Bu yazıyı, çocukluğumun geçtiği
Nazilli Sümer Mahallesi’nde de ilişkilerimin
olduğu Roman kardeşlerimizin uğradıkları
ayrımcılığın ortadan kalkmasına ufak da olsa
bir katkı sağlamak amacıyla kaleme aldım.
ROMANLARLA İLGİLİ GENEL BİLGİ
Çingene veya Roman olarak adlandırılan gruplara dünyanın birçok ülkesinde rastlanılmaktadır. Romanlar, her çağda konakladıkları ve bazen de yerleşik hayata geçtikleri yerlerde farklı isimlerle adlandırılmışlardır.
Örneğin, Türkiye’de Roman toplulukları, Roman, Kıpti, Çingene, Dom, Abdal, Poşa olarak adlandırılır (Z. Toprak, Ömür Özmen, Gökhan Tenikler -İzmir Büyükkent Bütününde Romanlar Nobel Yayın Dağıtım Ankara 2007 s. 135).
Mısır’dan gelen Çingenelere “Mısırlı” anlamında “Kıptî, denilmektedir.
Domlar, Türkiye’de özellikle Hakkari, Diyarbakır ve Hatay illerinde yaşamakta olup, Roman halklarının bir alt grubunu oluşturan ve Hint-Avrupa dil ailesinden Domari dilini konuşan Roman grubuna verilen addır. Hindistan yarımadasından en erken ayrılan gruplardan biri oldukları bildirilmiştir. (70 Soruda Roman Hakları İnsan Hakları Gündemi Derneği, Günal Kurşun&Orhan Kemal Cengiz Ankara-2013, s. 40).
Abdallar, Kuzey Hindistan’da, özellikle Bihar ve Gucerat bölgelerinde yaşayan ve mensup oldukları kasta da ismini veren, Müslüman Abdallarla bağlantılı olduğu düşünülen, ülkemizde Batı ve Orta Anadolu’da yaşayan, özellikle düğünlerde yaptıkları müzikle hayat kazanan, bu nedenle göçebe, Türkiye’de Alevi inancını benimsemiş Roman grubuna verilen addır. Türkçe konuşmakla beraber, sıklıkla Farsça ve Kürtçe kelimeler de kullanırlar. (Kurşun – Cengiz, s.41)
Dergipark’ta yayımlanan “Paşalıktan Poşalığa Bayburt Poşalarının Kültürü” adlı makalede, “Poşalar, Türkiye’nin ağırlıklı olarak Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleri’nde yaşayan ve geçimlerini elek, kalbur yaparak sağlayan yarı göçebe bir grup olarak bilinir. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Bayburt ilinde de Poşa nüfusunun varlığı bilinmektedir.” denilmektedir.
Romanlar, toplumumuzun büyük bir kesiminde hatta kendi aralarında bile olumsuz anlam yüklendiği için, Çingene adıyla anılmak istememektedirler.
Romanların anavatanı, kökenleri hakkında yapılan araştırmalarda araştırmacıların çoğu Hindistan kökenli oldukları konusunda hemfikirdedir.
Kullandıkları dil ve kültürel özelliklerin yanı sıra son dönemde yapılan genetik araştırmaların Romanların Hindistan bağlantısını daha kabul edilebilir bir hale getirmiştir (Alper Yağlıdere İzmir Romanları – Yaşam – Kültür- Alışkanlıklar Ozan Yayıncılık Ltd. İstanbul 2011-Sh.15-16)
İçinde yaşadıkları toplumun dili, dini, siyaseti ve hukukuna uyum sağlama noktasındaki başarılarına rağmen, toplumla bütünleşme sorunları da her çağda tarihlerine damga vurmuştur. Sosyolojik anlamda dışlanmadan kaynaklanan ortak davranış biçimleri oluşturmalarının nedeni burada aranmalıdır. Hakim grup ve kültürler karşısında benzer durumlarla karşılaşma genellikle toplumun kenarında yaşama ile sonuçlanmış ve çok uzun çağlar boyunca yerleşik hale gelmelerini zorlaştırmıştır. Yerleşik hale gelmenin sonucu ise ötede yaşayan topluluklar olmalarına sebep olmaktadır (Toprak, Özmen, Tenikler, s. 150-151)
Roman kültürü ile ilgili özellikle de İzmir’de sistemli ve kapsamlı çalışmalar bulunmamaktadır.
Türkiye’de Roman kökenli vatandaşlarımıza karşı açık ya da gizli biçimde ifade edilen bir sosyal mesafe vardır.
Romanların kendilerine özgü hayat tarzları, meslekleri, kültürleri, gelenekleri bulunmaktadır.
Anket sonuçlarına göre Roman olan ve olmayanlar arasında ciddi bir eşitsizlik vardır. Bu husus görüştüğüm Romanlar tarafından da dile getirilmiştir.
Geçmişte Yahudilerle birlikte benzer acı diasporayı Avrupalı Romanların da yaşadığı bilinmektedir.
Dünyanın birçok ülkesinde 2013 yılı rakamlarına göre yaklaşık 15 milyon Roman olduğu ve en çok da Balkan ülkelerinde yaşadıkları bildirilmektedir. Romanların kesin sayısının bilinmemesinin nedeni bazı ülkelerdeki sayım sisteminin bu tür saptamaya izin vermemesi, ikincisi ise Romanların kimliklerini açıklama konusunda çekingen davranmalarıdır (Kurşun – Cengiz, s.1).
Eski CHP İzmir milletvekili Özcan Purçu Türkiye’de 6 milyon Roman vatandaşın yaşadığını ifade etmiştir.
İzmir’de Romanların yoğunlukla yaşadığı 31 mahalle bulunduğu, bu mahalleler çoğunlukla Konak ilçesi sınırları içinde olup, diğer ilçeler Karşıyaka, Bornova ve Gaziemir’dir (Toprak-Özmen, Tenikler, s. 104).
ROMANLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
İzmir Romanları ile ilgili bilgi edinmek için bazı Roman vatandaşlarla yüz yüze ve mahallelere gidilerek görüşülmüştür.
