Quantcast
Misi Etnografya Evi – Belgesel Tarih

Ekrem Hayri PEKER
Ekrem Hayri  PEKER
Misi Etnografya Evi
  • 23 Mayıs 2018 Çarşamba
  • +
  • -
  • Ekrem Hayri PEKER /

Loading

Bursa’nın şirin ve tarihi köyü Misi, şimdiki adıyla Gümüştepe köyünde köyün tarihi geçmişine yakışır bir müze ev yıllardır ziyaretçilere açık.

Bu köyde altı yıldır bir müze var, Misiköy Etnografya Evi. Size bu müzenin öyküsünü anlatacağım. Gelelim bu müzeyi açan Şinasi Çelikkol’a, Şinasi Bey, 1947 doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Bursa’da tamamladıktan sonra İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdi. Babası ile birlikte ticaret hayatına atıldı. Babasının etkisiyle Bursa ve çevresine ait özgün etnografya örnekleri toplamaya başladı. Bursa ve civarı Türkmen, Yörük kıyafetleri, dokuma aletleri ve el işleri koleksiyonunu 9 yıl süreyle Rumeli kıyafetlerini 3 yıl süre ile Bursa Karagöz Sanat Evi’nde sergiledi. Bursa’nın temel folklor değerlerinden biri olan Karagöz üzerinde yoğunlaştı. 04.10.1994 tarihinde Karagöz ve kukla ustalarından Hadi Poyrazoğlu’nun elinden ahi geleneklerine uygun olarak peştamal kuşandı. Günümüzde müze lisansı alınan Karagöz Sanat Evi’nin Bursa’ya kazandırılmasında, önemli rol oynadı. Kapalıçarşı’da yürüttüğü ticari faaliyeti yanı sıra Karagöz sanatının yaygınlaştırılması için yoğun faaliyet gösteren Şinasi çelikkol UNIMA (Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği) Bursa Şubesinin başkanlığını da yürütmektedir.

Aile bireyleri ile birlikte kurduğu Bursa Karagöz Tiyatrosu Topluluğu gerek yurt içi gerekse yurt dışında gösteriler yapmaktadır. Aysel Çelikkol ile evlidir ve Aysun isimli bir kızı, Uğur isimli bir oğlu vardır.

Karagözle tanışma

“1963-64 yıllarında turistler ilgilendiği için İstanbullu bir gençten Karagöz figürleri satın almaya başladık. Bu nedenle Karagözle ilgim ticaretle de ilgili. Dükkânımızın adı, Rafet Çelikkol, Hediyelik ve Turistik Eşya ve Dağ Giyimleri’ydi. 1965 yılında Ticaret ve Sanayi Odası, artık turistlerde geliyor, ‘size bir unvan verelim, ticaret odasına kaydedelim’ dediler. Biz de o zaman, “Karagöz” unvanını aldık.

1983 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Geleneksel Türk Tiyatrosu Festivali düzenlendi. Festival İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da aynı anda dört yerde birden başladı. Sanatçılar Bursa’ya geldiler, Bu festivalden önce Hayali Torun Çelebi tanımıştım. Hayali Küçük Ali’nin torunuydu.

1983’deki Festival kapsamında Metin And, Metin Özlen, Hayali Torun Çelebi, Nevzat Açıkgöz, Orhan Kurt, Tacettin Diker, Bursa’ya geldiler. 1988’de Ağustos ayında Kent Otel’de perde kurduk. Festival fikri, 1989’da Hayali Torun Çelebi’den çıktı. Kent Otel’de 1993’te 16-20 Kasım tarihleri arasında ‘I.Milletlerarası Bursa Karagöz-Kukla ve Gölge Oyunları Festivali’ düzenlendik. Ayrıca Festival kapsamında bir de sempozyum düzenlendi. Sempozyum 19 Kasım 1993 günü Kent Otel’de yapıldı. Karagöz Evi

1994 senesinin Şubat ve Mart aylarında ilk “Karagöz Çıraklık Semineri”ni düzenledik. İkinci Karagöz oynatım semineri 1995 yılının Kasım ve Aralık ayında yine Kent Otel’de oldu. Üçüncü Karagöz oynatım semineri ise 1997 yılının yine kasım-aralık aylarında, o zaman yeni açılmış olan Bursa Karagöz Sanat Evi’nde yapıldı. Kültür Bakanlığı ve UNIMA Bursa Şubesinin işbirliği ile beş hafta sürdü. 2000 yılı mart ve nisan aylarında yine beş hafta süreyle Karagöz Eğitim Semineri adı altında düzenlendi.

Kurduğumuz Karagöz Sanat Evi’nde hem eğitim, hem gösterim yapılıyordu. Orası ayrıca müze özelliği gösteriyordu. Burasının yapımına Sayın Erdem Saker başladı. Erdem Bey, bizden inşaatla ilgilenmemizi istedi. Elimizdeki fotoğrafları verdik. Alt salon gösteri salonu oldu. Karagöz Sanat Evi 14 Haziran 1997 günü açıldı.

