Halk müziğimizde Turna motifi çokça işlenen temalardandır. Özellikle Alevi ozanlarımız bu konuda hayli ileri gitmiş. Turnayı görmese de türkülerinde, dizelerinde onu dile getirmişler. Hatta ve hatta: Turnalar Ali’yi görmediniz mi? Diye serzenişte dahi bulunmuşlar. Turnanın Türklerde Gök Tanrı’yı temsil ettiğine inanılması işe daha da ciddi bir boyut kazandırmış. Bu inanç onun kutsal bir kuş olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Bilinen ülkelerde özgürlüğü, barışı ve huzuru temsil etmiş olması turnayı kutsal bir kimliğe kavuşturmuş. Böyle bir kimliğe sahip olması sonucunda ülkemizde bir halk ozanımız mahlasını Şah Turna koymuş. Tüm tapşırmalarında da bu mahlası kullanmıştır.
Değişik ülke kültürlerinde karşımıza çıkan turna, kilim nakışlarında dahi kendisini göstermiş. Anadolu insanının dilinde, telinde, yağlığında, yazmasında çarığında, çorabında, dokumasında turna motifi kullanılmış. Erzurum’da Turna Barıyla oyunlarımızda, Turnalar Semahıyla türkülerimizde varlığını hissettirmiştir. Semahların dışında halk musikimizde klasikleşmiş turnalı türküler de geçmişten günümüze varlığını koruyarak bizlere ulaşmışlar. Türk Halk Musikisi içinde önemli özellikler arz eden semahlar Anadolu’da Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yaygındır.
Tespitlerimize göre semah Türklerin ana yurtta uyguladığı şaman ayinlerinin Anadolu da ki uzantısıdır. Tanrı’ya ulaşmak için dönülen ilahi bir aşkın ifadesidir. Anadolu’daki Alevi Türkmenlerinde varlığını koruyan semah, geçmişte tüm Oğuz Türklerinde dönülüyordu. Bugün Sünni olan Uygurlarda, Türkmenistan da Tuva, Hakas, Horasan, Tacikistan, Kazakistan Türkmenlerinde ve şaman olan diğer Türk topluluklarında semah dönülmektedir.
Aleviler semahın kaynağının Kırklar Meclisi olduğuna inanır. “İnanışa göre Hz. Muhammet miraç dönüşü Kırklar Meclisine uğrar. O sırada Selmani Farisi bir üzüm tanesi ile içeri girer Hz. Muhammet’e; ‘Ey yoksulların hizmetçisi! Bu üzüm tanesini bize paylaştır’ der. Hz. Muhammet Cebrail’in getirdiği tabakta üzüm tanesini ezer şerbet yapar. Bu şerbet, kırklardan birinin dudağına değince hepsi kendinden geçer; ayağa kalkar ya Allah diyerek semah dönmeye başlar. O gündür bu gündür erenler meclisinde semah dönülür”. Dönülen semahlardan biri de Turna Semahıdır. Alevi Bektaş-i kültüründe turna ve güvercin kutsaldır. Turna Hz. Ali’yi temsil eder. Hacı Bektaş-i Veli güvercin, Ahmet Yesevi’nin de turna donunda göründüğüne inanılır.
03 Ocak 2014 tarihinde Ayhan Aydın’ın Sn. İlhan Cem Ersevenle yaptığı bir söyleşide konuyla ilgili şöyle denilmektedir.
“Semahlar, her ne kadar çıkış kaynağı olarak Kırklar Meclisi olayında indirgense de aslında İslamlık önce, Orta-Asya çoktanrılı inançlardan, gökbilimsel danslardan kalıntılar taşır. Semahta gezegenlerin, güneş çevresinde dönüşleri simgelenir ki, bu da çoktanrılı inanç sisteminden geldiğini gösterir. Alevi (öte yandan Tahtacılar) semahlarında Hz. Ali, Hacı Bektaş Veli, bir ulu kişi ya da cem töreninde mürşit postunda oturan dede, güneşi temsil etmektedir. Diğer oyuncular ve ana-bacılar, yıldızları ve gezegenleri oluştururlar. Semah oyununda ellerin yukarı kalkması Gök-Tanrıya, yere doğru uzanması Yer- Tanrıya olan inancı ve tapınmayı anlatır. Ayakların yere vuruşuyla kötü ruhları kovmaktadır. Ellerin göğüste çapraz olarak birleşmesi tüm insanlığı kucaklamak ve sevgi dağıtmaktır. Alevi-Bektaşi düşünce geleneğinde, dolayısıyla semahlarda İslami motifler fazla yer almaz. Yalnızca Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Hacı Bektaş-ı Veli sevgisi, Ehlibeyt ve 12 imam kültü, ulu sayılan kişilere saygı ve bağlılık aşırı biçimdedir. Dairesel dönüşlerde bir gülün biçimleriyle bir atın yürüyüşünü ya da turnanın uçuşunu, kanat süzüşünü görürüz. Alevi-Bektaşi inancında turna kutsaldır. Hz. Ali’nin sesi kabul edilir. At ise, Orta-Asya’dan beri kutsal sayılan bir hayvan kültüdür[1]”.
