Quantcast
Çanakkale Savaşı ve Müstecip Onbaşı – Belgesel Tarih

Mesut BİÇER
Mesut  BİÇER
Çanakkale Savaşı ve Müstecip Onbaşı
  • 04 Kasım 2019 Pazartesi
  • +
  • -
  • Mesut BİÇER /

Loading

Çanakkale Savaşı hiç şüphe yoktur ki; dünya savaş tarihinin gördüğü en kanlı savaş olmasının yanında, aynı zamanda da Türk tarihinin dönüm noktalarından birisidir. Çanakkale düştüğü yerden kalkmak deyimi ile örtüşen, düşmüş, tükenmiş bitti denilen bir milletin yerden kalkışı, adeta silkelenip kendine gelmesi demektir. Osmanlı devletinin tüm imkânsızlıklarına rağmen denizde ve karada devam eden savaş boyunca Türkün göğsündeki iman ateşi, kanının her damlasındaki vatanseverlik; kaynayan bir kum misali sökün gelen düşman karşısında egemenliğini sağladığı emsalsiz bir mücadeledir Çanakkale.

Sayısız kahramanlıkların, dinlendikçe anlaşılması güç gelen binlerce mucizelerin yaşandığı Çanakkale gerçekte de inancın umutla birleştiği anlatılacak tüm kelimelerin yetersiz kalacağı emsalsiz bir mücadelenin tarihidir.

Yaşanan bu emsalsiz mücadele ve kahramanlıkların içerisinde unutulmaması gelecek nesillere unutturulmaması adına isminin hep yaşatılması gereken bir kahramanda Yenişehir Orhaniye köyünden Ferhatoğullarından Necip oğlu 1891 doğumlu Müstecip Onbaşı soyadı kanunundan sonra aldığı soy ismi ile Müstecip Kılıçaslandır.

Fransız Turquoise Denizaltısı (İmal edildiği Fransa Toulon Limanı’nda sefere çıkmadan önce mürettebatı ile birlikte)

Dünya savaş tarihinde bir emsali daha olmayan ateşli bir silah ile bir denizaltıyı mürettebatı ile teslim alma başarısını gösteren Müstecip Onbaşı bu başarıyı gerçekleştirdiği 30 Ekim 1915 gününden sonra hem Osmanlı hem de diğer ülkeler nezdinde oldukça fazla oranda yer almıştır. Müstecip Onbaşı’nın başarılı top atışının ardından neler yaşandı denizaltının İstanbul’a götürülmesi, ulusal ve uluslar arası boyutta ne gelişmeler oldu gelin birlikte bunu irdeleyelim.

Müstecip Onbaşı (Savaş yıllarından sonra)

XIX. yüzyılın son dönemlerine yaklaşıldığında denizaltılar ile ilgili çalışmalarda o günün teknolojisine göre gelişme göstermeye başlamıştı. Manevra kabiliyeti ve şarj süreleri gibi etmenlerin iyileştirilmesi denizaltıların askeri donanmalarda kullanılmasına da olanak verir olmuştu. XX. Yüzyılın ilk çeyreğindeki cihan harbinde etkin kullanılmak istenen denizaltılar için Osmanlı devleti dâhil birçok ülkenin savunma sistemlerini geliştirmemiş olması denizaltılara karşı temkinli olunmasına da sebep olmaktaydı.

Cihan harbinde denizaltıların etkin rol oynadığı ilk cephe Çanakkale Cephesi oldu.[1] İtilaf Devletleri boğaz üstünde ve kara savaşlarında aldıkları ağır darbelerin ardından boğazı denizaltılar ile geçip Marmara Denizine ulaşmak oradan da İstanbul’u kontrol altına alabilmek düşüncesiyle denizaltıları kullanmaya başladılar. Boğaza giren İngiliz, Fransız ve Avustralya denizaltılarından bazıları Marmara Denizine ulaşmayı başarmış ve burada mühimmat ve askeri sevkiyat yapan gemilerimize zarar vermeye başlamışlardı. Marmara’da ki düşman denizaltı faaliyetleri sonucunda Mesudiye, Barbaaros Hayrettin Zırhlıları, Yarhisar Muhribi, Peleng-i Derya dahil olmak üzere sekiz askeri gemi, otuz bir ticaret gemisi ve bunların yanında iki yüzden fazla küçük tekne ve mavna savaş dışı kalmak zorunda olmuştu.

