kaymakam atanmazdı.

Büyükşehir Yasası ile İçel adı, Mersin olunca; Mersin adlı bir merkez ilçe kalmamıştır.

Büyükşehir Belediyesi sınırları il sınırları ile örtüşünce de köyler birer mahalle oldular.

Mersin’in merkez ilçesi bölünerek, dört ilçeye ayrılmış:Akdeniz, Yenişehir, Toroslar ve Mezitli ilçeleri oluşmuştur. Mersin artık bir Büyükşehir’dir. Büyük Şehir Belediye sınırları ile ilin sınırları örtüştürülmüştür.Tarsus, Çamlıyayla, Akdeniz, Yenişehir, Toroslar. Mezitli, Erdemli, Silifke, Gülnar, Mut, Aydıncık, Bozyazı ve Anamur Mersin İli’nin ve Büyük Şehirin  ilçeleridir

İçel Bölgesi, Hitit İmparatorluğu’nun sınırları içindeydi. İçel – İç İl’in çeşitli yerlerinde Hitit  eserleri vardır. İvriz-Aydınkent yukarısındaki *Hitit – Eti Sunağı ile  yakınlarındaki kadim şehir kalıntısı; Sarayhöyük; hani sokakları olmayan, toprak damlı, kapıları damlarında bulunan Eti şehiri burasıdır..

Anam, eve dönmeyen hayvanımız için, *kurt ağzı bağlardı: bir sındıyı* kapatır; iple ağzını bağlardı. İçinden dualar ederdi. Ertesi gün hayvan eve dönerse. Bunu kurtların ağzının bağlandı-ğına yorardı. İlginç olanı şu ki, bu görenek *Hititler’de de varmış..

Daha ilginci, ‘turpun büyüğü’ Anamın ısdarda dokuyup çehiziyle getirdiği namazlağadır.

Üstünde iki kişinin birlikte namaz kılabildiği boyutta bir seccadeden söz ediyorum.

Seccadeye biz Toros yamaçlarında namazlağa deriz. Isdarda çul-kilim gibi dokunan, iddialı yeşili, almesi, sarısı, gök rengi baskın yanışları olan bir Yörük Namazlağası’dır bu. Sıkı durun, namazlağa üzerindeki stilize desen: Eti Bereket Tanrıçası Hepeate (Hapa)’nın doğum sahnesi’dir.  Bu sahne bir Eti Mührü üstündeki kabartma imiş. Stilize edilip namazlağa üzerine gelip kondurulmuştur. Binlerce yıllık bir gelişme bu. Nasıl mı olmuş? Onu araştırmacılar arayıp bulacaklar! Bizim işimiz,  onu gün yüzüne taşımaktır! Masanın üstüne koyduk! 2000 yıllarında Yör-Türk Dergisi’nde uzunca yazdık, tepki alamadık.

Beni uyandıran Yörük Kilimleri Uzmanı, Mühendis İsmail Ateş olmuştu. Bir Web adresi yollamıştı. Yirmi yıldan daha önceydi. Yabancı bir site çıktı. Önce Alman sandım, sonra İsveç’li olduklarını tahmin ettim. “Orada tanıdık şeyler bulacaksın!” demişti.

Sitede önce anamın  namazlağasını gördüm! Tıpatıp aynısı idi. Rahmetli anamın bir kez daha elini öpesim geldi. Sonra desenin alındığı mührü gördüm. Eti Mührü üstündeki sahneden örnek alındığını görmem, tüylerimi diken diken etti! İnanılır gibi değildi. Yanışları, seçilen kök boyası renkleri aynen önümdeydi. Mührü incelediğimde, sanki bir tabak boyutunda idi. Tanrıça öreke, doğurma oturağı’ üstünde oturuyordu. İç ve dış elbisesi göğüse kadar sıvanmıştı. Bacaklar yanlara açılmıştı. Başında tanrıçalığının belliği şavklı tacı vardı. Ellerinde birer hayat ağacı tutuyordu. Görülenler, bizim namazlağanın deseni olmuştu. Hayat ağaçları üst üste dizili  toplara dönmüştü sadece..

Yazımı ve resimleri gören M.İlmiye Çığ rahmetli, yazı ve resimleri istedi; gönderdim. Araştıracağım dedi. Ömrü yetmedi. Başkent Tv’de Rahmetli Hayrettir Karaca ile Giderayak programında cumartesi günleri her hafta anlattığı ve gösterdiği yazı ve resimler onlardı..

Bir süre sonra Arkeolog Nurdoğan Güler’i görevlendirdiğini, yardımcı olmamı istedi. Nurdoğan Hanım hazıladıklarını *Bilim ve Ütopya Dergisi’nin iki sayısında iki makale ile yayınladı.Tanrıça betimlemesi doğrulandı. Biz Tanrıçayı Fırtına Tanrısı’nın eşi diye biliyorduk. Meğer Akdeniz ve doğusunda da Bereketin Tanrıçası ve kadınların koruyucusu imiş..

