Osmanlı tarihçiliğinin temelini atan ve kuruluş dönemine ait doğru bilgiler veren bir tarihçidir. Verdiği bilgiler kuruluş dönemindeki karanlık noktaları aydınlatmıştır.
Bursa’da tahsilini tamamlamış ve uzun süre Bursa’da yaşamıştır. Mevlânâ sıfatı kendisinin ulemadan olduğunu göstermektedir. Neşrî mahlası olup asıl ismi kesin olarak bilinmemektedir. Halil İnalcık Bursa şer’iyye sicillerine dayanarak tam adının Hüseyin bin Eyne Bey olabileceğini belirtmiştir. Şuarâ tezkirelerinde ismi sadece Neşrî olarak geçmekte, bazı kaynaklarda ise Mevlânâ Neşrî ismi geçmektedir. 19. yüzyıldan itibaren kaynaklarda yazarın ismi Mehmet Neşrî olarak geçmektedir.
1520’de Bursa’da vefat ettiği sanılmaktadır. Bursalı Mehmet Tahir Bey’e göre mezarı yol genişletme çalışmaları sırasında harap olmuştur.
En önemli eseri olan Cihannüma’dır. Yaratılıştan başlayıp kendi dönemine kadar getirdiği 6 bölümden oluşan eserini 1493 tarihinde Sultan II. Beyazıt’a sunmuştur. Eserin sadece 6. bölümü günümüze ulaşabilmiştir. 1288 yılı olaylarıyla başlattığı Osmanoğullarının siyasî tarihini Kara Boğdan gazası (Eylül-1485) ile bitirir.
Kendi ifadesine göre telif sebebi, diğer ilimlere dair eserlerin çok olmasına rağmen tarih alanındaki kitapların dağınık bir halde bulunması, hiçbir tarihin zamanındaki hadiseleri yansıtmaması ve özellikle Türkçe olarak yazılmamış olmasıdır. Yaratılıştan başlayıp dönemine kadar getirdiği eserine Kitâb-ı Cihannümâ adını verdiğini ve ilk beş bölümü II. Mehmet, Nuh’un oğlu Yafes ve oradan Oğuz Han’dan başlayıp kendi zamanına kadar gelen Osmanlı Devleti tarihini ise II. Bayezit devrinde temize çektiğini belirtir (Cihannümâ, I, 7). Neşrî eserini muhtemelen 898 (1493) yılında bu padişaha takdim etmiştir.
Eserinden elde edilen bilgilere göre, Neşrî’nin 3 Mayıs 1481’de Fatih Sultan Mehmet’in vefatında Gebze’deki Osmanlı ordugâhında bulunduğu, Padişah’ın vefatından sonra İstanbul’da çıkan olaylara şahit olduğu anlaşılmaktadır. Neşri, Cihannüma’da çoğunlukla başka tarihî kaynakları sistemli bir şekilde derlemiştir. Ayrıca Bursa ve Karaman’a has çeşitli kaynakları ilk defa kullanmıştır.
Neşri, kendi dönemindeki ve kendinden sonraki tarihçiler üzerinde çok etkili olmuş ve eseri sıkça Solakzade Mehmet Hemdemi Efendi ve Münecimbaşı Ahmet gibi sonraki dönem tarihçileri tarafından kaynak olarak gösterilmiştir.
Neşri’den Germiyanoğulları veErtuğrul arasında bir çekişme olduğunu, zaman zaman çatıştıklarını öğreniyoruz. Karamanlı Tarihçi Şikari, “Karamanname” adlı kitabında, Karamanoğlu’nun gönderdiği bir mektupta “Sizi Germiyan’ın hapsinden biz kurtarmadık mı?” dediğini yazar.
Bilecik Tekfuru’nun bölgedeki en güçlü tekfuru olduğunu, Osman Bey’in aşiretini koruduğunu öğreniyoruz. Diğer tekfurların saldırısını defetmek isteyen Bilecik Tekfuru, Osman Bey’den yardım ister.