BALLIKUYU MAHALLESİ
İlk olarak İzmir’in Ballıkuyu semtindeki Vatansever Romanlar Derneği Başkanı Mesut Birgen ve Başkan Yardımcısı Şahin Kanık ile görüşülmüştür:

Romanların toplumsal ve ekonomik anlamda oldukça geri kaldıklarını, biraz itildiklerini, eskisi gibi olmamakla birlikte hala başıboş yaşayan eğlenceye düşkün olarak tanıtıldıklarını, ellerinden tutanın olmadığını, oysa kendilerinin uzun yıllardır İzmir’de yerleşik olarak yaşadıklarını, bir iş görüşmesine gittiklerinde, kendilerine farklı gözle bakıldığını, mesela Romanlardan bir kişinin yasa dışı bir şey yaptığında bunun bütün Romanlara mal edindiğinden yakınmışlar;
Şahin Kanık, yıllar önce bir iş yerinde ilk işe başladığında, o işyerindeki işçilerin daha önce dolaplarını kilitlemedikleri halde “Roman geldi” deyip dolaplarını kilitlediklerini, onlar kilitleyince kendisinin de bir kilit alarak dolabını kilitlediğini, tanınmadan yargılandıklarını, 13, 14 sene çalıştığı o işyerinde, tanındıktan sonra “Sen bizim televizyonda seyrettiğimiz kişiler gibi değilsin” şeklinde hakkında olumlu şeyler söylendiğini, belirtmiştir.
Mesut Birgen ve Şahin Kınık, özellikle Tepecik ve Kuruçay’da yaşayan Romanlara çok farklı gözle bakıldığını, oysa içlerinde çok iyi insanların bulunduğunu,
Oysa, Romanların misafirperver insan olduklarını, mağdur insan gördüklerinde cebindeki parayı çıkarıp verecek, evlerine götürüp, yedirip içirebilecek kadar fedakar insan olduklarını, medyanın kendilerini yanlış tanıttığını, toplumun Romanların kapı gıcırtısına oynadığını zannettiğini, fakat kendilerinin de her insan gibi kederli ve dertli olabildiklerini,
Geçekte eğlenmeyi sevdiklerini, örneğin 5 Mayıs Hıdırellez şenliklerinde eğlenmenin zirvesinin yaşandığını,
Ancak Romanlarda birlik beraberliğin olmadığını, çekememezliğin bulunduğunu, belirtmişlerdir.
Geldikleri Yer
Dernek Başkanı Mesut Birgen, kendilerinin mübadele zamanında Balkanlardan geldiklerini, Romanların yerleştiği ülkeye göre kültürlerinin belirlendiğini,
İzmir’de yaşayan Romanların çoğunun mübadeleden, Atatürk’ün Cumhuriyeti kurduktan sonra O’nun daveti üzerine dedelerinin Yunanistan, Makedonya ve Bulgaristan’dan (Balkan ülkelerinden) İzmir’e geldiği, göçmen oldukları, İzmir’e gelenlerin bir kısmının sahil bölgelerine, bir kısmının ise İzmir’de Tepecik, Hilal, Gültepe, Levent, Karabağlar, Esendere gibi semtlere yerleştikleri, Romancanın da yerleşim birimine göre biçim aldığı, belirtilmiştir.
Nitekim, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Başak Işıl Çetin’nin, 2017 yılındaki bir yazısında, “1923 yılında Cumhuriyetin ilanından sonra büyük nüfus mübadeleleri gerçekleşmiş ve çok sayıda Roman Balkanlar’ın kuzeyinden Türkiye’ye taşınmıştır. Modern Türkiye vatandaşlığı, totaliter rejimlerle yönetilen Bulgaristan ve Romanya’dan sonra Romanlar için güvenilir bir durum sunuyor gibi görünmüştür. Ancak 1934 tarihli 2510 sayılı İskân Kanunu ile bu yıla kadar gösterilen hoşgörü son bulmuş ve Romanlar şüpheliler listesinde yer almıştır.” şeklinde tespitte bulunmuştur.
Dernekte konuştuğum başka bir kişi de, dedesinin Kürt olduğunu, Diyarbakır’dan gelerek Yenişehir’den bir Roman ile evlendiğini, akrabalarının bir kısmının halen Diyarbakır’da yaşadığını, dedesinin daha sonra Ege Mahallesi’ne taşındığını, belirtmek suretiyle Romanların farklı kültür ve milletten insanlarla evlendiklerini vurgu yapmıştır.
Nitekim görüşmelerimizden tespit ettiğim bir husus, Romanlar arasında farklı kültür ve ırktan insanlarla evlenmenin normal karşılandığıdır.
Örgütlenmeleri
Romanların İzmir’de oturdukları her semte dernekleri vardır. Bu dernekler federasyona bağlıdırlar.
Mesut Birgen, Romanların kendilerini ifade etme sorununun olduğunu, valiye ve belediye başkanına anlatamadıkları sorunları için derneklere ihtiyaç duyduklarını, örneğin, derneklerin yardıma muhtaç ve engelli çocukları olanların dertlerini, devlet yetkilileri ile direkt görüşerek çözümlediklerini, zengin Romanların ihtiyaç fazlası eşyaları ve erzaklarını derneklere getirdiklerini, derneklerin de bu eşyaları ihtiyacı olanlara dağıttıklarını, tüzel kişi olmaları nedeniyle Romanlara yapılan yardımların dernekler üzerinden gerçekleştirildiğini, belirtmiştir.
Konak’ta 36, büyükşehirde ise 62 adet derneğin bulunduğunu, bu derneklerin Roman istihdamında büyük rollerinin olduğunu, derneklerin aynı zamanda insanların bilinçlenmesine katkıda bulunduğunu, Romanların sesini idareye duyurduklarını ifade etmiştir.
Tarafımızca da derneklere ilginin olduğuna, ancak dernek yöneticilerinin doğru dürüst çalışmadıklarından yakınanların da bulunduğuna tanık olunmuştur.
Oy Kullanma Durumu
Seçimlerde mahalle halkının oy kullandığı, ya iktidar ya da ana muhalefet partisine oy verildiğini, küçük partilere oy vermedikleri,
Vatansever Romanlar Derneği Başkanı, kendisinin hangi parti işbaşında ise o partiye yakın durduğunu, derneklerini eski Roman milletvekilleri ve siyasilerinin kurduğunu, Ballıkuyu’daki Romanların yüzde seksen veya doksanın seçimlerde oylarını kullandıklarını, sadece rahatsız veya yaşlı olanların oy kullanmaya gidemediğini, Romanların siyasette temsilcilerinin olmasını istediklerini, yakın geçmişte TBMM’ye iki Roman temsilcisi soktuklarını belirtmiştir.
Nitekim, 2015- 2023 dönemlerinde İzmir Milletvekilliği yapan Özcan Purçu ve Cemal Bekle milletvekili seçilmişlerdir. Yine, Metin Ökçeli gibi bakan danışmanı ve partilerin çeşitli kademelerinde görev yapan Romanların bulunduğu ifade edilmiştir.