Belediye terk etmemizi isteyene kadar (15 Kasım 2006) dokuz yıl 2 ay, orada hizmet verdik. Üst katta, Keles yöresi kıyafetleri koleksiyonundan devamlı sergi açtık. İkisinin bir arada olmasının turistler üzerinde çok büyük etkisi oluyor. O kıyafetler, tekstilcilere bir de halk kültürleri araştırmacılarına ilginç geliyor. Sonra bir de Rumeli kıyafetleri sergisi açtık. Sonra Erdoğan Bilenser, 12 Nisan 2000 tarihinde Karagöz sanat Evi’ne geldi ve çalışmalarımızdan dolayı teşekkür etti. ‘Bu binayı Bursa’ya kazandıran Erdem Saker’e de teşekkür ederim’ dedi.”

Çelikkol, Seksenli yılların sonu ve doksanlı yılların başında Aynalı Çarşı’da turistlere Karagöz oynatır. Ayrıca turistler tur düzenler.  Turistleri Güneybudaklar köyüne götürür. Güneybudaklar’da turistlere folklor gösterisi yapılır ve köyde kurduğu çeyiz odasını gezdirilir. Folklor ekibini ise Bursa’dan getirilir.

Turistler önce Misi köyüne götürülür. O zamanlar ahşap konaklar, binalar daha fazlaydı.  Çelikkol, “Güneybudak köyünün rakımı 950 metredir. 2 Haziran günü kar yağdı, şaşırdık. Bir saat sonra kesildi. Folklorcularımız Türkmen oyunlarını oynarken köyde yaşayan birkaç kişi de oyuna katıldı. Harmanyeri yanında Eşref’in evi vardı, o evde mola verirdik. Gelmeden önce haber verirdik.

Misi’de doksanlı yılların başında dört şarap deposu ve bir şaraphane vardı. Köyün girişinde köprüye yakın bir şarapçı vardı. Sahibi Bardakça lakaplı Ömer Gümüştü. Turistleri oraya götürürdüm. Bazıları şarap içerdi. Kimisi satın alırdı. Ömer Bey fıçıdan kola şişelerine şarap doldurup hediye ederdi.

Turistler gelmez oldu, antikacılıktan farklı, kalıcı bir şey yapmak istedim. Nilüfer Belediyesi bir müze açmak istiyordu. Kent Konseyi’nde görevli Mehmet Kartal çok uğraştı ama bir neticeye ulaşmadı. Misi köyünü biliyordum. Burada bir müze ev açmak istedim. Köyü dolaşırken boş bir ev gördüm, kiralık mı? Diye sordum. Sahibi Ali Keser’di, kendisiyle görüşüp burayı kendisinden kiraladım. Birkaç ay gece gündüz çalışarak müze haline getirdim.

Tuttuğumuz eve Bursa yöresinde yaşayan Türkmen ve Yörüklerin giydiği kıyafetleri, kullandığı eşyaları, el işlemelerini, tepelikleri, kemerleri ve kullandıkları oyuncakları yerleştirdik. Ayrıca, karagöz ve Hacivat oyununa ait suretler, kuklalar yerleştirerek 2011 Nisan ayında açtım.

2011-2012 yılında etnografya evine çok sayıda Alman turist geldi. Ayrıca İsviçre ve Avustralya’dan çeşitli turistler geldi. Nilüfer’e gelen Yunanlılar da ziyaretimize geldiler. Gelenler müzemizi geziyordu ve sonra kendilerine Karagöz oynatıyorduk. Folklor araştırmacıları müzemize gelip, kıyafetler hakkında bilgi alıyorlardı.

Her ramazanda burada gündüz ve gece olmak üzere karagöz programı yapıyoruz. Burada da en büyük yardımcılarım eşim Aysel, oğlum Uğur ve kızım Aysun.”

Köye köprüden girdiğinizde sağda Nilüfer Belediyesi’nin yeni açtığı fotoğraf müzesini görürsünüz. Caminin ve muhtarlık binasının arsındaki yoldan yukarı çıktığınızda sağda kartal yuvası misali vadiye bakan tarihi evler yer alır.

Etnoğrafya Evi, tepelere çıkan sokağın başında yer alıyor. Önüne oturup, Misi vadisini, yeşilin binbir tonunu seyredebilirsiniz. Hele bir de çoşkun akan dereden gelen su sesi size eşlik ederse tadına doyulmaz.

Etnoğrafya Evi, yaklaşık yüzeli yıllık bir yapı. Tabi tamirat görmüş, ufak tefek tadilatlar yapılmış. Evin arkasında bahçe ve ahır yıkılmış. Ahır depoya çevrilmiş, bahçenin bir bölümü eve katılmış, mutfak yapılmış.

Eve girdiğinizde ayakkabınızı çıkarıyorsunuz veya galoş geçiriyorsunuz. Evin alt katının sağında misafir karşımla ve hediyelik eşya bölümü yer alıyor. Onun yanındaki boşluktaysa eski dönemde kullanılan çeşitli boyda teraziler, bakır kap ve tabaklar, çeşitli boylarda yayıklar bulunuyor. Hemen yanında eskinin vazgeçilmez giysisi olan yünlü kıyafetleri dokumada kullanılan ipliklerin eğrildiği iğler, kermenler, çıkrıklar ve eski makaslar yer alıyor.