Osmanlı ordusu ise denizaltıların tüm bu zararlarına karşılık boğaz dibine çelik ağlar germek ve boğazın müstahkem noktalarına topçu birlikleri yerleştirmek dışında alabileceği savunma önlemleri bulunmamaktaydı.

30 Ekim 1915 günü Akbaş Limanında görevli 9. Sahra Topçu Alayı, 2. Tabur, 5. Bölüğünden Müstecip Onbaşının üstlerinden emir almayı bekleyecek vakti olmadan yaptığı top ateşi ile Fransızlara ait Turquoise denizaltısının periskopuna isabet ettirdiği top mermisi dünya tarihinde bir eşi daha görülmeyen bir olayın gerçekleşmesine sebep oldu. Periskopundan vurulan denizaltı adeta kör konuma düşmesinden dolayı hareket kabiliyetini yitirip teslim olmak zorunda kaldı. Fransız Turquoise denizaltısı mürettebatı ile birlikte teslim alındı.

3 Kasım 1915 L’intransigeant gazetesi

Sıra sağlam sayılabilecek nitelikte teslim alınan denizaltının İstanbul’a sevk edilmesine gelmişti. 2 Kasım günü Sana ve Kurt pompalama römorkörleri tarafından yüzer hale getirilen Turquoise 3 Kasım gecesi gecenin karanlığından da istifade edilerek karartma yapılıp Nusret Mayın Gemisi tarafından çekilmeye başlandı. Samsun Torpidosu ise en önde seyir güvenliğini sağlamak ile görevliydi. Turquoise denizaltısının içerisinde birkaç Alman mühendis ve denizci görevli idi.

Denizaltının İstanbul’a sevki olaylara gebe idi. Güvenlik nedeniyle karartma pozisyonunda giden konvoyda Nusret gece karanlığında göremediği Samsun Torpidobotunu mahmuzladı. Çarpışmanın nedeniyle Nusret’in arkasında serbest kalan denizaltı ise bu esnada Nusreti mahmuzladı. Yaşanan çifte çarpışma sonrası hem Nusret hemde Samsun Torpidobotu zarar gördü. Samsun torpidobotu güçlükle ve kendi imkânları ile limana sığınırken Nusret ise aldığı darbe sonucu bir römorkör yardımıyla çekilmek zorunda kaldı. Yaşanan olayların neticesinde ise Turquoise Marmara Denizinin ortasında yapayalnız kaldı. Denizaltı içerisinde bulunan mürettebatın gayretleri ile çalıştırılan denizaltı 4 Kasım günü İstanbul Saraylar Limanına ulaştırılabildi ve 5 Kasım günü görevlendirilen Gayret römorkörüne bağlanarak Haliç Tersanesine getirildi.[2]

4 Kasım 1915 Le Gaulois gazetesi

Müstecip Onbaşı’nın denizaltıyı mürettebatı ile birlikte teslim almış olması Osmanlı ordusu içerisinde büyük bir hayranlıkla karşılanmıştı. Cepheden gelen şehit haberlerinin her geçen gün fazlalaşması, cepheden yaralı olarak getirilenlerin cephedeki mahşeri anlatması halk üzerinde hüzne sebep olurken Müstecip Onbaşının yapmış olduğu başarı halkın savaşa karşı olan psikolojisinin düzelmesinde oldukça etkin rol oynamıştı.

Denizaltıya “Müstecip Onbaşı” ismi verildikten sonra

Denizaltının teslim alınmasının ardından İstanbul Haliç tersanesine çekilen denizaltının Osmanlı donanmasına dâhil edilmesi oldukça görkemli bir tören ile gerçekleştirildi. 10 Kasım günü Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın bizzat katıldığı törende Alman üst tütbe subaylar, Suriye Heyeti, Erkan-ı Bahriye Reisi Vasif Bey, birçok üst düzey yetkili ve çok sayıda vatandaş hazır bulundu[3]. Müstecip Onbaşıya madalya takdim edilen tören adeta itilaf devletlerine karşı bir boy gösterisi şeklinde sunuldu. Tören sırasında Turquoise denizaltısının ismi de Müstecip Onbaşı Denizaltısı olarak değiştirildi. Törene ait haber ve fotoğraflar Osmanlı basınında manşet haber niteliğinde detaylı ve övgü dolu olarak takdim edildi.

Törenin ardından denizaltı Asker Ailelerine Yardım Cemiyeti tarafından halkın ziyaretine açılarak kazanılan zaferin daha geniş kitlelere ulaşması sağlandı.