Çingene Sözcüğü Hakkındaki Düşünceleri
Kendilerine çingene denmesinden hoşlanmadıklarını ifade ederek, Çingene demesinin sebebinin çadırcıların, sokakta yaşayan Romanların sebep olduğu, Çingene denildiğinde itilmiş insan durumuna düştükleri, oysa içlerinde tahsilli ve kariyer sahibi insanların da bulunduğu belirtilmiştir.
Eğitim Konusu
Kendileri için en önemli sorunlarının başında, eğitim seviyelerinin düşük olmasının geldiği, bu sorunun devlet tarafından eğitimde bir engel çıkarılmamasına rağmen ebeveynlerin ve çevrenin etkisi yüzünden okula devam edememelerinden kaynaklandığı, mahallede çoğunluğunun ilkokul mezunu olduğu, yaşlı nüfusun ve orta yaşta olanların da bazılarının okuma yazma bilmedikleri, gençlerin ise genellikle orta okul mezunu olduğu, ancak eğitim seviyesinin yükselmesinin gerektiğini arzu ettikleri, ancak eğitim görenlerin de iş bulamadıkları belirtilmiştir.
Romanların genetik özelliklerinden dolayı değil, eğitim düzeylerinin düşük olması ve işsiz olmaları nedeniyle gayrimeşru yollara saptıkları ifade edilmiştir.
Oturdukları Evler
Ballıkuyu Mahallesinde oturanların 3/4’nün ev sahibi, geri kalanların kiracı olduğu, önceleri 2-3 kuşağın aynı evde yaşar, evlenen çocuklara evin bir odası verilip, birlikte aynı evde oturulurken, yeni kuşağın kiraya çıktığı,
Evlerin 45- 50 metrekare olduğu için mahallede büyük evlerin bulunmadığı, evlerin 2 +1 ve 3+1 şeklinde olduğu,
Tuvaletlerin genellikle evlerin içinde olduğu,
Evlerde soba ile ısınıldığı, semtlerin kentsel dönüşümde olması nedeniyle doğalgazın henüz gelmediği,
Herkesin evinde, cep telefonuyla da olsa internetinin olduğu, çocukların derslerini internetten çalıştığı, bütün evlerde buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, bulaşık makinesi, bilgisayar, klima ve ütünün bulunduğu, çoğu Romanın eski model de yeni model de olsa arabasının olduğu,
Kiraların 400 TL. civarında iken birden 10 binler seviyesine geldiği, kiraların göreceli olarak ucuz olması nedeniyle Roman Mahallelerinde oturdukları, örneğin Hatay’da oturmaya kalksalar 30 bin TL. kira ödeyecekleri, belirtilmiştir.
Görüştüğümüz kişiler oturdukları semtleri sevmekte ve güzel bulmaktadır. Tenekeli Mahalle, Hilal, Ege Mahallesi ve Ballıkuyu mahalleleri şehrin merkezindedir.
Romanlar genellikle kendi halkından olanlarla birlikte yaşamayı tercih etmektedirler.
Mahallelerinde uyuşturucu sorunun önemli olduğunu, uyuşturucu yapmadıklarını, ancak mahallede bazı kişiler tarafından uyuşturucu satıldığını, ifade etmişlerdir.
Romanlar ve Yöneticiler
Romanların Cumhurbaşkanını tanımakla birlikte valiyi, belediye başkanını pek tanımadıkları, ancak İzmir’deki binalarının yerlerini bildikleri ifade edilmiştir.
Ailelerde Çocuk Sayısı
Ailede ortalama çocuk sayısının en düşük 3 olduğunu, evlerde çekirdek aile olarak oturulduğu belirtilmiştir.
Kendilerini Nasıl Tanımladıkları
Görüştüğümüz kişiler kendilerini önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak üzere, eğlenceli, dürüst ve güvenilir, yardımsever, içkici, çapkın, çalışkan, tok gözlü ve paylaşımcı olarak tanımlamışlardır.
Eş Seçimi
Herkesin resmi nikahlı olarak yaşadığı, her Romanın eşinin mutlaka Roman olmadığı, farklı kültür ve ırklardan insanlarla evlendikleri belirtilmiştir.
Romanca
Orta yaşta olanların Romanca konuşabildikleri veya anladıkları, ancak ebeveynlerin çocuklarının Romanca konuşmalarını istemedikleri, kimliklerini saklamak ihtiyacı hissettikleri, ifade edilmiştir.
Sosyal Güvenceleri ve Gelir Durumları
SGK’lı sayısının sınırlı sayıda, SGK’lı olarak çalışılmadığı için de emekli sayısının çok az olduğu, Romanların bazılarının çöp ve hurda topladıkları, aylık kazancın asgari ücret seviyesinde olduğu, günlük olarak yaşadıkları, belirtilmiştir.
Kent İçi Ulaşım
Ballıkuyu’da yaşayan Romanların kent içi ulaşımında daha ziyade belediye otobüsünden yararlandıkları anlaşılmıştır.
Toplumdan Dışlanma
Örneğin Çeşme’ye gittiklerinde otele ve restorana gidildiği zaman dışlanabildiklerini, polisin kendilerini yakından izlediğini, iyi bir kıyafetle gidilirse pek sorun çıkmadığını, polisin kıyafetlerine göre davrandığını belirtmişlerdir.
Roman Bayrağı
Mesut Birgen, Romanların bir bayrağının olduğunu bildiğini, mübadele zamanında Selanik, Bulgaristan vb. geldiklerinden Türkiye’de değil, Bulgaristan’da Roman bayrağının olabileceğini, ancak bayrak olarak Türk bayrağını benimsediklerini, belirtmiştir.
Haydar Gülbahar
Ballıkuyu Roman Dayanışma ve Yardımlaşma Dernek Başkanı Haydar Gülbahar, Romanların Hindistan ve Mısır’dan dünyaya yayıldığını bildiklerini, Hint-Aryan dillerine mensup, Hint dilleri ile yakından akraba olan Romancayı anladığını, ancak çok az konuşabildiğini, konuşma düzeyinin ailelere bağlı olarak değiştiğini, eğer aileler evde Romanca konuşuyorsa çocukların da Romancayı konuşup anlayabildiğini, ancak ailelerin dışlanma riski nedeniyle çocuklarına Romancayı konuşmayı pek tavsiye etmediğini, ancak Kürt vatandaşlarının kendi dillerini konuştuklarına tanık oldukça Romanların da giderek kendi dillerine ilgi göstermeye başladıklarını,
Romanca basılı bir kitabın bulunmadığını,
Tepecik, Hilal, Ege Mahallesinde daha çok Romanın müzisyenlik yaptığını, Kuruçay Mahallesindeki Romanların mezheplerinin alevi olduğunu, hurdacılık, hamallık yaptıklarını,
Kırsal bölgelere yani Ayrancılar Torbalı, Kuşçuburun, Çaybaşı, Bayındır ve Çırpı’ya doğru gidildikçe Romanların oralarda daha çok sepetçilikle uğraştıklarını, belirtmiştir.
