Quantcast
Boğazlanan insan kurbanları – Belgesel Tarih

Özkan KARACA
Özkan  KARACA
Boğazlanan insan kurbanları
  • 16 Mayıs 2018 Çarşamba
  • +
  • -
  • Özkan KARACA /

Loading

İnsanların tanrılara kurban edilmesi âdetine, tarihin çeşitli dönemlerinde rastlanmaktadır. Hemen hemen bütün dinlerde, hem ibadetler sırasında hem de şükür amacıyla, canlı ya da cansız birçok varlık kurban edilmektedir. Tanrılara sunulan en değerli kurban ise insandır. Bazı milletlerde savaş esirleri, tanrıya şükür ifadesi olarak öldürülürdü. Bereket için kralın öldürülmesi, ölen insanla birlikte kölelerinin ya da eşlerinin defnedilmesi, çocukların kurban edilmesi gibi insan kurban etme hususunu tarihin hatıraları ve vesikaların sayfaları bilgi vermektedir.

Tanrılara ve ölülere, özellikle köleleri kurban eden kabileler, bu kurbanların ahirette onlara hizmet edeceklerine inanıyorlardı.[1] Eski Mezopotamya’da ahiret hayatında rahat etmesi için kral ya da kral ailesinden ölen kişinin yakınları, askerleri, cariyeleri beraberinde gömülürdü. Bazen toplumu korumak, tanrıların insanları öldürme arzularını dindirmek için de insanlar kurban ediliyordu.

Birçok Afrika kabilesinde, Azteklerde, Mayalarda, İnkalarda, Keltlerde[2], Soğdlarda, Hititlerde, Yunanlılarda, Romalılarda, Cermenlerde,[3] Fenikelilerde, Mısırlılarda, Hintlilerde, Çinlilerde, Moğollarda, Yahudilerde ve genel olarak diğer Sami kavimlerde az ya da çok insan kurbanı mevcuttu.[4] Eski Türklerde de insan kurbanı olduğuna dair görüşler bulunmaktadır. Hindistan’da kocası ölen çocuksuz kadınların yakılarak öldürülmesi âdeti yasaklanmasına rağmen, yakın zamanlara kadar bazı kadınların yakıldığına dair haberlere rastlanmaktadır.[5] Satanizm gibi bazı günümüz dini akımlarda ve tarikatlarda da insan kurbanı ayinlerinin yapıldığına dair bilgiler mevcuttur.

Mısırlılar, Yunanlılar, Romalılar ve Avustralya yerlileri gibi topluluklarda görülen çocuk öldürmenin belli başlı sebepleri arasında: Yetişkin insanların kurban edilmesinde olduğu gibi kutsal varlıklara şükretme ve ortaklara yakınlaşma, sakat ya da istenmeyen özelliklere sahip çocuklardan kurtulma, kıtlık zamanlarında yiyeceğin yeterli olmaması gibi nedenlere dayanan erkek çocukların kızlara üstün kabul edilmesi gibi kültürel sebepler zikredilebilir. Eskiden çocuk ölüm oranları yüksek olduğu için insan kurbanında, kölelerden sonra çocukların yetişkinlerden daha çok tercih edilmiş olması muhtemeldir. Diğer taraftan bazı insanların şükür ifadesi olarak, kendileri için en değerli kabul ettikleri varlığı Tanrı’ya adama istekleri de çocuklarını kurban etmelerine neden olmuştur.[6]

Bazen sağlık gerekçesiyle de çocuklar öldürülürdü. Sparta’da bir bebek doğunca, baba onu muayene için ailenin yaşlılarına götürürdü. Bebek, sağlıklı ise yetiştirilmek üzere babasına bırakılır; sağlıklı değilse derin bir su çukuruna atılarak öldürülürdü.[7] Fenikeliler ise her şeyin ilkini isteyen tanrılara ilk çocuklarını kurban ederlerdi. [8]

Çocuklarını öldürenler arasında özellikle tabiat insanları zikredilir. Onlar, sakat, hastalıklı veya gayrı meşru dünyaya gelen ya da annesi doğum sırasında ölen bebeği öldürüyorlardı.[9] Eldeki yiyecek imkânlarına göre, nüfusun sınırlandırılması amacıyla birçok kabilede, talihsiz sayılan şartlar altında doğan çocuklar öldürülüyordu.[10]

