Quantcast
1920 Fetvalar Düellosu – Anadolu Adım Adım İç Savaşa Sürüklenirken… – Belgesel Tarih

Tayfun ÇAVUŞOĞLU
Tayfun  ÇAVUŞOĞLU
1920 Fetvalar Düellosu – Anadolu Adım Adım İç Savaşa Sürüklenirken…
  • 19 Ocak 2024 Cuma
  • +
  • -
  • Tayfun ÇAVUŞOĞLU /

Loading

Son padişah Vahdettin ve İstanbul Hükümeti, Milli Mücadeleye karşı  sadece silahla mücadele etmedi. Milli mücadelenin önderleri ve taraftarlarının öldürülmesi için harekete geçilmesini de teşvik etti. Bunun için dini ve dini duyguları suiistimal etmekten, Şeyhülislamı ve fetva kurumunu kendisine alet etmekten, bir iç savaşı körüklemekten kaçınmadı. Bu fetvanın Anadolu’da büyük tesirleri oldu. Bu fetvanın yarattığı etkiyle Anadolu’da birçok yerde milli mücadeleye karşı iç isyanlar çıktı. Kuva-yı Milliyeciler saldırıya uğradı. Kuva-yı İnzibatiye rezaleti de bu fetvanın eseridir.

Ancak Anadolu’nun teslim olmaya hiç niyeti yoktu.

Madem padişah, Osmanlı hükümeti ve Dürrizade gibiler; Kuva-yı Milliyeci yurtseverlerin öldürülmelerini farz ve caiz ilan ediyorlardı, cevap da aynı yöntemle verilmeliydi.

Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi, bir karşı fetva hazırladı ve 150 müftünün imzasıyla yayınlanan bu fetva da yurdun dört bir köşesine duyuruldu. Ankara fetvasıyla, önce halife-padişah ile şeyhülislam Dürrizade’nin iddiaları çürütülüyor, ardından da düşmanla birlik olarak Kuva-yı Milliye’ye saldırmanın en büyük suç olacağı vurgulanıyordu. Ankara fetvasına göre, düşmana direnmek değil, direnmemek günahtı.

“Fetvalar savaşı” ya da “fetvalar düellosu” olarak tanımlanabilecek bu olayı ve iki fetvayı da peş peşe aktaracağım.

Her iki fetvayı ve gerekçelerini dinledikten sonra, çok sağlıklı bir değerlendirme yapabilirsiniz.

Abone olmayı ihmal etmeyiniz!

Fetva nedir? Kim, neden verir?

Fetva, İslam hukuku ile ilgili sorulan; zorlukla karşılaşılan bir olay hakkında; bir hadisenin dine uygun olup olmadığını, güçlükleri çözmek için, dini hukuk kurallarına göre çözümünü açıklayan, şeyhülislam veya müftü tarafından verilen belgedir.

Şeyhülislamlar, kendilerine sorulan dini, siyasi ve idari konularda, fıkha göre fetva verirlerdi.

Ancak fetvaların, günlük siyasi işlerle ilgili verildiğine de tanık oluyoruz.

Bu fetvalardan birisi de Padişah VI. Mehmed Vahdettin’in onayıyla Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının öldürülmesi için verdirilen fetvadır.

Samsun ve havalisindeki asayişsizliği önlemek; Türkçeye çevirirsek, Anadolu’da işgallere ve işgalcilerle birlik olan Rum çetelerine karşı oluşmaya başlayan mukavemeti ortadan kaldırma göreviyle ve çok geniş yetkilerle Samsun’a gönderilen Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, buradaki Türk mukavemetini ortadan kaldırarak işgalcilerin taleplerini yerine getirmek yerine, milli mücadeleyi örgütlemeye girişince, İngilizlerin baskısıyla İstanbul’a geri çağrıldı. Mustafa Kemal Paşa çalışmalarına devam ettiği gibi, İstanbul’a da dönmedi. Osmanlı Hükümeti türlü girişimlerine rağmen Mustafa Kemal’i dönmeye ikna edemedi.