İzmir’de belediyeye ait büfelerde çiçekçilik yapanların büyük bir çoğunluğunun Roman’dır
Siyasete yakınlığa göre mahallelilerin kamuda daha çok iş bulduklarını, hastanelerde, devlet dairelerinde çalıştıkları, faytonlar kaldırılınca sahiplerinin belediye tarafından işe alındığını,
Tepecik mahallesinde daha çok müzisyenlik yapıldığı için onların gelirlerinin daha yüksek, Hıdırellez şenliklerinin merkezinin de Tepecik mahallesinin olduğunu,
Esendere’deki Romanların atalarının kalaycılık yaptığı için kalaycı olarak anıldıklarını,
Sezon başı Çeşme’ye gidildiğini, orada kamuya ait bir arazide yerleşip, erkeklerin hurdacılık, kadınların temizlik yaptığını,
Ballıkuyu’da evliliklerin daha sade, daha mütevazi yapılmasına karşılık, Tepecik mahallesinde daha masraflı evlilikler yapıldığını, Ballıkuyu’da düğünden sonra damat gelinle birlikte evine gittiğini, Tepecik mahallesinde düğünden sonra sabaha kadar eğlenildiğini, bunun isminin “sabahçılık” olduğunu, daha sonra gelin alınmaya gidildiğini, adetlerin mahalleye ve gelir durumuna göre değişiklik gösterdiğini, belirtmiştir.
Romanların nerede doğmuş ve büyümüş ise yaşamlarını orada sürdürdüklerini, çünkü aynı kültürde olunmasının bir arada yaşamayı getirdiğini, birlikte yaşanması durumunda sürtüşmelerin daha yumuşak bir şekilde giderildiğini,
Romanların rahat insanlar olduklarını, disiplin altında değil, daha çok özgürce yaşamayı tercih ettiklerini, Roman mahallerinde çocukların gece geç saatlere kadar sokakta oynadıklarını, anne babaların da evin dışında zaman geçirdiklerini,
Evlerde soba ve klima ile ısınıldığını, semte internet olmayan evin olmadığını,
Evlerin birçoğunda otomobil, kamyonet vb. olduğunu,
Romanların misafirperver, yardımsever olduklarını, günübirlik yaşadıklarını, son dönemlerde iş hayatına ve yatırımlara daha çok önem verilmeye başladığını,
Romanlar üniversitesi mezunu oldukları halde iş bulamadıkları için üniversiteye gitmenin onlar için çok cazip olmadığını,
Çocuk sayısının çoğunlukla 2 veya 3 olduğunu,
Çocuklarının evlenmeleri için çok masraf yapıldığını, çoğunluğun medeni nikahlı yaşadıklarını,
Romanlarda özellikle yeni neslin kendilerini Romanlarla evlenmeye mecbur hissetmediklerini, her etnik gruba mensup insanla evlenebildiklerini,
Roman olmayanlara “Gaco” dediklerini,
Evliliklerde yaş grubunun giderek yükseldiği, eskiden 15-16 olan evlenme yaşının 18- 20 ve 20 yaştan sonraya çıktığını,
Konutlarda banyo ve tuvaletin evin içinde olduğunu, bahçeli evlerde tuvaletlerin bahçede olduğunu, ancak artık pek bahçeli evin kalmadığını,
Ballıkuyu’da Romanların 150 hane olduğunu, yüzde 40’nın sosyal güvencesinin bulunduğunu, yüzde 20’sinin emekli, bir kısmının da yeşil karlı olduklarını,
Ülkede yaşanan istihdam kayıplarının kendilerini de etkilediğini,
Şahıs olarak dışlanmadığını, ancak dışlanmanın kişiye bağlı olduğunu, belirtmiştir.
TENEKELİ MAHALLE VE HİLAL MAHALLESİ
Yazımın bu bölümünde İzmir Romanlarının ve Roman kültürünün en iyi temsil edildiği, 5 Mayıs Hıdırellez Şenliklerinin en yoğunun yaşandığı Tenekeli Mahalle’den ve Hilal Mahallesi’nden söz etmek istiyorum.
Tenekeli Mahalle, Konak İlçesine bağlı Tepecik semtinin içinde bulunur.
Tenekeli Mahalle ile Hilal Mahalleleri yan yanadır, İzmir Metro ve İZBAN Hilal Mahallesi’nin yanından geçmektedir. İki mahalleyi İşçiler Caddesi ayırmakta, caddenin batısında Hilal Mahallesi bulunmaktadır.
Hilal Mahallesi’nin İzmir Aydın demiryolundan görünüşü:

Hilal Semti, başlangıcı Alsancak Garı olan İzmir-Aydın Demiryolu ile başlangıcı Basmane Garı olan İzmir-Kasaba (Turgutlu) Demiryolu hattının kesiştiği mevkide yer aldığı ve bu iki hat birbirini burada haç biçiminde kestiği için Osmanlılar döneminde yabancılar buraya İstavroz adını vermişlerdir. O dönemde çoğunlukla Rumların yaşadığı semtin adı Cumhuriyet Dönemi’nde Hilal olarak değiştirilmiştir.
Hilal’de o dönemden kalan bir Rum evi:

Semte istavroz adını veren İzmir-Aydın Demiryolu ile İzmir-Kasaba (Turgutlu) Demiryolu hattının kesiştiği yerin fotoğrafı:

Aşağıda Hilal Mahallesi ile Tenekeli Mahalleyi ayıran İşçiler caddesi görülmektedir:


Tenekeli Mahalle, eğlenmeyi seven, şen şakrak ve günü birlik yaşayan, gülen ama geçim sıkıntısının ezdiği, içlerinin ağladığı bir Roman mahallesidir.
Tenekeli Mahalle, her 5 Mayıs günü akşamından ertesi sabah saat 04.00’de kadar süren ve Rio Karnavalını geçen eğlencelerin yaşandığı bir merkezdir.