Kimi kabileler, açlık tehlikesi baş gösterdiği veya açlığın hükmünü yürüttüğü zamanlarda, yeni doğan çocukları öldürür ya da pişirip yerlerdi. En fazla öldürülenler ise kız çocuklarıydı.[11]

Tanrıya kurban verme hemen hemen bütün dinlerde ve kültürlerde mevcuttur.[12] Bu kurbanlar kanlı ve kansız olmak üzere iki grupta toplanır. Kanlı kurbanlar dinler, kültürler ve milletlere göre kanatlı veya kanatsız hemen hemen bütün hayvanlardan kesilebileceği gibi, bazı kültürlerde insanlar da kurban edilmiştir.

Tarih boyunca semavî dinlere bağlı anlatmaların haricinde; Maya, İnka ve Azteklerde insan kurban etme geleneğine bağlı olarak genellikle esirlerin kurban edildiği ve Hititlerde yaygın olmamakla birlikte insan kurban etme ritüelinin varlığı bilinmektedir.[13]

Keltlerde insan kurbanı çeşitli biçimlerde olmakla birlikte ağırlıklı olarak kılıç darbesiyle öldürme ve Cermenlerde ise, insanı öldürmekten çok ona benzeyen bir varlığın parçalanması şeklinde uygulamalar vardır. [14] Moğollarda insan kurban etme, onun diri diri gömülmesi şeklinde uygulanmaktadır. Aslında diri diri gömme uygulaması çöl veya steplerde daha çok uygulanmaktadır ki, böyle kurban vermenin bir benzeri Araplarda da vardır.[15]

Böyle bir uygulama da her hâlde çöl şartlarında kurban vermenin en zalimce olanının kızgın kuma gömerek yapılabileceği anlayışından kaynaklanmış olsa gerektir.

Eski çağlarda insan kurban edilmesi, bir nevi temizlenme ve sihir vasıtasıydı. Ailenin ilk çocuğu Tanrı’ya aitti ve ona kurban edilmesi gerekiyordu. Bu pratikten başka Mısırlılar köpek başlı olarak tasvir ettikleri insanlara “Åni” diyorlar ve onları “Ay Tanrısına” kurban olarak sunuyorlardı.[16]

Eski Sami kavimlerinde insan kurbanı çok yaygın bir gelenek halini almıştı. Tevrat’ta adı geçen “Baal” daha çok körpe etleri severdi. Onun tunç heykelinin bir fırın olan karnında çocuklar yakılır ve bu iğrenç tanrı doyurulurdu.[17]

Cahiliye dönemi Araplarında da insan kurbanına rastlıyoruz. Cahiliye devri Araplarının “Sabah Yıldızı”na daha doğmadan büyük bir acele ile insan ve beyaz deve kurban ettikleri bilinmektedir. Yine önemli putlardan Uzza’ya oğlanlar, kızlar ve esirlerin de kurban edildikleri ileri sürülmektedir.[18]

 

DİPNOTLAR:

 [1] Tahsin Feyizli, a.g.e.  s. 64.

[2] Keltlerin insan kurban etmeleri ile ilgili olarak Mircea Eliade şu bilgileri verir: “Keltler insanı da kurban

ediyorlardı. Bu tür kurbanı çeşitli biçimlerde yapıyorlardı. Kurban kılıç darbesiyle öldürülüyor veya oklarla

delik deşik ediliyor ya da kazığı oturtuluyordu.”

[3] Cermenler, Almanların atalarıdır. Mircea Eliade, Cermenlerdeki insan kurbanı hakkında: “İnsan biçimli bir

varlığın öldürülmesiyle ve parçalanmasına dayanan kozmogoni, Tiamat, Pruşa ve Panka mitlerini

hatırlatmaktadır. Demek ki dünyanın yaratılması kanlı bir kurban töreninin sonucudur; bu çok yaygın ve arkaik

düşünce gerek Cermenlerde, gerekse diğer halklarda insan kurban edilmesinin gerekçesini oluşturmaktadır.

Aslında ilk tanrısal davranışın bir tekrarı olan bu tür kurban, dünyanın yenilenmesini, hayatın yeniden

türemesini, toplumun huzurunu sağlamaktadır.” şeklinde bilgiler verir ki, bu bilgiler Cermenlerde insan kurban

etmenin sebepleri açıklanır.