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’daki en önemli askeri birliklerin komutanları olan Kazım Karabekir Paşa, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa ile Ege Bölgesinde asayişi temin etmekle görevlendirilen Rauf Beyle buluşarak, 21 Haziran 1919 da Amasya tamimini yayınladı. Bu bildiride, milletin bağımsızlığının ancak milletin azim ve iradesi ile sağlanacağı belirtilerek, ülke genelinde bir direniş, mücadele hareketinin işareti veriliyordu.

23 Temmuz 1919 da Kazım Karabekir Paşa öncülüğünde Erzurum da toplanan Doğu İlleri Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Kongresi, görevinden istifa eden ve ordu ile ilişkisi kalmayan Mustafa Kemal’i kongre başkanı olarak seçti.

4 Eylülde, Türkiye’nin her yanından gelen delegelerin katılımı ile Sivas Kongresi yapıldı ve ülke genelinde yeni bir idari ve siyasi yapılanma kurmak amacıyla bir Heyeti Temsiliye kuruldu.

27 Aralık 1919 tarihinde Mustafa Kemal Ankara’ya geldi.

Aralık ayında yapılan genel seçimler sonucunda son Osmanlı Mebusan Meclisi oluştu. Meclisi Mebusan, Mustafa Kemal’in hazırladığı “Misakı Milli Beyannamesini” kabul etti. Bu beyanname, Mondros Antlaşması’nın imzalandığı günkü sınırlar içinde tam bağımsızlık sağlanıncaya kadar mücadele devam etmeyi öngörüyordu. 16 Mart 1920 de işgal kuvvetleri, Mebusan Meclisini basarak, önde gelen milli mücadele yanlısı milletvekillerini tutukladılar. Mebusan Meclisi feshedildi.

Baskından kurtulan milletvekilleri gizlice Ankara’ya geldi ve 23 Nisan 1920 de Ankara da, Mustafa kemal önderliğinde Büyük Millet Meclisinin toplanması sağlandı. Osmanlı hükümeti, Anadolu da başlayan Milli hareket mensuplarının yakalanıp öldürülmeleri için son çare olarak “fetva müessesi”nin işletilmesine karar verdi.

Göreve yeni atanan Şeyhülislam  Dürrizade Abdullah Efendi, Milli Mücadele önderleri ve taraftarlarının öldürülmelerinin günah olmayıp, dinen caiz ve vazife olduğunu belirten fetvayı  imzaladı.

Padişah Vahdettin’in de gecikmeksizin onayladığı fetva, 11 Nisan 1920’de devletin resmi organı olan Takvim-i Vekaiye de yayınlandı.  Fetva, İngiliz ve Yunan uçakları ile halka dağıtıldı. Ayrıca İngiliz konsolosları, Yunan kuvvetleri, Rum ve Ermeni teşkilatları,  bu fetvanın dağıtımında görev aldılar. Milli mücadele karşıtı birçok gazetelerde yayınladı ve yerli ve gayrimüslim dernek, cemiyet ve kişiler tarafından elle halka dağıtıldı.

Padişah Fetvası: “Kuva-yı Milliyecilerin katli farzdır”

Önce Dürrizade fetvası olarak tarihe geçen bu fetvaya ve verilen hükmün gerekçelerine bir göz atacağız.

1) “Dünya düzeninin sebebi olan ve kıyamet gününe kadar Yüce Allah’ın daim eyleyeceği İslam Halifesi Hazretleri’nin veliliği altında bulunan İslam memleketlerinde bazı kötü kimseler anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine elebaşılar seçerek padişahın sadık uyruklarını hile ve yalanlarla aldatmakta, yoldan çıkarmaktadırlar. Padişahın yüksek buyrukları olmaksızın asker toplamaktadırlar. Görünüşte asker beslemek ve donatmak bahaneleriyle, gerçekte ise mal toplamak sevdasıyla, şeriata uymayan ve yüksek emirlere aykırı bir takım haksız ödemeler ve vergiler koymakta ve çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mal ve eşyalarını zorla almakta ve yağmalamaktadırlar. Böylece insanlara zulmetmekte, suçlamakta ve padişahın ülkesinin bazı köy ve şehirlerine saldırmak suretiyle tahrip ve yerle bir etmektedirler.