Tenekeli Mahalle, her yıl 5 Mayıs sabahından esnafın masalarını, mangalcıların ise yiyeceklerini ve içkilerini hazırladığı bir mahalledir.

O akşam orada sadece Romanlar değil, İzmir ve çevresinden gelen herkes eğlenir.

Tenekeli Mahalleli Bir Roman
Mahallede ilk konuştuğum kişi, evliliklerin 17-18 yaşlarında olduğunu, 16 yaşında söz kesildiğini, genellikle mahalleden evlenildiği, mahallede her kesimden insanın bulunduğunu,
Romanların resmi nikahla yaşamayı tercih ettiklerini, evliliklerde eşin Roman olmasının çok önemli olmadığını, gençler kimi seviyorsa onlarla evlendiklerini, eşlerin Kürt de, Gaco da (Türk) olabileceğini, ırk ve mezhep ayrımı yapılmadığını,
Bu dönemde evde kadınların daha çok sözünün dinlendiği belirtilmiş, nitekim, Yazar İsmail Beşikçi’nin Göçebe Alikan Aşireti ile ilgili kitabında da, çingenelerde ana hukukuna dayanan aile yapısından söz edilmiştir.
Atatürk’ü sevdiklerini,
Yanında konuşurlarsa Romanca anladığını, ancak konuşamadığını, Romancayı ninesinden ve dedesinden öğrendiğini, ifade etmiştir.
Romanların çoğunluğunun günlük yevmiye ile çalıştıklarını, kent içi ulaşımda çoğunlukla elektrikli bisikletleri, toplu taşıma olarak metroyu kullandıklarını,
Bir kişi yasadışı bir şey yaptığında bin kişi suçlandığından, toplumun kendilerini yanlış tanıdığını, ancak yakından tanıdıktan sonra yanıldıklarını anladıklarını, kendilerinin dışarıya karşı kötü gösterildiğini, oysa mahallelerinde hangi kapı çalınsa o kişinin karnının doyurulacağını ve gideceği yere yetecek miktarda cebine de para konulacağını, ifade etmiştir.
Mahallenin güvenliğinin polisler tarafından sağlamakta olduğu, sokak başlarında motosikletli ve arabalı polislerin bulunmakta olduğu ifade edilmiş, söz konusu durum tarafımızca da gözlemlenmiştir.
Mahalledeki insanların yüzde otuzunun sigortalı, gerisinin yevmiyeci olduğu, mahalledeki herkesin sünni olduğu, Tenekeli Mahalle’de evlerin kiraların en pahalısının 5 bin lira olduğu, belirtmiş,
Mahalledeki kadınların çok sıkılınca çayını, çekirdeğini alıp Konak’a gittiklerini ifade etmiştir.
Bir grup Roman Konak’ta görülmektedir:

Aşkın Özbaylar
Mahallenin Halkla İlişkiler Başkanı Aşkın Özbaylar sorunlarının en büyüğünün Roman olmak olduğunu, devletin kendilerini nüfus cüzdanı verirken tanığını, ancak diğer konularda görmediğini, zamanı gelince oylarını da verdiklerini, çocukları reşit olunca askere de yolladıklarını, devlete baş da kaldırmadıklarını, zaten başkaldırmamalarının da gerektiğini, devletin istihdam olanakları sağlamasının gerektiğini, istihdam olmayınca da suç oranının arttığını, böylece de genç insanların ceza evine girdiğini, kendisinin çok dertli olduğunu, dini bütün insan olduklarını, çocuklarını eğitip genç olarak teslim ettiklerini, topluma yararlı olmalarını istediklerini, ancak çocuklarının önyargı ile yargılandıklarını, Tepecik genelinde 25 bin kişinin yaşadığını,
Kendisinin dövüldüğünü, sövüldüğünü, kurumlardan kovulduğunu, hakaret gördüğünü, bu şartlar altında halkla ilişkiler ve sivil toplum örgütü olarak görevini nasıl yapabileceğinin cevabını aradığını, kendilerini tanıtmaya ihtiyaçlarının olduğunu, genç beyinlerinin olmasına ve bu ülkeye yeni gelmemelerine rağmen, istihdam edilmediklerini, eğitimlerini tamamlayamadıklarını, eğitim olmayan bir toplumda cehaletin doğacağını, hırsızlığın olacağını, mahallerine her gün 4 farklı timin geldiğini, eğer bir mahallede dört kontrol bölgesi var ise mahallede insanların sıkılacağını,
Mahallede 762 konutun olduğunu, 7 bin civarında seçmenin bulunduğunu, insanların yüzde yirmi beşinin devlette, bazısının temizlik işçisi, bazısının güvenlik görevlisi olarak çalıştıklarını ve düzenli yaşadıklarını, yüzde 25’nin ise müzisyen olduğunu, yüzde 20’sinin emekli, 30’unun ise (Belki de bugün için yüzde 40’ı bulduğunu) bugün bulduğunu bugün yediğini, ancak işsizliğin çözülebileceğine inandığını,
Hıdrellez şenliklerinin Tenekeli Mahalle’de yapılmasının eğlenceyi seven toplum olmalarından kaynaklandığını, yürekleri kanasa bile o müziği icra ettiklerini, kendilerinin sanatçı olduklarını, oysa çekindikleri için Hıdırellez dışında kutlamalar yapamadıklarını, belirtmiştir.
Sokak Sanatçısı Mert İşçe
Bir akşam üzeri Evka3 – Fahrettin Altay metrosunda tanıştığım ve sokak sanatçısı olarak hayatını kazanan Tenekeli Mahalleli Mert İşçe ile de randevulaşıp sohbet ettik.
Tenekeli Mahallelinin özelliğinin içi ve dışının bir, eğlenceyi seven insanlardan oluştuğunu, mahallede fark edilmeyen ancak çok yetenekli kişilerin olduğunu, Roman öğrencilerin de okul harçlıklarını çıkarmak için metro, tramvay ve İZBAN’da müzik yaptıklarını, kendisinin darbuka ve keman sanatçısı olduğunu, Roman müzisyenlerin değerinin bilinmediğini, sokak sanatçılarının dernek ve sendikalarının bulunmadığını, Türkiye’de bütün sanatçıların arkasında çalanların Roman müzisyenler, bir çoğunun da Tenekeli Mahalleli olduğunu, mesela besteleri olan İlyas Tetik’in bir çok ünlü solistin müzik albümleri ve sahne çalışmalarına katkı verdiğini belirtmiştir.