[4] Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999. s.142-144.

[5] Ünver Günay- Harun Güngör, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Ocak Yayınları, İstanbul, 1997.

  1. 66.

[6] Adnan Demircan, Cahiliye Araplarında Kız Çocuklarını Gömerek Öldürme Âdeti, Harran Üniversitesi İlahiyat

Fak. Dergisi, Sayı:3, Şanlıurfa, 2004. s.13.

[7] Hüseyin Kılıç, Antikçağdan Günümüze Batıda Kadın ve Cinsellik, Otopsi Yayınları, İstanbul, 2000. s.32.

[8] Tahsin Feyizli a.g.e. s. 72.

[9] Çocuk öldürme, bu fiili yapılanların helak olmalarının nedenlerinden birisidir: “Beyinsizlikleri yüzünden, körü

körüne çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar

mahvolmuşlardır; onlar sapıtmışlardır, zaten doğru yolda da değillerdi. ” Bkz: Kuran-ı Kerim En’am 6/140

[10] Will Durant, Medeniyetlerin Temelleri, Erguvan Yayınları, İstanbul, 2007.  s. 99.

[11] Will Durant, a.g.e. s. 100.

[12] İnsan kurban etmeyle ilgili olarak tarih içerisinde iki temel dairenin oluştuğunu istifade ettiğimiz kaynaklardan

hareketle söyleyebiliriz. Bu dairelerden ilkini kurbanın canlı bir şekilde gömülmesi, ikincisini ise kurbanın

bizzat kanının akıtılması gelenekleri oluşturur. İlk daireye ağırlıklı olarak Orta Doğulu ve Batılı kavimlerde

insan kurban etme, ikincisine ise Türk toplulukları, eski Amerikan medeniyetleri (Maya, İnka ve Aztek) ve

Kuzey Afrika (Nijerya ve Kabil isimli Berberi topluluğu) medeniyetlerindeki insan kurban etme girer. Bu

dairelerin varlığı ilgili coğrafyalardan derlenmiş mitolojik veya gün ışığına çıkarılmış arkeolojik metinlerle

doğrulanmaktadır.

[13] Gürbüz Erginer, a.g.e. s.79.

[14] Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi,  Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2003. s.177.

[15] Jean Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Çev. Aykut Kazancıgil, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 1999.

  1. 281-282.

[16] Bahaeddin Ögel,  Türk Kültürün Gelişme Çağları, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1971. s.193.

[17] Vecdi Akyüz, Hac – Umre ve Kurban, İz Yayınları, İstanbul, 2008.  s.22.

[18] Vecdi Akyüz, a.g.e. 23.

Özkan KARACA

1977 Malatya - Türkiye Yazarlar Birliği, İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM), Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER), Türkiye Gezginler Derneği ve İzollu Vakfı üyesidir. ESERLERİ: Aynalar, İki Kanat Yayınları, İstanbul (2007) Dövüştüler, Götürüldüler, Dönemediler: Esarette Kalanlar, MSN Yayıncılık, İstanbul (2016) Kanlı Şarap, Küflü Ekmek: Sömürgecilik, MSN Yayıncılık, İstanbul (2016) Dinlerde, Mitolojilerde, Savaşlarda: Kurban, MSN Yayıncılık, İstanbul (2017) E-Posta: [email protected]

FACEBOOK - YORUM YAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
ÖZKAN KARACA

BU MAKALELER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR!

  • YENİ
Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Romanlarda Sosyal ve Kültürel Yaşam

Emel ÖRGÜN, 2 Kasım 2024
“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

“İki Kasım 1943” Karaçay Sürgünü

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 2 Kasım 2024
Bir Zamanlar Kültürpark

Bir Zamanlar Kültürpark

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Söğütlülü Destancı Aşık Ali Şahin

Haber Merkezi, 2 Kasım 2024
“Cumhuriyet Türküsü”

“Cumhuriyet Türküsü”

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Kefir’deki Vatan Yahut Kefir’in Kökeni

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN, 26 Ekim 2024
Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Söylev’in Okunuşunun 97. Yılı

Nevin BALTA, 16 Ekim 2024