Quantcast
TOY – Özbek Düğünü – Belgesel Tarih

Ekrem Hayri PEKER
Ekrem Hayri  PEKER
TOY – Özbek Düğünü
  • 24 Temmuz 2018 Salı
  • +
  • -
  • Ekrem Hayri PEKER /

Loading

Yardımcım Dilafruz, 23 Ağustos’ta uzatmalı nişanlısıyla evlendi. Yardımcım buradaki ölçülere göre evlenme yaşını epey geçirmişti. 26 yaşına gelmişti. Özbekistan’da Özbekler arasında evlenme yaşı kadınlarda 18-19. Genelde üniversite tahsili yapmayan kadınlar bu yaşta evleniyorlar; Hemen bir çocuk dünyaya getiriyorlar. Boşanan kadınlar genelde bir veya iki çocuklu oluyor. Özbekistan’ın Dünyanın en genç nüfusuna sahip ülkelerden biri olmasının sebebi belki de bu erken evlenmeler. Aileler genelde beş-altı çocuklu.

Yardımcım bir yıl önce bu zamanlarda evlenecekken büyüklerinden birinin rahatsızlanması nedeniyle düğünü ertelenmişti. Temmuzdan başlayarak düğün öncesi alışık olduğunun aileler arası geçimsizlikler yaşanmaya başladı. Bende bu konularda tecrübeli bir büyük olarak sakinleştiricilik görevini yapmaya devam ettim. Elbiseler düğüne zor – zor yetişti. Çeyiz Taşkent’e yaklaşık 3 saat uzaklığa, Cizah kentine 20 kilometre mesafedeki Galla – Aral kasabasına gitti. Galla adı bizde galle/gale olarak var. Eskiden tahıl ürünlerinin satıldığı yerlerde “Gale pazarı” denirdi. Aral’da sulu bataklık arazi demekmiş. Bizim orası sulak olduğu için iyi buğday yetişir deyince şaşırmıştım. Ekilen buğday en az iki kez sulanırmış. Ülkemizde buğday tarımı genelde kurak, az yağış alan yerlerde yapılır ve Allah’a emanet edilir. Allah ne kadar yağmur verirse o kadar ürün.

Beklenen gün nihayet geldi. 22 Ağustos da kızımız evlendi. Kasabadaki eğlenceye gittik. Bahçeye masalar kurulmuş, yemekler, tatlılar, içecekler, içkiler masalara konulmuştu. Davetliler gelip. Bir müddet yiyip içtikten sonra müzik başladı. Hoparlörü yüksek volumlü bir müzik seti kiralanmış. Set sahibi aynı zamanda diskjokeylik yapıyordu. Bazen hızlı disko parçaları, bazen normal müzikler. Oynadıkları oyunlar Azeri/Harezm oyunlarına benziyordu. Bizdeki nişan eğlencesinin benzeri bir kutlamaydı. Gelin hanım bu gece için diktirdiği sekiz-dokuz elbiseyi giyerek dolaştı. Bu Özbek gelinlerinin âdetiymiş. Epeyce masrafı bir adet olmalı. Gecenin en ilginç anlarından birisi yaklaşık 70 yaşındaki kız babasının davetlileri ABD ye karsı dikkatli olmaya çağıran bir konuşma yapmasıydı. “Bush’un İslam faşistleri” deyişini eleştirdi Orta doğuya emperyalist saldırıları protesto etti. Beni için gecenin asıl sürprizi konuşmasının sonunda ünlü şairimiz Nazım Hikmet’ten bir şiir okumasıydı. Resmen koptum. Konuşmasından sonra yanına gidip kutladım. Sonra biraz sohbet ettik. Bir kaç ay önce kısaca görüşmüştüm. O zaman rahatsızdı, şimdi daha iyiydi. “Nazım’ı sordum” ona. Kendisiyle tanıştığını, onun için bir şiir yazdığın söyledi. “O büyük bir şairdi, aynı zamanda bizim için Türklüğü temsil ediyordu” dedi. Konuşmamız bu konu üzerinde bir müddet devam etti. Doğrusu güzel bir gece oldu benim için.

Gece on bire doğru gelin hanım evden bahçeye çıktı. Koca evine doğru yolculuk zamanı gelmişti. Önünde oynayan kadınlarla babasının annesinin yanına geldi. Başında doppi adlı bir fesi ve yüzünü örten bir tülü vardı. Anne ve babasını eğilerek bir kaç kez selamladı. Önünde oynayan kadınlar eşliğinde kapıya götürüldü. Çeyizler önceden bir minibüse yüklenmişti. Damat ve arkadaşları gelin hanımı alıp gittiler. Bende gece kalmak için Semerkant’a geçtim.