İzmir Metro’da müzik yapan çocuklar:
Yine bir metro seferinde rastladığım aynı çocuklar, bu kez babaları ve amcaları ile müzik yaparken:

Toplu taşımada müzik yapan Romanların kimseyi rahatsız etmemek için dikkatli olduklarını söyleyebilirim.
Mahallede önceleri Türklerle birlikte yaşandığını, sonraları Türklerin daha sakin bir hayat yaşamaları ve sabah da işlerine gidecek olmaları nedeniyle mahalleden ayrıldıklarını, gidenlerin evlerinin Romanlar tarafından satın alındığını, ev sahipliği oranının yarı yarıya olduğunu, yeni evlenenlerin kiraya çıktıklarını, mahallede halen sadece Romanların yaşadığını, eskiden evler tenekeden olduğu için buraya Tenekeli Mahalle denildiğini, Hilal Mahallesi ile Tenekeli Mahallenin bir arada olduğunu, belirtmiş;
Mahallede hayatın ve eğlencenin de hiç bitmediğini, gençler çalışmadığı için güne geç başladıklarını, sabah kalkma alışkanlıklarının bulunmadığını, müzisyenlerin çoğunun bu mahalleden çıktığını, esnafın da işini iyi bildiğini, birahane, nargile kafesi, köfteci ve kebapçıların bulunduğunu, Hıdırellez günü dükkan sahipleri tarafından sokaklara masaların konulduğunu, mangalların yakıldığını, Hıdırellez öncesinde İzmir içinden ve dışından buradaki Romanların aranarak yer ayırtıldığını, o gece kendilerinin eğlenmediklerini hizmet sunduklarını, kendilerinin 6 Mayıs günü başka bir yerde eğlendiklerini (Kakava Şenliği), artık işin ticarete döndüğünü, eskiden bu kadar kalabalık olmadığını, işin ticarete döküldüğünü, anlatmıştır.
Türklerde bahar bayramı olarak kutlanan ve eski Türk imparatorluklarına kadar kutlandığını bildiğimiz Hıdırellez’i Romanlarda Kakava ile birlikte kutlamaktadırlar. Kakava şenliklerinin 6 bin yıllık bir geleneği vardır ve Kakava, Çingene (Roman) kültüründeki bir kutlamadır. Bu gelenek her yıl 6 Mayısı takip eden 3 gün boyunca tekrarlanan ritüellerle gerçekleştirilmektedir.
İzmirli Romanların 6 Mayıs günü Kültürpark’ta yaptıkları eğlence Kakava Şenlikleri olsa gerektir.
Kendini önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tanımladığını, ekonomik kaygılar nedeniyle çok istediği halde ikinci çocuk sahibi olmaktan kaçındığını,
Romanların çocuklarını Romanca öğretmediklerini,
İnsanların çoğunlukla resmi nikahlı olduklarını,
Mahallede uyuşturucu içildiğini,
Tenekeli mahallede de seçimlerde yüksek oranda oy kullanıldığını, ifade etmiştir.
EGE MAHALLESİ
Ege Mahallesi Konak İlçesi, Umurbey Mahallesi, İşçiler Caddesi üzerinde ve Alsancak tarafına en yakın Roman Mahallesidir. Ege Mahallesi’ni Tenekeli ve Hilal Mahallesi ile Basmane-Turgutlu demiryolu ayırmaktadır.
Ege Mahallesi’nde edindiğimiz bilgiler, 2025 yılına ait bilgiler 2021 yılında yapılan ve Alper Yağlıdere’nin “İzmir Romanları – Yaşam – Kültür- Alışkanlıklar” adlı kitaptaki araştırma sonuçları ile kıyaslanmıştır.
Aşağıda Ege Mahallesi ve bu mahalleden de geçen İşçiler Caddesi görülmektedir:

Yine aşağıda ise eski belediye başkanlarından Asfalt Osman lakaplı Osman Kibar’ın belediye başkanı olduğu dönemde (1963-1973 ) yaptırdığı apartmanlar görülmekte olup, Romanlar, at arabaları ve faytonları olduğu dönemde atlarını bu apartmanlara çıkarır, atlarını orada barındırırlardı:

İzmir Körfezinin temizlenmesi ve ihyası için Büyük Kanal projesini ilk tasarlayan Belediye Başkanı Osman Kibar’dır.
Ege Mahallesi’nin halk arasındaki adı Murtake’dir. Murtake’nin Rumca, “ölüler diyarı” anlamına geldiği söylenir.
Ege Mahallesi, çalışmayan ve erken işe gitmek zorunda olmayan insanların saat 21.00 ve 22.00 gibi dışarı çıkarak, sabahları 3.00, 4.00’de kadar evlerinin önünde oturdukları, hemen hemen herkesin akraba olduğu bir mahalledir.
Evlerde genel olarak soba ile ısınılır, mahallenin kentsel dönüşüm kapsamında olması nedeniyle mahalleye doğal gazın gelememiştir. 2011 yılında da yapılan araştırmada da soba ile ısınıldığı tespit edilmiştir (Yağlıdere s.122).
Ege Mahallesindeki evler iki çeşittir. Bunların ilki yukarıda sözünü ettiğimiz ve Belediye Başkanı Osman Kibar zamanında yapılan blok evler, diğerleri ise bir veya iki katlı müstakil evlerdir.
Evlerin yüzde otuz beşinin tapusunun olmadığı, blok evlerde 2 oda, bir mutfağın bulunduğu, tuvalet ve banyonun bir arada olduğu, müstakil evlerin daha büyük ve 2+1 şeklinde olduğu, bu evlerdeki bazı tuvaletlerin bahçede bulunduğu, ifade edilmiş olup, 2011 yılından bir farklılığın bulunmadığı (Yağlıdere s.116), anlaşılmıştır.
Ege Mahallesi’nde kiraların dört, beş bin liradan başlamaktadır.
Ege Mahallesinde 2011 yılında ev sahipliği oranının %44,6 oluğu, evlerin %39, ünün yapı malzemesinin betornarme, 35,7 si yığma tuğla, konutların %31,5 i müstakil yapı, 40,7 gece kondu, apartman dairesinde 1,8 (Yağlıdere s.114) oturdukları tespit edilmiştir.
Mahallede ortak wifiler olduğu için herkesin internetten yararlandığı, çocukların tabletleri ve telefonları olduğu için internetten yararlanarak derslerini yaptıkları belirtilmiştir.
2011’de yapılan araştırmada hiç internetten söz edilmemiştir.