Girişte solda,  çerçeveler içinde yazmalar, örtüler, çoraplar, takkeler, yelek ve takılar yer alıyor. Yerde eski zamanın kilimleri serili. Solda geniş bir oda yer alıyor. Kırlentli yastıklar kenarlara da dizilmiş. Eski bir oturma odası can andırılmış. Odada, yağlıklar, çemberler çerçeveler içinde duvarlara asılmış. Duvarda eski ocakların önüne asılan ve üzerinde küçük eşyalar koymaya yarayan boşlukları olan bir ocak süsü asılıydı. Birkaç Yörük gelini burada sizi karşılayacak.

Soldaki geniş odadan çıktığınızda duvara asılı çeşitli boylardaki kuklaları görürsünüz. Bunlar yurtdışından gelen kuklacıların hediyeleri. En gösterişlileri Özbekistan’dan gelenler.   Kuklaların yanında ise Karagöz ve Hacivat oyununun kahramanlarının suretleri yer alıyor. Karagöz, Hacivat, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, Zenne, Laz, Tiryaki, Çelebi,  Kambur, Arap, Arnavut, Ermeni, Rum, Yahudi, Kanlı Nigar, Kekeme, Cambaz, Hokkabaz…

Eve sonradan eklenen mutfak kısmının önüne bir perde gerilmiş. Perdenin önünde Güneydoğu yöresinde mısra kahvesi dağıtımında kullanılan büyük bir güğüm duruyordu. Kenarlarda ise seyirciler için hasır tabureler bulunuyor. Bu bölümde turist gruplarına ve ramazan gecelerinde Karagöz oyunları sergileniyor.

Yağlıklar, çemberler, giysiler ve eşyalar çoğunlukla dağ yöresi, İnegöl, Balıkesir ve Kütahya taraflarından toplanmış.

Duvarlarda, hemailler, gerdanlıklar, gıdıklık, damat tütün kesesi, tepelikler, takkeler, bele sarılan şallar sergileniyordu. Evde hamur tahtası, ekmeklik hamurların konduğu tahta binit, tahta sofraların dışında, tahta,  alüminyum ve bakır kaşıkları görebilirsiniz.

İnegöl’de yaşadığım yıllarda bilmiyordum ama İnegöl’de yapılan çeyiz sandıkları çok meşhurmuş. Yeşil zemin üzerinde çiçek desenleri olan sandıktan başka birkaç sandık daha vardı.

Merdivenlerinden yukarı çıktığınızda sizi üzerinde Keles, Dursunbey, Kepsut, Orhaneli yöresi giysileri giymiş Yörük kızları karşılayacak. Bu katta sizi bir hazine karşılayacaktır. Üzerinde Mustafa Kemal ‘in resmi işlenmiş ve üzerinde Arapça yazılar olan bir seccade bulunuyor. 1925 veya 1927 yıllarında dokunmuş.

Etnografya Evi’ne yurtdışından çok sayıda araştırmacı gelmiş. Antalya’da yaşayan ve Türk giysileri üzerine araştırma yapan Japon asıllı kadın araştırmacı İkumi, Tokat, Amasya, Kütahya dolaylarını arkadaşlarıyla gezmiş, buradan Bulgaristan’daki Filibe’ye geçmişler. İkumi’nin ifadesine göre buradaki çorap zenginliğini başka yerde görmediği i ifade etmiş.fayd

Ülkemizdeki. Değişim o kadar hızlı oldu ki, benim gibi yaşı artı altmış olanlar Bu kıyafetlerin giyildiği zamanları hatırlıyorlar.

Ailelerin çocuklarıyla gelip evi gezmelerinin faydalı olacağına inanıyorum. Geçmiş dönemde kullanılan eşyaları, süsleri görmek bu güne daha farklı yorumlamalarını sağlar. Günümüzde idealist insanlar sanat dallarına emek veren, toplayıp sergileyen kişilerin sayısı son derece az. Yerel yetkililerin bu ve benzeri oluşumlara destek vermelerini ve Misi Etnoğrafya Evi’nin gelecek kuşaklara taşınmasını dilerim.

Ekrem Hayri PEKER

Kimya mühendisi, araştırmacı, yazar. Bursa Mustafakemalpaşa’da (1954) doğdu. Anadolu Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu. TUBİTAK veri tabanına kayıtlı “Teknoloji tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel İş Geliştirme” mentörü, C Grubu iş Güvenliği uzmanı olarak Nano kimyasalların tekstil materyallerine uygulamalar konusunda üniversitelerde konferanslar verdi. Yayınlanmış kitaplarından bazıları: "Kuşçubaşı Hacı Sami Bey", "Özbek Mektupları", "Yeşim Taşı - Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler", "Kafkasya'dan Anadolu'ya - Zekeriya Efendi". Belgeseltarih.com kurucu ortağı ve yazarıdır. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