Padişahın sadık tebaasından nice suçsuz insanları öldürmekte ve kan döktürmektedirler. Padişah tarafından atanmış bazı dini, askeri ve sivil memurları istedikleri gibi memuriyetten çıkarmakta ve kendi yardakçılarını atamaktadırlar. Hilafet merkezi ile padişah ülkesi arasındaki ulaştırmayı ve haberleşmeyi kesmekte ve devletin emirlerinin yayılmasına engel olmaktadırlar.

Böylece, hükümet merkezini tek başına bırakmak, Halifenin yüceliğini zedelemek ve zayıflatmak suretiyle yüksek hilafet katına ihanet etmektedirler. Ayrıca padişaha itaatsizlik suretiyle devletin düzeni ve asayişini bozmak için düzme yayınlar ve yalan söylentiler yayarak halkı azdırmaya çalıştıkları da açık bir gerçektir. Bu işleri yapan yukarıda söylenmiş elebaşılar ve yardımcıları ile bunların peşine takılanların dağılmaları için çıkarılan yüksek emirlerden sonra bunlar, hala kötülüklerine inatla devam ettikleri takdirde işledikleri kötülüklerden memleketi temizlemek ve kulları fenalıklardan kurtarmak, dince yapılması gerekli olup, Allah’ın ‘Öldürünüz’ emri gereğince öldürülmeleri şeriata uygun ve farz mıdır? Beyan buyrula…
Cevap: Hakikati Allah bilir ki, olur. Dürrizade el-Seyid Abdullah

2) Böylece padişahın ülkesinde savaşma kabiliyeti bulunan Müslümanların adil halifemiz Sultan Mehmet Vahdettin Han hazretlerinin etrafında toplanarak savaşmak için yapacağı davet ve vereceği emre uymak suretiyle adı geçen asilerle çarpışmaları dince gerekir mi? Beyan buyrula…
Cevap: Hakikati Allah bilir ki, gerekir. Dürrizade el-Seyid Abdullah

3) Bu takdirde, Halife hazretleri tarafından sözü edilen asilerle savaşmak üzere görevlendirilen askerler, çarpışmazlar ve kaçarlarsa büyük kötülük yapmış ve suç işlemiş olacaklarından dünyada şiddetle cezayı, ahrette de çok acı azabı hak ederler mi? Beyan buyrula…
Cevap: Hakikati Allah bilir, ederler. Dürrizae el- Seyid Abdullah

4) Bu takdirde, Halife askerlerinden asileri öldürenler gazi, asilerin öldürdükleri şehit sayılır mı? Beyan buyrula…
Cevap: Hakikati Allah bilir ki sayılırlar. Dürrizade el-seyid Abdullah”

 

Ankara Fetvası: “Düşmana direnmek değil, direnmemek günahtır”

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları ile taraftarlarının öldürülmelerini caiz ve farz kılan; kuva-yı milliyecilerle çarpışmanın dini bir görev olduğunu, dolayısıyla savaşmaktan kaçınanların bu dünyada şiddetle cezayı, ahrette de azabı hak edeceklerini; Kuva-yı Milliyeci öldürenlerin gazi, savaşırken ölenlerin de şehit sayılacağını bildiren bu uğursuz fetvaya karşı;
Milli Mücadele’ye destek veren Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi ve 153 müftünün imzasıyla yayınlanan Ankara fetvasının metni de şu şekildedir:

“1- Dünyanın nizamının sebebi olan İslam Halifesi Hazretlerinin halifelik makamı ve saltanat yeri olan İstanbul, müminlerin Emirinin (Padişahın) varlığının sebebine aykırı olarak, İslamların düşmanı olan düşman devletler tarafından fiilen işgal edilerek, İslam askerleri silahlarından uzaklaştırılıp, bazıları haksız olarak şehit edilmiş, Halifelik merkezini koruyan bütün istihkamlar, kaleler, savaş aletleri zapt edilmiş ve resmi işleri yürüten ve İslam ordusunu donatmakla görevli Bab-ı Aliye (Başbakanlık) ve Harbiye Nezaretine el konulmuştur. Bu suretle halife, milletin gerçek menfaatleri uğrunda tedbir almaktan men edilmiştir. Örfi idare edilip harp divanları kurulmuş, İngiliz kanunları uygulanarak kararlar verilmek suretiyle halifenin yargı hakkına müdahale edilmiştir. Yine halifenin rızası olmadığı halde, Osmanlı toprakları olan İzmir, Adana, Maraş, Antep ve Urfa taraflarına düşmanlar tarafından tecavüz edilerek oradakileri, Müslüman olamayan uyruklarla el ele vererek İslamları toptan yok etmeye, mallarını yağmalamaya ve kadınlarına tecavüze, Müslüman halkın bütün kutsal inançlarına hakarete kalkışmışlardır. Anlatılan şekilde hakarete ve esirliğe uğrayan halifelerini kurtarmak için, ellerinden geleni yapmaları bütün Müslümanlara farz olur mu?
Cevap: Hakikati Allah en iyi bilir ki, olur.