Semahlar tek bölümlü olacağı gibi daha fazla bölümleri olanlar da vardır. Kaynaklarda Anadolu semahlarının en fazla üç bölümlü olduğu ifade ediliyor. Fakat bizim tespitlerimiz hiç de öyle değil. Şanlıurfa’nın Kısas beldesinden tespit ettiğimiz semah dört bölümlü. Nasıl öğle namazının farzı dört rekâtsa, Kısaslılar da semahın her bölümünü bir rekât olarak düşünüyor. Dört rekât farz namazının bir rekâtı eksik olursa ki o namaz olmaz. Kısaslılar için de semah aynıdır. Hele miraçlama ve tevhit bölümü olmayan semaha hiç itibar edilmez. Onlara göre miraçlama ve tevhit semahların en önemli bölümleridir. Buna göre Kısas Alevilerince semahların dört bölümlü olacağı konusuna bir açıklık getirilmiştir. Bu hüküm mantıken de doğrudur. Cemde semah on iki hizmet içinde önemli bir yer tutuyorsa, bunun da inanışa göre dört ayrı bölümü, her bölümün de kendine özgü safhaları varsa ki öyle: O zaman bu safhaların ayrı ayrı yerine getirilmesi gerekir. Farzı dört rekât olan öğlen namazı nasıl iki rekât kılınamazsa, dört bölümlü Kısas Semahını da iki bölümlü olarak uygulamak söz konusu olamaz. Kısaslılar semahın ulviyetine ve kutsiyetine inanır. Bu düşünceye de oldukça sadakat duyarlar. Doğrusu hiç tavizleri yoktur.
“Haşa ki semamız oyuncak değildir
O bir aşk halidir salıncak değildir”
Özdeyişindeki anlama sıkı sıkıya bağlıdırlar. Hacı Bektaş-i Veli’nin:“Sema, ariflerin aleti, muhiplerin ibadeti, taliplerin maksududur. Hakka bizim semamız, oyuncak şey değil. İlahi bir sırdır. Mecazi değildir. O kimse ki sema’ı bir oyun sayar. O, cifedir. Namazı kılınır kimse değildir” prensibine kesinlikle riayet ederler. Diğer yörelerde en fazla üç bölümlü olan semahlara karşın, Kısas Semahı dört bölümlü olarak günümüzde varlığını korumaktadır. Onun için: Ezgi, usul, söz ve bölüm zenginliği bakımından
Anadolu’nun tekâmül etmiş semahları arasında ilk sırayı alır. Kısas Alevileri cemde kendi semahlarının dışında semah dönmezler. Cemde dönülen semah, Kırklar Semahı olarak bilinir. Toros Tahtacı Türkmenleri arasında yaygın olan, semaha ayak açmak için dönülen mengileri Anadolu Alevileri’nin bilmediği gibi, Kısas Alevileri de bilmez. Mengi sözcüğüne de oldukça yabancıdırlar. Mengi: Toros Tahtacı Türkmenlerinin semaha hazırlık için döndükleri dini içerikle bir oyundur.
Cemlerdeki semah sözleri kesinlikle dini içerikli olmak durumundadır. İlahi özelliklerini yansıtan bir ifadeye sahip olması gerekir. Mecazi aşkı anlatan sözler semah müziğinde kullanılmaz. Sözlükte “Dinleme, işitme, kulak verme” anlamında olan semah yörelere göre Turnalar, Kırat, Kırklar, Gönüller, Ya Hızır, Alaçam, Nevruz, Çorlu, Kırtıl, Hubyar, Gönüller, Tahtacı, Kısas ve Lâdik Semahı gibi adlar alırlar. Alevi Bektaş-i müziğinde ve semahlarında turna çok önemli bir motiftir. Hz. Ali’nin sesi olarak kabul görmesi ona bu kutsiyeti sağlar. Turnaların dansı semah figürleriyle özdeşleştirilir.