Osmanlı Devleti ve ordu yetkilileri Müstecip Onbaşı sayesinde alınan başarıyı kutlarken Fransa’da ise 3 Kasım tarihinde yayınlanan gazetelerde Turquoise denizaltısının batırıldığı yönünde haberler yayınlanmaktaydı.. Fransa Deniz Kuvvetleri Komutanlığı denizaltının esir alındığını kamuoyundan saklamak istiyordu. Fakat 4 Kasım da yayınlanan gazeteler Alman haber kaynaklarına dayanarak denizaltının Osmanlı ordusu tarafından esir alındığını yazmaktaydılar. Çanakkale Cephesinde denizaltılardan beklentileri yüksek olan itilaf devletleri beklediklerini bulamamışlardı.

Savaş sonuna dek Osmanlı ordusu ve Alman mühendisler tarafından incelenip gerekli bakımın yapılaması için girişimlerde bulunulan denizaltı maalesef ki aktif olarak kullanılamadı. Sadece Karadeniz de görev yapan Alman Denizaltılarının şarj edilmesi işlerinde kullanılabildi.

Denizaltı Fransa’ya götürüldükten sonra 5 Nisan1920’de gazetelerde yayınlanan hurda satış ilanı

Çanakkale’de Müstecip Onbaşı’nın top atışı ile esir alınan denizaltının Türklerin elinde bulunması Fransızların oldukça gücüne gitmiş olsa gerek ki Cihan harbinin bitmesinin ardından apar topar kaçırılarak 1 Temmuz 1919 günü bir römorkör yardımı ile denizaltının imal edildiği Fransa’daki Toulon tersanesine götürüldü.

Denizaltıdan bugün elimizde kalan tek parça: Müstecip Onbaşı’nın isabet ettirdiği denizaltıya ait periskop

Mondros Ateşkes anlaşmasının şartlarının bahane edilmesi ile kaçırılan denizaltı 5 Nisan 1920 günü Fransa gazetelerinde yayınlanan ihale ilanı ile hurda olarak satışa çıkarıldı ve 20 Nisan 1920 günü satıldı.

Denizaltıdan ise bize sadece bugün İstanbul denizcilik müzesinde sergilenen Müstecip Onbaşı’nın atışı ile isabet alan Periskopu kaldı.

Çanakkale Savaşları gibi Türk tarihinin dönüm noktası kabul edilen bir var olma mücadelesi içerisinde göstermiş olduğu başarı nedeni ile Müstecip Onbaşı unutulmaması ve asla unutturulmaması gereken bir değerimizdir. Bugün Yenişehir’de gelenek haline gelen her yıl Eylül ayı içerisinde Gaziler Günü münasebetiyle Müstecip Onbaşı resmi törenle anılmakta. Bir kaç yıldır bir grup doğasever mart ayı içerisindeki Çanakkale Haftasında Müstecip Onbaşı adına etkinlik düzenlemekte. Yenişehir’in Yenigün Mahallesinde Müstecip Onbaşı’nın adının verildiği bir caddemiz bulunmakta. Kendi köyünde bulunan okul Müstecip Onbaşı adına tabelanmış durumda.

Kaynaklar

[1] Tahtalbahirden Denizaltıya Çağın Vurucu Gücü, Otto Hersing, çev: Bülent Erdemoğlu, İşbankası Yayınları, İstanbul 2007

[2] Turquoise Denizaltısı Nusret’e de Çarpmıştı, Tunca Örses, Atlas Tarih Çanakkale Özel Sayısı, Nisan-Mayıs 2015, sayı: 33, s:108

[3] Harp Mecmuası, Teşrinisani 1331 / Aralık 1915, Sayı:2

30 Ocak 1916 tarihinde Polonya’da yayınlanan Çanakkale Savaşlarını anlatan bir gazetede Müstecip Onbaşı

 

Mesut BİÇER

(Yenişehir 1972) Gazi Üniversitesi İnşaat programı ön lisans mezunudur. Bir süre mesleğine dair kamuda çalıştıktan sonra çeşitli özel inşaat firmalarında çalıştı. 2018 yılında emekliliğe hak kazananınca lise yıllarından bu yana hobi olarak topladığı çok sayıda yerel tarih arşivini düzenleyerek yerel tarih ile ilgilenmeye başladı. Özellikle Yenişehir hakkında yazdığı yazılar çeşitli yerlerde yayınlandı. Emekliliğinde verdiği zaman olgusu ile çalışmalarına devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Mesut BİÇER

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