Evlerde çamaşır makinesi, buzdolabı gibi ev eşyalarının bulunduğu, evlerin dışarıdan kötü gözüktüğü halde içlerinin gayet gösterişli ve güzel olduğu, Romanların gösterişi sevdikleri;
Ege mahallesindeki insanların 2011 yılında büyük kısmı herhangi bir araca sahip değilken, şimdi kişilerin yüzde otuz, otuz beşinde özel aracının bulunduğu, eskiden fayton ve at arabasının çok olmasına karşın artık at arabasının bir iki kişide kaldığı, onların da Alsancak’taki yıkımlar nedeniyle oluşan molozları taşıdıkları, ifade edilmiştir.
Artık kaldırılan faytonlar önceleri çeşitli semtlerde ve Kordon’da Romanlar tarafından çalıştırılmışlar, belediye tarafından bir dönem plaka da vermiştir. Daha sonra belediye kuruluşu olan İZ-ULAŞ tarafından satın alınmış, sahipleri de işçi olarak İZ-ULAŞ’ta istihdam edilmiştir.
01 Mayıs 2019 tarihinden itibaren fayton hizmetleri sonlandırılmış ve kaldırılmasında gerekçe olarak hayvan hakları gösterilmiştir. Fayton sürücüleri de araba yıkama servisinde istihdam edilmiştir.
Oysa, İzmir’de Kordon ve Alsancak’ta çalışan faytonlar İzmir’in simgesi ve şehrin renklerindendi. Atlara işkence yapılmadığı ve onlara kötü davranılmadığı sürece hayvan haklarına aykırılıktan söz edilemez. Büyük kentlerde yaşayan ve doğadan uzaklaşan insanlara ve özellikle de çocuklar için faytonlar bir zenginlikti. Unutulmasın ki,1800’lü yıllarda ulaşım aracı olarak kullanılan tramvaylar ilk zaman atlarla çekilirlerdi. Daha sonra tramvaylar elektrikle çalışmaya başlamasına rağmen, Kordon’da çalışan tramvaylar hep atla çekilmişlerdir. Kısacası atlar Kordon’da uzun yıllar hep var olmuştur.
Mahalleli bu mahallede yaşamayı tercih etmektedir. Zira kiralar göreceli olarak düşük olduğu, bakkaldan borçla alışveriş yapılabildiği, ihtiyaç duyulan şeylerin komşulardan istenildiği, çocukların büyüdükten sonra ise mahalleye bağlandıkları için mahalle ve semt değiştirmelerinin çok güç olduğu, belirtilmiştir.
Ege Mahallesinde her türlü tüketim maddesinin satıldığı ve veresiye alışverişin yapıldığı bir market:

2011 yılında da mahallede yaşamak isteyenlerin oranı %42,9 iken roman yoğunluklu mahalleleri tercih etmeyenlerin oranı ise %37,5 olarak tespit edilmiştir (Yağlıdere s..106).
Romanlara karşı bir önyargı olduğu, oturmasını kalkmasını bildikten sonra bir sorun yaşanmadığı, ama Roma kesiminde cahil insanın çok olduğu, bir kısmının çalışmadığı, meslekleri de olmadığı için mahalle dışına çıktıklarında taşkınlık ve yasal olmayan işler yaptıkları, Alsancak’taki istihdam alanlarının kapanmış olmasının da etkisiyle işsizliğin arttığı, örneğin, eskiden Alsancak’ta tütün fabrikaları kapanmadan önce mahalleden kamyonlarla işçi taşındığı ve istihdam sorunun olmadığı halde, şimdi iş sahası olmayınca da suç oranın arttığı belirtilmiştir.
Romanların %32,6’sının işyerlerinde, %27,3’ünün resmi kurumlarda, %15,’nin toplu taşıma araçlarında ve %4,5 oranında ibadethanelerde dışlandığı, belirtilmiştir (Yağlıdere s. 144).
Mahallelinin çoğunluğun çocuklarını ilkokula gönderdikleri, zar zor da olsa yüzde altmışının ortaokula, bunların da yüzde otuz, otuz beşinin liseye devam ettiği, yüzde on beşlik kesimin ise üniversite mezunu olduğu, bu %15’lik kesimden %5’nin iş bulduğu, diğerlerinin tahsil gerektirmeyen işlerde çalıştığı, 50 yaş üstünün yüzde 70’nin ilkokul mezunu olduğu ifade edilmiş,
Oysa, 2011 yılında yapılan araştırmada, ilköğretim mezunlarının hakim olduğu, orta okul mezunlarının %8,9, ön lisans mezunlarının yüzde %1,8 oranında olduğu, tespit edilmiştir ( Yağlıdere s.82, 87).
Ortalama çocuk sayısının 3 olduğu, geçim sıkıntısı nedeniyle çocuk sayısının düştüğü, önceleri aileler ortalama 5 – 6 çocuklu oldukları halde, 2011 yılında da çocuk sayının 3 olduğu (Yağlıdere s.89),
Ailelerin çoğunlukla çekirdek aile olarak yaşadıkları, ailelerin evlenen çocukları için yüksek tutarlarda masraf yaptığını, mesela 250 bin liraya mobilya alındığını, düğünlerin 3 gün sürdüğünü, düğünlerin kına, düğün, kız alımı şeklinde aşamalı olduğunu, kınayı kız tarafının, düğünü ortak, kınanın erkek tarafından yapıldığını, kız alımında oğlan evi kızı deve ile almaya gittiğini, develerin Menemen tarafından temin edildiği,
Ailelerin resmi nikahlı olduğu, kaçma olayı olsa da ailelerin onlar için de düğün yaptığı, 2011 yılında resmi nikahlı evliliğin %67,9 olduğu (Yağlıdere s.93),
Mahallede yaşayanların kendilerini Türk olarak tanımladıkları, kimliklerini inkar etmedikleri, 2011 yılındaki araştırmada, %73,2’sinin kendisini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı,%5,4’nün Roman, %3,6’sının İzmirli olarak tanıttıkları (Yağlıdere s.131) belirtilmiştir.
Kendilerinin sıcak kanlı olduklarını, eğlenceyi sevdiklerini, herkesin evinde ses sisteminin olduğu, doğum günlerinin müzikli olduğu, mahallerinde Hıdırellez’in çok coşkulu yapıldığı, belirtilmiştir. Tarafımızca da gerek Tenekeli Mahalle ve Hilal’de ve gerekse Ege Mahallesi’nde arabalar ve evlerden müzik seslerinin yükseldiğine tanık olunmuştur.