Tabak kadar olduğunu sandığım, bir Eti Mührü imiş, bir mühür ne boydadır bilemem. Altı çıplak, doğurma oturağında otutran Eti-Hitit Bereket Tanrıçası Hepate’nin namazlağa üzerine yerleşmesine akıl erdiremedim. Bu deseni kim stilize etti? Müslümanların beş vakit üzerinde namaza durduğu ve secdeye vardığı yere; nasıl oldu da, Bereket Tanrıçası’nın stilize resmi gelip oturdu? Beş vakit namazda secdeye varan mümin Yörükler; bu deseni, doğurma sahnesini, namazlağaya yanış olarak nasıl yerleştirdiler? Eti mührünü kim gördü, kim stilize etti? Yörüklere nasıl erişti? Ya da Etiler’den beri yaşayan bir kilim örneğini benimseyip aldılar mı? Bu akla daha yakın geliyor…

Bitti mi? Bitmedi. Bir de Hapa adı var. Kızlarımızın onurla taşıdığı bu ad, Eti Bereket Tanrıçası’nın adının kısaltılmışı, Türkçe söylenişidir. Ana ve baba soyumda, son yetmiş yıl  içinde yaşamış ve yaşayan dört hapa adı saydım. Bilmecenin bir yanı da budur. Kızlarımız, bir tanrıça adını taşıdıklarından habersizler.Yörükler hapa adını kızlarına verip dururlar!.

Anamın dokuduğu namazlağa 1930 yıllarının ortalarında  dokunmuş olmalı. Babama 1937’de gelin gelmiş. İsveçli araştırmacıların Mut’un dağlık yöresinden aldığı namazlağa1900 yıllarına tarihlenmiş. İki Yöre arasında, kuş uçumu. 250 km aşkın aralık vardır. Ayrıca bu namazlağaların tıpa tıp aynıları hemen her Yörük çadırında ve  evinde bulunurdu. Bu namazlağa standardı nasıl oluştu dersiniz? Sorular artınca sorunlar çözülmüş olmuyor. Biz gündeme taşıdık!

Bitmedi, bir de haba var! Bu bir kadın üst giysisi. Bir akçıl bezin üzerine pamuk yayarlar. Üstüne, dallı güllü, çiçekli bir basma örterler. Dikiş makinesiyle çaprazına, baklava dilimi geçer-ler. Alın size kalın bir kumaş. Kesip biçip bundan kadın ceketi ya da cepkeni (Haba) dikerler. Dilimizi dışarıdan giren, anorak dediklerinin Yörükçesi! Bu giysinin adı da haba’dır. Hani türküde “..haba da bir, kebe de bir sevene yar..” diyor ya, işte o habadan söz ettim. Yörük kadınlarının  mor cepkeni de bu haba olmalıdır..

Yine kel alaka mı dersiniz bilemem.  İçel bölgesi Eti toprağı içindeydi. Güneydeki en büyük Eti şehri Kastabala’dır. Osmaniye’de Karatepe Bölgesi’ndedir. Prof. Halet Çambel ömrünü buranın kazısı için harcadı. Yüz yaşında da oradaydı. Yörede yaşayan Karatepe Halkının öykü-lerini de derledi. Allah rahmet etsin. Onlar düne bakıyorlardı, biz bu güne bakıyoruz.

Tarihteki ilk antlaşma , Kadeş Antlaşması’dır. Bu civarda, MÖ, 295 te yapılmıştır. Şimdi orada Barak ilçesi var. Barak Ağzı Türküleri ile meşhurdur. Eski adını Kargamış diye anımsarım. Orası son Eti devletinin merkeziydi. Kazıları devam ediyor diye bilirim.

İlçenin öteki yarısı Suriye’de kalmıştır..

Elbette Eti’lerden bize kültür geçişleri olmuştur. Nasıl olduğunu araştırmacı bilim insanlarına ve meraklılara bırakıyorum. Olanı gündeme getirdik ve orada tutuyorum. Elbette ehil birinin ilgisini çekecektir.

Sağlıcakla kalın..

 

DİPNOTLAR

*İçel, şimdi Mersin ilidir.

*sındı: makas

*Kurtağzı bağlamak: fosil bir yörük uğresasıdır. Ağzı bağlanan kurtlar kayıp hayvanı yemezlermiş.

*Koştemur (Karaisalı) Kusun evlatlarından birinin adıdır. Şikari.

*Texzier, Charles, Küçük Asya,, Ankara, 2002

* İçel’in Kurtuluş Tarihi, Heyet

*Resim 1-Eti Sunum Kabartması- İvriz’de

Ereğli, İvriz’in (Aydınkent) yukarısında, bir su kaynağı üzerindeki,yalçının yüzünde, 4.20 x4.20 m. ölçülü bir  kabartmadır. Eti Kralı, Eti Baş Tanrısına başak ve üzüm salkımı sunmaktadır. (M.Ö: 738 yılına tarihlenmiş). Kabartma üzerindeki yazıda: Kral, ‘Prensliğimde asmaları diktim’ diye yazdırmış.

*Resim 2: Eti Mührü (Tanrıça’nın Doğum Sahnesi. İki katlı elbise yukarıya sıvanmıştır.  İki elinde birer hayat ağacı vardır.  Öreke, doğurma oturağı üstünde oturuyor ve doğuruyor…

Resim: 3-Anamın dokuduğu namazlağa (1930’lu yıllar) Bana yollanırken deterjanla yıkandığından, iddialı yeşillleri, pembeleri (almes) ve gök rengi solmuştur.  Artan çözgüler önde örülüdür.

4-Resim: Mut Yöresinden alınan, 1900 yıllarına tarihlenen Yörük Namazlağası.
Üstten sarkan sarı, pembe, almes zonguldaklar asılı olduğundan ötürü sarkmıştır.
Yıkanmadan önce anamın dokumasının renkleri de aynen bunun gibiydi.

 

 

 

  

Yazar Hakkında

YAZARLAR
TÜMÜ