2- Bu suretle, Halifeliğin meşru hakkını elinden alanlardan kurtarmak ve fiilen saldırıya uğrayan vatan topraklarını düşmandan temizlemek için uğraşan ve çalışan İslam halkı şeriatça Allah yolundan ayrılmış olurlar mı?
Cevap: Hakikati Allah en iyi bilir ki, olmazlar.

3– Halifeliğin gasbedilen haklarını geri almak için düşmanlara karşı açılan mücadelede ölenler ‘Şehit’ kalanlar ‘Gazi’ olurlar mı?
Cevap: Hakikati Allah en iyi bilir ki, olurlar.

4- Bu suretle din uğrunda savaşan ve görevini yapan halka karşı düşman tarafını iltizam ederek İslam arasında silah kullananlar ve adam öldürenler şeriat bakımından en büyük günahı işlemiş ve fesatçılık işlemiş olurlar mı?
Cevap: Hakikati Allah en iyi bilir ki, olurlar.

5- Bu suretle aslında istemediği halde düşman devletlerinin zoru ve kandırması ile olaylara ve gerçeğe uymayarak çıkarılan fetvalar Müslümanlar için şeriatça dinlenir mi ve ona uyulur mu?
Cevap: Hakikati Allah en iyi bilir ki, uyulmaz.
Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi

Özetlersek, karşı fetvada da;
“Hakarete ve esarete uğrayan halifeyi kurtarmak için harekete geçmek farzdır. Bu durumda mücadeleye girişenler, Allah yolundan ayrılmış sayılmazlar. Bu şekilde görevini yapanlara karşı silah kullananlar ve adam öldürenler en büyük günahı işlemiş olurlar. Müslümanlar, düşman devletlerin zorlamasıyla çıkarılan fetvaya uymak zorunda değillerdir” deniliyordu.

Bu fetva, 16 Nisan 1920 de Heyet-i Temsiliye Heyetince Anadolu’ya gönderilerek bütün müftülüklere tebliğ edildi. Padişah fetvasının esaret altında hazırlandığı, geçersiz olduğu herkese anlatıldı. İnsanların milli mücadele saflarına katılmaları istenildi. 19-22 Nisan 1920 de ise Ankara fetvası, milli mücadele yanlısı Öğüt, İrade-i Milliye ve Açıksöz gibi gazetelerde yayınlandı.

Mehmet Rıfat Efendi 25 Kasım 1908 de Ankara Müftüsü olmuştu. Millî mücadele başladığında, 11 yıldır bu görevi yürütüyordu. Ankara fetvasının yayınlanmasının üzerinden sadece bir hafta geçti ki, 24 Nisan 1920 tarihinde padişah imzası ile müftülük görevinden alındı. Kuva-yı Milliye adı altında çıkarılan fitne ve fesadın hazırlayıcısı ve teşvikçisi olduğu iddiasıyla Divan-ı Harbe sevk edildi ve hakkında idam kararı verildi.

Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurucularından olan Müftü Mehmet Rıfat Efendi, 27 Aralık 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişinde, karşılayan heyetin başında idi. 700 kişilik piyade, 3000 kişilik atlı Seymen Heyeti karşılamış, organizasyonu Mehmet Rıfat Efendi yapmıştı.

Heyeti Temsiliye çok ciddi maddi zorluklar içerisinde olduğu için, Rıfat Börekçi Hoca, 1.000 lira cenaze parasını ve Ankara halkından topladığı 46.500 lirayı milli mücadele hizmetine verdi.