Mahallede Romanca bilinmediği,
Kendilerinin Çingene olarak tanımlanmasından hoşlanmadıkları,
Nüfusun 1.500 kişi olduğu, gayri meşru işlerden, uyuşturucu ve hırsızlık olaylarından, çoğunun da kavgadan olmak üzere halen yaklaşık 250 kişinin ceza evinde bulunduğu, kendi aralarındaki kavgalarda eğer büyük bir nedeni yoksa bir süre sonra büyükleri tarafları barıştırıldıkları,
Kişilerin gelirlerinin asgari ücret düzeyinde olduğu, 2011 yılında ise asgari ücretin yılın ikinci yarısında maksimum 837.00 TL. olduğu dikkate alındığında o gün için ortalama 1.200 TL. gelir elde ettikleri (Yağlıdere s. 93), yani Romanların da bütün ülke çalışanlarında olduğu gibi gelirlerinin düştüğü,
Ellerinde mesleklerinin olmadığı için her iş yaptıkları, çalışanların oranının yüzde yetmiş civarında olduğu, belediyede çalışanların bulunduğu, bazılarının ayakkabıcılar sitesinde ayakkabıcılık yaptığı, bazılarının palet çaktıkları, özel hastanelerde çalışıldığı, 2011 yılındaki çalışma alanlarının da yaklaşık aynı olduğu (Yağlıdere s. 90), anlaşılmıştır.
Hapisten çıkanların, işe giremedikleri için çaresizlikten uyuşturucu işine devam ettikleri, ifade edilmiştir.
2011 yılında Ege mahallesinde sosyal güvenlik kurumundan yararlandıklarını söyleyenlerin oranı %62,9 iken yararlanmadığını söyleyenler %37, yeşil kart sahibinin ise %18,5’i olduğu tespit edilmiştir (Yağlıdere s. 152).
Sünni mezhebine dahil oldukları,
Mahallelinin yazın Çeşme’ye, Paşa Limanına gittikleri (Mekamp), şehir içinde Kordon’a ve Konak’a gitmektedirler.
Ege Mahallesi’nde Belediye hizmetlerinden memnun olmama oranının 2011 yılında %50,9 (Yağlıdere s. 98) olduğu anlaşılmıştır.
2011 yılında kişilerin %88,5’nin hiçbir derneğe üye olmadığı, ancak %30,4’lük bölüm tarafından Roman Kültürü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğine üyeliğin yararlı olduğu belirtilmiştir (Yağlıdere s. 129). Bugün için de aynı oranların geçerli olduğu düşünülmektedir.
2011 yılındaki görüşmelerde de evliliklerde %6,1’i eşlerinin Roman olmasının kesinlikle bir öneminin olmadığını, belirtmiştir.
Ege Mahallesinde de, seçimlere yüzde doksan katılımın olduğu, önceleri çoğunlukla iktidar partisine oy verilirken son iki dönemdir CHP’ye oy verildiği, artık iktidar partisinden mahalleye yardım gelmediği, yardımları belediyenin yaptığı ifade edilmiştir.
Yazarlar Günal Kurşun&Orhan Kemal Cengiz’in 70 Soruda Roman Hakları Kitabının 49’uncu sayfasında Romanlarla İlgili Tespitler:
Romanların dillerini gizlemedikleri, ancak on yıllardır türlü haksızlıklara ve ayrımcılıklara maruz kaldıkları için, bir “güvenlik kuşağı” içinde yaşamayı tercih ettikleri, dillerinin de bu kuşağın bir parçası olduğu, bu yüzden de, güvenlik gerekçesiyle bu dili Roman olmayanlara öğretmemeyi tercih edebildikleri, bu konuda çok ısrarcı olunursa, Romanlardan birkaç kelime öğrenilebileceği, diğer pek çok dilde olduğu gibi, Roman dilin de yazılmış bir gramer kitabının Türkçede henüz olmadığı, bu konuda açılan kursa da rastlamadığı, belirtilmiştir.
S O N U Ç
İzmir’in dört Roman mahallesinde tespit ettiğimiz Romanlara ait ortak özelliklerini:
1-Ayrımcılığa uğradıkları,
2-Ekonomik yönden sıkıntıda oldukları, istihdam sorunlarının bulunduğu,
3- Misafirperver insan oldukları,
4- Eğlenmeyi ve eğlenceyi çok sevdikleri,
5-İçlerinde çok sayıda müzisyenin bulunduğu,
6- Büyük bir kesimin resmi nikahlı olarak yaşadığı,
7- Romanların farklı kültür ve kesimlerdeki insanlarla evlenebildikleri,
8- Romancanın artık çok konuşulmadığı, ailelerin çocuklarının ayrımcılığa uğramalarını istemedikleri için Romancayı konuşmalarını istemedikleri,
9- Çoğunluğun sosyal güvencesinin bulunmadığı,
10- Eğitim seviyelerinin istenilen seviyede olmasa da yükseldiği, ancak üniversite mezunu Romanların bile iş bulamadıkları,
11- Kendilerini önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tanımladıkları,
12- Yaşadıkları mahallenin dışında yaşamayı düşünmedikleri,
13- İzmir Romanlarının büyük çoğunluğunun Cumhuriyettin ilanından sonra Balkanlardan geldikleri,
14- Engeli olanlar dışında oy kullananların sayısının yüksek olduğu,
15- Çiçekçilik yaptıkları, çöp ve hurda topladıkları, belediye de çalışanlarının temizlik işçisi ve güvenlik olarak çalıştıkları, müzisyenlik yaptıkları, şeklinde sayabiliriz.
Son söz: Yazımı hazırlarken bizzat yukarıda sözünü ettiğim mahallelere gittim, ne bir tehditle ne de bir tehlike ile karşılaştım. Birlikte çay ve kahve de içtik, sohbet de ettik.
- Hüseyin Yörükoğlu
Kaynakça
- Toprak Ömür Özmen, Gökhan Tenikler -İzmir Büyükkent Bütününde Romanlar Nobel Yayın Dağıtım Ankara 2007,
- Alper Yağlıdere İzmir Romanları – Yaşam – Kültür- Alışkanlıklar Ozan Yayıncılık Ltd. İstanbul 2011,
- 70 Soruda Roman Hakları İnsan Hakları Gündemi Derneği, Günal Kurşun&Orhan Kemal Cengiz Ankara-2013,
- Alper Yağlıdere İzmir Romanları – Yaşam – Kültür- Alışkanlıklar Ozan Yayıncılık Ltd. İstanbul 2011.