Turnalar semah döner. Çiftleşmeye yakın dönemdeki dönüşler görmeye değerdir. Aşkla şevkle dönen turnaların dansı semah dönmeye eş değerdir. Turna Semahına dönen canların kol hareketleri-figürleri turnanın kanat çırpınmasını taklitten doğmuştur. Semahta turnanın ağır ağır uçuşu, kanat vuruşu, çırpınışı turnalar semahındaki figürlerle dile getirilmiştir. Turnalar dans ederken adeta semah döner. Danstaki hareketler ağır ve olgundur. Turnalar Semahı adını alması da buradan gelmektedir. Semahtaki ağır ağır yürüyüş, sıra sıra uçuş, turnaların dans ederken yaptığı hareketlerin aynısıdır. Semah dönenlerin dizilerek yürümeleri, kolları turnanın kanatları gibi yana doğru açarak müziğe uygun yürüme figürleri turnanın dans ederken yaptığı hareketlere eş değerdir. Onun için de turnalar dans etmez semah döner.
Halk müziği klâsiklerimizin arasına giren Turnalar Semahı Sivas Divriği’den repertuvara girmiş. Türküyü Nida Tüfekçi Mahmut Erdal’dan derlemiş, repertuvar no: 1603’tür. Türkü bir halk müziği şaheseridir. Gerek ezgi zenginliği gerekse usul zenginliği türkünün klasikleşmesini sağlayan önemli unsurlar olmuştur. Geçmişten günümüze varlığını koruduğu gibi gün be gün de klasikleşmesi artarak devam etmektedir. Türkümüzün müzik yapısı ile usul yapısı birbiriyle bütünleşmesine rağmen sözlerde bu güzellikleri görmek mümkün değildir. Şimdi türkünün TRT repertuvarındaki sözlerine bakalım:
Repertuvardaki sözler:
Gine dertli iniliyorsun
Sarı turnam sinen yaraladı mı
Hiç el değmeden de iniliyorsun
Sinen yaralandı mı / Yoksa ciğerlerin parelendi mi
Yoksa sana yâd düzen mi düzdüler
Perdelerin tel tel edip üzdüler
Tellerini sırmadan mı süzdüler
Allı da turnam telli de Turnam
Sinen yaralandı mı
Yoksa ciğerlerin parelendi mi
Bu sözler Hekimhanlı Esiri’ye aittir. Aslında sözler beş dörtlük olup iki dörtlüğü semahta söz olarak kullanılmıştır. Kaynaktaki Hekimhanlı Esiri’ye ait sözler ise aşağıdaki gibidir:
Firkatli firkatli ne inilenirsin
Sarı turnam sinen parelendi mi
Niçin el değmeden sen inilenirsin
Telli turnam sinen parelendi mi
Sazım sana yâd düzen mi düzdüler
Tellerini haddeden mi süzdüler
Yâd el değip perdelerin bozdular
Sarı turnam sinen parelendi mi
Turnalar Semahında bu dörtlükten sonra gelen sözler Karacaoğlan’a aittir.
Karacaoğlan’a ait birinci dörtlük:
Havayı ey deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı dutmuş ovayı
Ak göğsün üstünde sedef düğmeyi
Çözüp gider bir gözleri sürmeli
Hay hay çekip gider bir gözleri sürmeli
Hay hay çekip gider bir gözleri sürmeli
İkinci dörtlük:
Kuru kütük yanmayınca tüter mi
Ak gerdanda çifte benler biter mi
Vakti gelmeyince bülbül öter mi
Ötüp gider bir gözleri sürmeli
III. dörtlük:
Dere kenarında yeller hurmayı
Kılavuz ederler telli turnayı
Ak göğsün üstünde ilik düğmeyi
Çözüp gider bir gözleri sürmeli
Ve repertuvardaki iki dize:
Karacaoğlan der ki geçti ne fayda
Bir vefa kalmadı ok ile yayda
Şimdi de Karacaoğlan kaynaklarındaki sözlere bakalım:
1.dörtlük:
Havayi hey deli gönül havayi
Ay doğmadan şavkı vurdu ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Geçip gider bir gözleri sürmeli
2.dörtlük:
Ataş yanmayınca duman mı tüter
Ak göğsün üstünde uban mı biter
Vakti gelmeyince bülbül mü öter
Öter gider yaylasına bir gelin
3.dörtlük:
Deniz kenarında yerler hurmayı
Kılavuz katarlar telli turnayı
Ak göğsün üstünde yalaz düğmeyi
Çözer gider yaylasına bir gelin
şeklinde kaynaklara geçmiştir.