Osmanlı devletinin temelini atan Osman Bey, Anadolu Selçuklu Devletinin başında olan ve 1284, (1293-1294) ve son olarak (1301-1303) tarihleri arasında yönetmiş olan III. Alaattin Keykubad’la arası çok iyiydi. Osman bey’e saldırmak için 17 Temmuz 1302’de Bizans kuvvetleri, Bursa Tekfuru ve Orhaneli (Atranos), Kite, Kestel tekfurlarının yerel Bizans kuvvetleri ile Konstantinopolis’den gemilerle gönderilen ve Yalakova’da buluştular. Osman Bey, III. Alaattin Keykubad’dan yardım istedi. Gelen kuvvetlerle gücünü birleştiren, Osman Bey, Yalakova’da Bizans ordusunu bozguna uğrattı. Pachymeres’e göre, Bizans kuvvetleri 2000, Osman Bey’in etrafına toplanan ordu 5000 kişiydi. Tarihçi Neşri’ye göre Osman Bey, çocuğu olmayan III. Alaattin Keykubad’ın varisi olmak istiyordu. Ancak Moğollar, onu Tebriz’e sürdüler ve orada vefat etti.
Osman Bey’in vefatından sonra büyük oğlu Alaaddin Paşa, beyliği Orhan Bey’e bıraktı. Her ne kadar iktidardan uzaklaştırılsa da Alaattin Paşa’nın beylik yönetimi üzerinde bir etkisi olduğu görülüyor. Gazalar, fetihler devam ettiği için Anadolu’nun çeşitli yörelerinden, Anadolu beyliklerinden ve bağımsız alplerin komutasında çok sayıda Türkmen bursa ve Yenişehir yöresine gelmekteydi.
Osman Bey’in vefatının ardından Akçakoca ve Konuralp gibi savaşçılara komuta eden Alp’lerin ölümü doğal olarak bazı başıboş grupların doğmasına sebep olmuştu. Alaattin Paşa, kardeşi Orhan Bey’e gelerek: “Hanım! Elhamdülillah ki seni padişah gördüm. İmdi, senin askerine bir alamet koyalım ki başka askerde olmasın”, Orhan Gazi: ”Kardeş, her ne ki sen dersen ben onu kabul ederim” dedi. O da “Etraftaki beylerin börkleri kızıldır. Seninki ak olsun”.
Karamanlı ve Sultan Selim’in hizmetlilerinden olduğu bilinmektedir (Latîfî, s. 527). Tahsilini Bursa’da tamamladığı ve uzun yıllar burada ikamet ettiği kesindir. Eserinden, II. Bayezit’in son zamanlarında Bursa’da Sultâniye Medresesi’nde müderrislik yaptığı çıkarılabilir.
Neşri, bize ilginç bilgiler verir. I. Murat döneminden itibaren bağlı Hrıstiyan beyliklerinin askerleri Osmanlı ordusunun Anadolu ve Rumeli’ndeki seferlerine katılırlar. Bizans, Çirmen (Sırpsındığı) savaşından sonra I.Murat’ın vasalı oldu ve seferlerine asker verir. Yıldırım Beyazıt’ın Ankara Savaşı’na beş bin Sırp askeri krallarıyla katılmışlardı.
Sultan Çelebi Mehmet, Musa Çelebiye karşı büyük bir ordu toplar. Emir Süleyman’ın Edirne’deki tahtına oturan Musa Çelebi, Rumeli’ de kalıcı olmaya niyetlenince yarı bağımsız akıncı beyleri rahatsız olurlar. Musa Çelebi, Sırp despotlarıyla savaşır, fetihler yapar. Bizans’ı kuşatır. Emir Süleyman’a hizmet eden bazı beyleri idam eder.
Önce, veziri İbrahim Paşa Mehmet Çelebi’yle temasa geçer ve sonra kaçıp onun veziriazamı olur. Çelebi Mehmet büyük bir ordu toplar. Kayınpederi Dulkadiroğlu’dur. Yıldırım Beyazıt çok akıllıca davranmış ve Anadolu’nun en büyük Türkmen beyiyle akrabalık kurarak Karamanoğlu Beyliği’ni iki yönden sıkıştırmışlardı.