Ertesi gün bir fabrika ziyaretinden sonra esas toyun yapılacağı Semerkant’a 70-80km uzaklıktaki İştahan kışlağına gittik. Kışlak bildiğimiz gibi göçerlerin / kışın kaldıkları yerlere verdikleri addı. Yaklaşık otuz bin nüfuslu bir yer. Kasabayı biraz gezdim. Kasabadaki tiyatronun önünde bir büst bulunuyordu. Kırsal kesimde her yerde bir zamanlar tiyatrolar faaliyetleri varmış. Şimdi hepsi kapanmış. Büstü dikilen yönetici çevredeki bataklıkları kurutmuş, yollar yapmış, tiyatro binası ve güzel bir kolej binası yapmış. Toy yeri oğlan evinin hemen yanındaki sokaktı. Bir platform kurulmuş ve sokak örtülere bölünmüştü. Bahmal denilen kumaşa basılmış duvar halısına benzetilmiş örtülerle düğün yeri çevrilmişti. Gelin ve damatların duracağı platform arkasındaki halılar süslenmiş ve halıların üzerine gelin ve damatların isimleri yazılmış. Gelin ve damatlar dedim. Evet, Bahtiyar Eke iki çocuğunu birden evlendiriyordu. Bizim damat Dilmurat ve kardeşi Hurşit. Hurşit beyin eşi aynı kasabadandı, kısaca çifte düğün vardı.

Burada düğünleri aileye yakın bir erkek veya kadın yönetiyor.  Bu sunucu düğün sahibini, gelin ve damadı öven konuşmalar yapıyor, zaman – zaman da damadın veya gelinin öğretmenleri, yakınlarını yetişmesine katkıda bulunmuş insanları, halı gibi pahalı hediye getirenleri tanıtıp konuşturuyordu. Sonra çalgıcılar çalmaya başladılar. Bir çengi kız çıkıp oynamaya, karşılıklı oynadıklarından bahşiş toplamaya başladı. Kasabanın gençleri sadece kendileriyle, oynama konusunda onu sıkıştırdılarsa da sonunda kadın kendini güç bela kurtardı. Daha önce Çırçık’da bir Kazan Tatarlarının düğününde bulunmuştum. Oynayanların ellerinde para oluyordu ve birisi bu paralan topluyordu. Amaç düğün masraflara katkı da bulunmak. Aynı adet burada da geçerliydi. Farkı yerlilerden alınan para deftere kayıt ediliyor. Dışarıdan gelen misafirler de para vererek masraflara katkıda bulunuyordu. Misafirlere mihman, düğüne yardımcı olan masaları kurup, içki, yemek servisi yapanlara ise mizman deniyor.

Damatlarda takım elbise, gelin hanımlarda beyaz gelinlik vardı. Takdimcinin çağırdığı konuşmacılar konuşurken gelin ve damat ayakta dinliyorlardı, gelinlerin elleri kalplerinde konuşma bitene kadar başlar hafif eğik. Gelin ve damatlar platforma çıkınca bir kaç kez eğilerek misafirleri selamladılar. Doğrusu bu protokolde yerli gelin daha başarılıydı. Bunu sonra bizim kıza da söyledim. İyi ki gelinin biri yerli. Bahtiyar Ekenin hiç olmasa gelenek ve görene tam uyacak bir gelini var dedim. Misafir ve gelinin patronu olarak beni de konuşturdular. Burada düğün günü gelin hanım damadın akrabalarının evlerine götürülerek tanıştırılıyor. Yaklaşık gece 23.00 de civarı müsaade isteyip ayrıldım. Taşkent’e kadar yaklaşık beş-altı saatlik bir yolculuğumuz var. Gün ışırken Taşkent’e gelip evlerimize dağıldık.

Ekrem Hayri PEKER

Kimya mühendisi, araştırmacı, yazar. Bursa Mustafakemalpaşa’da (1954) doğdu. Anadolu Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü mezunu. TUBİTAK veri tabanına kayıtlı “Teknoloji tabanlı Başlangıç Firmalarına Özel İş Geliştirme” mentörü, C Grubu iş Güvenliği uzmanı olarak Nano kimyasalların tekstil materyallerine uygulamalar konusunda üniversitelerde konferanslar verdi. Yayınlanmış kitaplarından bazıları: "Kuşçubaşı Hacı Sami Bey", "Özbek Mektupları", "Yeşim Taşı - Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler", "Kafkasya'dan Anadolu'ya - Zekeriya Efendi". Belgeseltarih.com kurucu ortağı ve yazarıdır. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Ekrem Hayri Peker
  • YENİ
Bir Mektup.. Bir Tehdit… Bir İsyan…

Bir Mektup.. Bir Tehdit… Bir İsyan…

Haber Merkezi, 13 Mart 2024
Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği

Kalfatlı – Kalafatlı ve Kültürel Kimliği

Dr. Yaşar KALAFAT, 11 Mart 2024
İnegöl’de Bir Yıldız Söndü

İnegöl’de Bir Yıldız Söndü

Haber Merkezi, 11 Mart 2024
Osman, Atman, Tuman ve Vakanüvislik

Osman, Atman, Tuman ve Vakanüvislik

Ekrem Hayri PEKER, 18 Şubat 2024
Muğla Kalafatları ve Halk İnançları

Muğla Kalafatları ve Halk İnançları

Dr. Yaşar KALAFAT, 11 Şubat 2024
100 Yıllık Bir Lezzet: Hacıbaba Köfte

100 Yıllık Bir Lezzet: Hacıbaba Köfte

Ekrem Hayri PEKER, 11 Şubat 2024