Şimdi semaha söz olarak geçen koşmaların genel bir analizini yapalım: “Havayi de deli gönül havayi” dizesiyle başlayan 1. dörtlük ile “Kuru kütük yanmayınca tüter mi” dizesiyle başlayan II. dörtlük Karacaoğlan kaynaklarında altı dörtlük olarak kayıtlara geçmiştir. Kaynaklara altı dörtlük olarak geçen koşmanın sadece II. ve III. Dörtlüğü semaha söz olmuştur. Semaha söz olarak geçmeyen koşmanın diğer dörtlükleri aşağıdaki gibidir.
Biz de düştük bir güzelin ardına
Güzel göçmüş biz konalım yurduna
Yıkılası karlı dağın ardına
Çekip gider bir gözleri sürmeli
Dört yanında Arap attan inerler
Yürü diye küheylana binerler
Güzellerin salağına konarlar
Konup göçer bir gözleri sürmeli
Başına almış bir ince yemeni
Aramızdan kaldıralım gümeni
Ak topuk üstünde sandal tumanı
Boğup gider bir gözleri sürmeli
Karacaoğlan der de lebin bal gibi
Giydiğin elbise sırma tel gibi
Reyhana karışmış sırma tel gibi
Kokup gider bir gözleri sürmeli
Semahtaki Karacaoğlan’a ait bir diğer söz de Deniz kenarında yerler hurmayı dizesiyle başlayan III. dörtlüktür. Bu koşma da Karacaoğlan kaynaklarında dört dörtlük olarak yayımlanmış, ancak bir dörtlüğü semaha söz olarak geçmiştir. Karacaoğlan kaynaklarındaki sözler aşağıdaki gibidir.
Deniz kenarında yerler hurmayı
Kılavuz ederler telli turnayı
Ak göğsün üstünde yalaz düğmeyi
Çözer gider yaylasına bir gelin
Ayağına giymiş telli yemeni
Kaldıralım aralıktan gümanı
Ak topuk üstünde atlas tumanı
Döker gider yaylasına bir gelin
Ateş yanmayınca duman mı tutür
Ak göğsün üstünde çimen mi biter
Vakti gelmeyince bülbül mü öter
Öter gider yaylasına bir gelin
Merdine de Karacaoğlan merdine
Yaktı beni ateşine urduna
Anaçtaki karlı dağın ardına
Aşar gider yaylasına bir gelin
Semah: Karacaoğlan derki geçti ne fayda / Bir vefa kalmadı ok ile yayda dizesiyle bitmektedir. Karacaoğlan kaynaklarında bu dizeler:
Karacaoğlan der ki ama ne fayda
Rağbet kalmadı hiç yoksul da bayda
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
On iki ayın birisinde gidelim
Dörtlüğünden koparak semaha söz olmuştur. Aslında dizeler bir bütünlük arz etmediği için türküde yamalık gibi durmaktadır. Semaha söz olan koşmanın diğer dörtlükleri aşağıdaki gibidir.
Ala gözlüm benim ile dilersen
Bahar ayları gelsin de gidelim
Bağlar almış ılkımını karını
Yollar çamur kurusun da gidelim
Erisin dağların karı erisin
İnsin seli düz ovayı bürüsün
Türkmen ili yaylasına yürüsün
Ak kuzular melesin de gidelim
Met’hederler Karaman’ın ilini
Köprüsü yok geçemedim selini
Kervan Yaylası’nı Perçem Beli’ni
Lâle sümbül bürüsün de gidelim
Üç gün oldu bizim evler göçeli
Beş gün oldu Ceyhan suyun geçeli
Önü al önlüklü yüzü peçeli
Hanım kızlar yürüsün de gidelim
Karacaoğlan der ki ama ne fayda
Rağbet kalmadı hiç yoksulda bayda
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
On iki ayın birisinde gidelim şeklindedir.