Dulkadıroğlu, Oğlu Süleyman Bey’i büyük bir kuvvetle yardıma gönderir. Toplanan ordu Bizans’ın yardımıyla Trakya’ya geçer. Çelebi Mehmet, birkaç gün İstanbul’da kalır. Çelebi Mehmet’in ordusuna Rumeli akıncı beylerinin yanı sıra, Kara Tatarlar, Sırp ve Makedon beyleri ve Bizans birlikleri de katılır. Çamurlu sahasındaki savaşta atından düşen Musa Çelebi yakalanır ve öldürülür.
Tokat Bedevi Çardak, bu dönemde Osmanlı’nın özel hapishanesiydi. Turahanoğlu, Emir Süleyman’ın oğlu Orhan Bey, II. Murat’ın kardeşleri Yusuf ve Mahmut çelebiler, Vulkoğlu’nun iki oğlu, zaman Drakula olarak da bilinen III. Vlad bu kalede hapis hayatı yaşayanlardan biriydi.
Neşri’den hükümdarların da stresten hastalandığını öğreniyoruz. Karamanoğlu Beyliği Osmanlı topraklarına saldırır. Sultan Çelebi Mehmet 1416’da ordusuyla savaşmak için Engürü’ye (Ankara) gelir. Burada rahatsızlanır “Mizac-ı şerifinde inhiraf vaki oldu” der Neşri ve onrasını ondan dinleyelim. “Ne kadar etıbba varsa, getirterek ilaç ettirdi, fayda etmedi. Nihayet beylerden biri, ‘Germiyanoğlu’nun bir tabibi vardır, Hekim Sinan derler. Şöyle hekimlikte ikinci Eflatun’dur’ dedi. Derhal adam göndererek Sinan’ı getirttiler. Ve bu Şeyhi demekle maruf olan Hekim Sinan’dır. Husrev u Şirin bunun tercümesidir.
Sonra Hekim Sinan geldi; sultan’ın nabz-ı şerifine şerifine el vurarak, ‘sultan-ı âlem, senin hastalığın bir hastalık değildir ki, tabip ilaç etsin. Sakın macun ve şerbet cinsinden hiç kullanma. Bu hastalığın devası hemen sevinmektir’ dedi.
Karamanoğlu üzerine gönderilen Beyazıt Paşa, bir hileyle Karamanoğlu’nu yakalar ve sultana müjdeli haberi gönderir.
“Sultan, bu haberi işitir işitmez, ‘Yüzün ak olsun Beyazıd’ dedi, döşeğinden kalktı, sapasağlam oldu. Hekim Sinan’a mübağalı şeyler ihsan ederek, yine Germiyan’a gönderdi. (Cilt II, s.60-61)
Neşri, İskilip’te yaşayan Kara Tatarların bakiyeleri, Samaroğlu Tatarları Balkanlara; Filibe’ye sürer. Kara Tatarlar burada Tatar Pazarcığı’nın kurarlar. Kitabında, İtoğlu, İnaloğlu, Cavdar/Çuhadar, Doyuran adlı Kara Tatar beylerini anlatır.
Orta Anadolu’da yaşayan Kara Tatar aşiretlerinden geriye Esenboğa, Mürtet gibi yerleşim adları kalmıştır.
Neşri, diğer Osmanlı Vakanüvis ve tarihçilerin aksine Süleyman ve Musa çelebileri Osmanlı Padişahları arasında sayar. Padişah I. Ahmet, bu konuda Neşri ile aynı fikirde olduğu için Sultan Ahmet Camisi’nin şerefelerini 16 padişahı temsil eder.