“Vatansız hürriyet, hürriyetsiz din olmaz” diyen, işgal düşman güçlerine karşı hep ön saflarda yer alan Mehmet Rıfat Börekçi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Başkanıdır.

Osmanlı hükümeti ve padişah Vahdettin’in milli mücadeleyi ve milli mücadele önderlerini fetvalar yoluyla boğmaya çalışması, Anadolu’da çok sert tepkileri de beraberinde getirecekti. Gün geldiğinde dosyalar tek tek masaya konacak, taraftarlarında bile İstanbul’u savunabilecek takât kalmayacaktır.

  • Tayfun ÇAVUŞOĞLU

 

KAYNAKLAR

  • Necdet Bayraktaroğlu, “Milli Mücadelede Yayınlanan Padişah Fetvası ve Ona Karşı Verilen Anadolu Fetvası”
    http://tid.web.tr/kurumlar/tid.web.tr/isd/197/necdetbayraktaroglu.pdf
  • Sabahattin Selek- Anadolu İhtilali – İst. 1963 – S.65,66-S.67,68
  • Ali Sarıkoyuncu- Milli Mücadelede Din Adamları- Diyanet İşleri Yay.-Ank.1999 – S.30-S.38,39
  • Ali Sarıkoyuncu-Atatürk Din ve Din Adamları-Türkiye Diyanet Y. Ank.2002-S.178-179-S.180-181
  • Ergün Aybars- Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-I,Ege Ü. Ed. Fak. Yay.-İzmir.1984 – S.369,370
  • Cemal Kutay- Kurtuluşun ve Cumhuriyetin Manevi Mimarları-Diyanet İşl. Yay.
  • Yuluğ Tekin Kurat- Osmanlı İmparatorluğunun Paylaşılması- Kalite Matbaası-Ank.1976

Tayfun ÇAVUŞOĞLU

Gazeteci / Yazar - Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Bölümü (1985) mezunu. 1983'ten itibaren yerel gazetelerde muhabir, istihbarat şefi, haber müdürü, yazı işleri müdürü ve genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı. Bursa Ansiklopedisi'ne (Yılmaz Akkılıç, 2002, Burdef Yayınları) madde yazarlığı yaptı. E-Kitap Yayıncılık tarafından (Şubat 2018) epub formatında yayınlanan “Nutuk“ için editör olarak Atatürk ve Kurtuluş Savaşı kronolojisini hazırladı. Mümin Ceyhan'ın yazdığı “Kanla Yazılan Dostluk“ romanının (Mümin Ceyhan Bursa Kültür Kaynakları Araştırma Kütüphanesi yayını, Mart 2023) editörlüğünü yaptı. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa Şubesi'nde başkanlık (1997-2001) görevini yürüttü. Aynı zamanda web sitemiz Belgeseltarih.com'un kurucu ortağı ve yazarıdır. Yayınlanmış Kitapları: 1)“Çanakkale 1915 – İftiralar, Yalanlar, Polemikler“, 2014, Kastaş Yayınevi-İstanbul 2)"1915 - Çanakkale Savaşında Trakya", 2018, Haber Ajansı Yayınları-İstanbul E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
  • YENİ
Rusya’nın Kafkasya Siyaseti

Rusya’nın Kafkasya Siyaseti

Ekrem Hayri PEKER, 25 Nisan 2024
Devlet Ana ve Ahilik Geleneği

Devlet Ana ve Ahilik Geleneği

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 25 Nisan 2024
‘Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’

‘Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 22 Nisan 2024
Her 10 Yunan Askerinden 6’sı…

Her 10 Yunan Askerinden 6’sı…

Haber Merkezi, 19 Nisan 2024
Tarihi Göztepe-Konak Tramvay Hattı

Tarihi Göztepe-Konak Tramvay Hattı

Hüseyin Yörükoğlu, 11 Nisan 2024
Bursa’nın Lezzet Durakları ve Değişim

Bursa’nın Lezzet Durakları ve Değişim

Ekrem Hayri PEKER, 2 Nisan 2024
YOLUN SONU! Çerkez Ethem ve Kardeşleri

YOLUN SONU! Çerkez Ethem ve Kardeşleri

Haber Merkezi, 29 Mart 2024