Üç bölümlük semahta semahın ilk iki dörtlüğünün sözleri Hekimhanlı Esiri’ye aittir. Esiri’nin bu şiiri beş dörtlük olup 1931 yılında Sivas Halk Şairleri toplantısında (Sivas Âşıklar Bayramı) Âşık Süleyman tarafından okunmuş, Ahmet Kutsi Tecer tarafından kaleme alınmış, Musiki Mecmuasında da yayımlanmıştır. Ahmet Kutsi Tecer’in tespitlerinde sözler Âşık Feryadi’ye aittir. Yrd. Doç. Mehmet Yardımcı’nın Hekimhanlı Esiri adlı kitabında ise sözler Âşık Esiri’nindir. Hekimhanlı Esiri’ye ait sözlerin bazı dizeleri değiştirilerek semahın ilk bölümüne eklenmiştir. Hangi dizenin aslına uygun olup olmadığının tespiti için repertuvardaki sözlerle kaynaktaki sözler alt alta yazılmıştır. Karşılaştırıldığı zaman aradaki fark görülecektir. Semahta Esiri’ye ait kullanılmayan sözler ise aşağıdaki gibidir.
Sana kelam söyler davudi diller
Şu senin sedana maildir eller
Göğsüne takayım alışkın teller
Sarı turnan sinen paralandı mı
Beş perdeden çalınıyor bağlama
Esip firgatınan sinem dağlama
Bulam ustasını canan ağlama
Sarı turnam sinen paralandı mı
Niçin yas tutarsın giydin karalar
Ahiret derdine nedir çareler
Esiri der nedir derde çareler
Sarı turnam sinen paralandı mı
Semahta Esiri’nin dizelerinden sonra gelen sözler Karacaoğlan’a aittir. Karacaoğlan’a ait dörtlükler üç ayrı koşmadan alınmıştır. Onun için de dörtlük arasında anlam bütünlüğü yoktur. Ayrı şiirlerden alınan dizelerin değiştirilerek sözlere adapte edilmesi şiirin bütünlüğünü bozmuştur. Daha önce de söylediğimiz gibi semah: Karacaoğlan der ki ne fayda / Bir vefa kalmadı ok ile yayda dizeleriyle bitmektedir.
Dizedeki “ok” ile “yay” dan bir vefa beklemek söz konusu olamaz. Ok ile yay nasıl bir vefa sağlayabilir ki… Dörtlük incelendiğinde ok ile yayın dizelerle bütünleşmediği görülecektir. Onun için bu dizenin “Bir vefa kalmadı yoksulda bayda” olması gerekir. Karacaoğlan kaynaklarındaki dizeler de böyledir. Semahtaki Karacaoğlan’a ait sözler büyük ustanın üç ayrı koşmasından alınmıştır. Onun için dörtlüklerde ki ayaklar birbirini uygun değildir. Koşmaların ifade ettiği anlamlarda farklıdır. Eğer semahta kullanılan koşmalar farklılıklar arz etmesiydi böyle bir problem yaşanmayacak bilenlerin de kulağını tırmalamayacaktı.
Sonuç olarak klasikleşmiş bir halk müziği şaheserinin sözlerinin kopukluk yaratması bilen kişileri rahatsız etmektedir. Ayrıca sözlerin mistik olmayışı da ayrı bir inceleme konusudur. Zira tüm semah sözleri dini içeriklidir. Ritüeldir. Ama Turnalar Semahında bu özellik yoktur. Sözlerin bu semahta nasıl ve hangi şartlarda kullanıldığını bilemiyoruz. Bildiğimiz bir gerçek var o da semahlarda dini içerikli olmayan sözlerin kullanılmayacağıdır. Kullanıldığını göre bir nedeni olmalı. Nedeni de toplumsal baskı. Toplumun baskısı aşk şairi, sevda şairi Karacaoğlan’ın dörtlüklerini semah sözü yapmış. Rahmetli Nejat Birdoğan Hoca semahın sözlerinin muhakkak dini içerikli olması gerektiğini söylerdi. Demek ki geçmişten günümüze neler kaybettik. Aşkı hakikiyle aşkı mecaziyi karıştırdık. Turnaları en iyi ifade eden sazımızın tüm özelliklerini ve güzelliklerini geçmişten günümüze taşıyamadık. Acı…
Ama gerçek…
KAYNAKÇA
Turna fotoğrafları
www.alemim.net/…/47390-turna-semahi.html www.loadtr.com/resimleri/turna
[1] http://ayhanaydin.info/soylesiler/yazarlar/173-ilhan-cem-erseven