Neşri, Osmanlı tarihçilerinin üstün örttükleri, geçiştirdikleri iki olaya da değinir. Bunlar, Sultan II. Murat’ın iki kere tahttan çekilmesi ve büyük oğlu şehzade Alaattin’in ölümü. Amasya Sancağı’na gönderilen Şahzade Ahmet vefat edince buraya Şehzade Alaattin gönderilir. Dayı Karaca Paşa’da buradadır. Şehzade ve bir yaşındaki oğlu buradaki saraya gece giren bir dilsiz tarafından boğularak öldürülürler. Sehzade babasının türbesinin ayakucuna gömülür. Sultan II. Murat, türbesine şehzadeden başka kimsenin gömülmemesini vasiyet eder.
Osmanlının Balkanlardaki fetihleri İstanbul’dan Adriyatik denizine uzanan Roma ticaret yolu-Via Etnagia doğrultusunda sürer. Balkanlar Birleşince, Bursa-Edirne-Ragusa-Floransa yolu önem kazanır.
Varna Savaşı’nda Anadolu çerisi dağılır. Bunu gören Rumeli askeri de çekilerek dağılmaya başlar. Sultan II. Murat’ın yanında kapı halkı kalmıştır. Kuvvetlerinin dağıldığını gören Sultan da kaçmak ister. Bunu hisseden Dayı Karaca atından inerek sultanın atına yapışır. “hey devletli sultanım, neylersin. Eğer sen gidecek olursan, kafir ardımızca Edirne’ye gelir” diyerek, sultanın atını koyvermez ve yederek yüksek bir yere çıkarır, atı tutar.
“O zaman Kazancı Doğan derlerdi, bir yeniçeri ağası vardı; kızarak, “bre karayüzlü gidi, sultan Alaattin’i öldürdün, bu defa beyimize de mi kastettin, koyuver gitsin”. Karaca Bey aldırış etmez. Sultan’ın sancağını gören asker dağılmaz toplanır. Sultan Murat’a hücum eden Macar kralının kesik başı da bir mızrağa geçirilerek sancağın yanına asılır. Haçlı ordusu dağılır ve büyük kayıp verir.
Halil İnalcık, Osmanlının Balkanlardaki askeri başarılarının sürekliliğini sağlayanın yerli halka verilen sosyal güvence olduğunu, feodal Latin beyleri için çalışan toprağa bağlı Rum köylülerin haftada iki günlük çalışma angaryasını kaldırmaların altını çizer
***
Sultan Murat, oğlu Mehmet’i Dulkadıroğlu’nun kızıyla evlendirir. Neşri, Fatih’in annasi hakkında bilgi vermez. Sırp kralının kızı Mara’nın sultanla evlenmesinden bir yıl önce doğmuştur. Sultan II. Murat, sırp Prensesi Mara’yı Bursa’ya gönderir. Fatih’in Mara’ya olan saygı ve sevgisinin altında belki onun çocukluğunda kendisiyle ilgilenmesi yatmaktadır.
Konya valisi şehzade Mustafa’nın ölümünün ardından, başsağlığı dilemeye gelen eski veziriazam Mahmut Paşa, izinsiz geldiği gerekçesiyle idam edilir. Bazı tarihçiler, şehzadenin ölümünden Mahmut Paşa’yı sorumlu tutarlar.
Devlet yönetiminde çeşitli grupların gerekse kendi aralarında, gerekse devşirmeler ve Türk kökenliler arasında çatışmalar doğar. Tahta geçecek padişahları bu grupların çatışması belirler. Neşri, bu çatışmaların tanığıdır. Vakıf topraklarının hızla artması sonucunda tımar sayısı azalır. Bunun üzerine Fatih, bazı vakıflara el koyar, hazine toprağı yapar.
Fatihin sürekli fetih amaçlı seferleri de orduyu yormuştur. Fatih’in ölümünün ardından bu siyasete karşı olan paşalar, iktidara el koyarlar. Şehzade Cem’e giden haberci öldürülür. Yetmez, Cem yanlısı Sadrazam Nişancı Mehmet Paşa, ayaklanan yeniçeriler parçalatılır.
Neşri, kale kuşatmalarında kullanılan bakır topların kuşatma yerinde döküldüğünü yazar.
Osman Bey’in ele geçirdiği Sultan Öyüğünün, Anadolu’ya sefere çıkan ordunun toplanma merkezi olduğunu Neşri’den öğreniyoruz.
Uzun Hasan’ın karaman Beyliği’ne gönderdiği yardımcı kuvvetler yenilir. Esir düşen beyleri ipek karşılığında bırakılır.
Otlukbeli Savaşı’nda Fatih’in ordusunun önemli bir bölümünün bağlı Hristiyan beylerinin askerleri olduğunu Neşri’den öğreniyoruz. Yine 1471’de Balkanlar’ın bazı bölgelerindeki akıncıların çoğu Hristiyan kökenliydi. (Almand, İan, İki Din Tek Bayrak, İstanbul-2009, s.128)
Neşri Tarihinde Bursa
Neşri, kitabında sürekli olarak Bursa hakkında bilgi verir. Bunu doğal karşılamak gerekir, Bursa, Edirne’ye rağmen başkenttir. Neşri’den Karamanoğlu’nun Bursa’yı 31 gün kuşattığını, şehrin, Hacı İvaz Paşa’nın sayesinde düşmediğini öğreniyoruz. Kuşatma esnasında şehrin su ihtiyacını Pınarbaşı’ndaki gölden temin ettiğini öğreniyoruz.
Bursa’da hicri 821 (miladi 1418-1419)’de Bursa’da büyük bir deprem olduğunu, kentte büyük bir hasar meydana geldiğini,”nice diyarların harap olduğunu, Erzincan’ın aşağı düştüğünü” öğreniyoruz.
H.832 (miladi 1428-1429) yılında Bursa’da taun, yani veba salgınının çıktığını; bu salgında Emir Süleyman, Sultan Murat’ın kardeşleri Yusuf ve Mahmut çelebilerin, Emir Süleyman’ın oğlu Orhan Bey, Hacı İvaz Paşa ve Vezir İbrahim Bey hayatlarını kaybeder.
1.Murat, Varna Savaşı’nda öldürülen Macar kralı Wladislav’ın kesik başı Bursa’ya gönderilir ve kesik baş şehirde dolaştırılır.
Neşri, kitabında Osmanoğulları vezirlerinin adları ve yaptırdıkları eserleri bölümünde Veziriazam Çandarlı Kara Halil için, “Şahın vehme düşmesi ile mazluma şehit oldu” diye yazar. Halil Paşa’nın iki oğlu kazasker olur. Oğlu İbrahim Paşa, II. Beyazıt’a vezir olur.
Neşri’nin verdiği bilgiye göre, Çandarlı Hayrettin Paşa, İznik’te bir cami ve imaret yaptırmış. Çandarlı Ali Paşa, Bursa’ya, kardeşi İbrahim Paşa İznik’e birer imaret yaptırmış. Karaca Paşa, Karacabey’de bir cami, imaret ve medrese yapmıştır. Çandarlı Halil Paşa, İznik’e birer imaret yaptırmış.
Vezir Hasan Paşa, Bursa’da bir kervansaray, Beyazıt Paşa bir medrese yaptırır. İshak Paşa, İnegöl’de bir İmaret, cami ve medrese yaptırır.
Neşri, Bursa’da bir medrese yaptıran İbrahim Paşa için şunları yazar. “Veliyeddinoğlu Ahmet Paşa, mahbubların (oğlanların) gözlerini, kaşlarını, zülüflerini, benlerini methede geldi, medhede gider”.
Neşri, kuruluş döneminde Bursa’daki âlim, abdal ve şeyhlere de kitabında yer verir. Âşık Paşa’nın babası, Muhlis, Ahi Hasan, Davut Kayseri, Taceddin Kürt, Kara Hoca… Abdallar; Keyikli Baba, Âşık Paşa, Abdal Musa, Abdal Murat, Mehmet Küşteri, Baba Postin-puş… Ulema’dan Koca Efendi, Mevlana Şemseddin Fenari, Yar Ali Şirazi, Şeyh Gezci Şirazi, Şeyh Hamit Ve Mudurnulu Şeyh Fahrettin…
Osmanlı tarihçileri, önceleri Osmanlı Devleti’ni Anadolu Selçuklu Devleti’nin varisi olarak gösterirlerdi. Osmanlı Devleti imparatorluğa dönüşmeye başlayınca Osmanlıların soyu Oğuz Kağan’a bağlanır.
İdris Bitlisi’nin tıp kozmografya, felsefe, tasavvuf, siyaset, ahlâk ve tarih gibi değişik alanlarda, çoğu Farsça olmak üzere Arapça ve Türkçe telif, tercüme ve şerh niteliğinde birçok eseri vardır. Sultan II. Beyazıt’ın emri ile Farsça kaleme aldığı, tarih alanındaki Heşt Behişt adlı eseri çok ünlüdür. Bu eserle, Osmanlı tarih yazıcılığında İran ekolünü başlatmış; tarihe edebiyatı sokup süslü yazma geleneğinin ilk temsilcisi olmuştur
İdris Bitlisi’nin Sultan II. Beyazıt’ın emri ile yazdığı Osmanlı tarihi ulemasının kıskançlığına sebep olur. O da Mekke’ye göç etmiştir. Sultan selim’in daveti üzerine İstanbul’a döndü ve Mekke’de hazırladığı mukaddime ile hâtimeyi eseri Heşt Behişt’e ekleyerek Sultan Selim’e sundu.
Neşri, Trabzon Bulgar dağı olduğunu yazar. Türkiye’de iki Bulgar dağı vardır, birisi bugün Bolkar denilen bir dağdır. Burada Varsak boyundan Türkmenler yaşarmış. İsmini anımsayamadığım bir seyyah: “Karamanoğlu’nun ne zaman başı sıkışsa 20-25 bin Türkmen dağdan inip yardımına koşar” diye yazmıştı. Türklerin en kalabalık boylarından biri olan Bulgar Türkleriyle bu dağ ismi arasında bir olduğunun delili 1554’te kaleme alınan Trabzon tahrir defterlerinde Torul’da gayrimüslim Bulgar ailelerin yaşadığı açıkça yaşadığı kaydedilmiştir.
KAYNAKÇA
-Almand, İan, İki Din Tek Bayrak, İstanbul-2009
-Atsız, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Ankara-1970
-Balueti Michel, Ortaçağda Türkler, İstanbul-2005
-Gül, Muammer, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Moğol Hâkimiyeti, İstanbul-2005
-İdris Bitlisi, Heşt Behişt VII. Ketibe Fatih Sultan Mehmet Devri, 1451-1481, Ankara-2013
-Halil İnalcık, Bursa-2016
– İnalcık, Halil, Bursa Araştırmaları, Bursa-2012
-İnalcık, Halil, Devlet-i Aliyye, İstanbul-2010
– İnalcık, Halil, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, Aralık-2007
– İnalcık, Halil, Osmanlılar, İstanbul-2010
-Jorge, Nicolae, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul-2016
-Kaplanoğlu, Raif, Osmanlı Devleti’nin Kurulu, İstanbul-2000
-Köymen, Mehmet Altay, Neşri Tarihi-I, Ankara-1983
-Köymen, Mehmet Altay, Neşri Tarihi-II, Ankara-1984
-Kritovulos Tarihi (1451-1467), İstanbul,2012
– Mantran, Robert, Osmanlı Tarihi, İstanbul-1995
– Şikari, Karamanname (Haz. Metin Sözen-Necdet Sakaoğlu)
Bursa Osmangazi Belediyesinin kuruluş dönemi padişahlarıyla ilgili olarak düzenlediği sempozyum yayınları:
-Osman Gazi ve Bursa Sempozyumu, Bursa-2005
-Osman Gazi ve Dönemi, Bursa-2010
-Orhan Gazi Ve Dönemi, Bursa-2011
-Sultan I. Murad Hüdavendigâr ve Dönemi, Bursa-2012
-Sultan Yıldırım Beyazıd Han ve Dönemi-2013
-Sultan II. Murad ve Dönemi, Bursa-2015
-Fatih Sultan Mehmet Han ve Dönemi-2016